Kişi yaptıklarından sorumludur!
Bu söylem hem ilahi hem de insani ilkelerin ana konusudur.
Çünkü eylemler ve davranış kalıpları insanın iradesi ve akıl süzgecinin ortaya çıkardığı sonuçlar olarak yaşama aktarılan unsurlardır. Bu konuda çevreden ve insanlardan etkilenme olsa da kararını veren ve davranışa yönelen kişinin kendisidir.
“İbret almak” deyimi atalarımızdan gelen uyarılardan biri olarak taşıdığı mesaj itibariyle insana yaşamını belirleme konusunda önemli tecrübeler aktarımında bulunurken; Toplumsal hayatın birer parçası olan insana değer vermenin hassasiyetini de gözetmeye çalışır.
İnsan, çok fazla hata yapma özelliğiyle her zaman için uyarılara muhatap kalmak zorundadır. Çünkü insanın ihtiyaçlarının sona ermemesi gibi insanın zevkleri ve tatmin edilmesi gereken duygu/heyecanları da asla bitmediğinden, hatalar yapma sonuçlarıyla karşılaşmalar olağan hale geliyor.
Başımıza ne geliyorsa ders çıkaramamaktan geliyor!
Ders çıkaramamak veya başkalarının yaşamlarından ders almamak cahilliğe yol açan basamakları önümüze serer. Cahillik veya bilgi sahibi olmama adına körü körüne inanma ve doğruları kabul etmeme psikolojisi, hataların ve yanlışların zarar doğurduğu zamanları insana yaşatıyor.
Çünkü insan düşünme becerisinin veya iradeyi kullanma yeteneğinin unutulduğu zamanları yaşayabiliyor. Cehalet sadece bilgi sahibi olmamak değil, bildiğini ya da öğrendiğini kullanamama anlamı da taşır.
Cahillik ile bilgi sahibi olma gibi iki uç noktanın insan yaşamında yer edindiği zamanlarda bazen herhangi bir diğerine üstünlük kurarak hata ve yanlışların ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Ortaya çıkan hata ve yanlışların bir uzantısı zarar görme sonucu olduğundan insan açısından ısrarcı olmak doğru bir anlam taşımaz.
Akıl ve iradenin en belirleyici yetenekler zinciri olarak insanın hem bedeni faaliyetlerine hem de düşünsel eylemlerine denge kuralını oturtması için insanın kabullenme psikolojisine hazır olması gerekiyor.
İnsan kendi iradesine hâkim olmalıdır. Kendi iradesine hâkim olan insan hayatını yönlendiren ve başka insanlara öncülük yapan kişidir. İnsanı nitelikli canlı varlık yapan bu özellik hem bireysel hem de toplumsal yaşamın doğal tabiatına uygun ilkeleri özünde barındırır.
Uyumlu olma, insanlarla olumlu iletişim ve sosyal ilişkiler kurmanın yolu zihinsel açıdan her türlü uyarıcıya ve her türlü dış olaya hazırlıklı olmaktan geçer. Çünkü nefes alıyor olmak, yaşam sürecini sağlıklı yürütmek, toplumsal hayatın birliktelik ortamını paylaşmayı becerebilmek insanı nitelikli varlık haline dönüştürür.
Yaşamı sürdürme adına nefes alabilmek ve nefes verebilmek gibi bir fırsatın taşıyıcısı olan insan, bazen unutkanlık hatasıyla kendi benliğinin değerini fark edememe şansızlığını yaşayabilmekte.
Başkalarının yaptığı yanlışlar ve hatalar diğerleri için ibret alınacak ve ders çıkarılacak sonuçları bize tecrübe olarak aşılarken, aynı hata ve yanlışlarla insanın hem kendisine hem de başkalarına zarar verecek eylemlere yönelmesi ders çıkaramamaktır.
Yaşamanın adı, başkasının canı veya sahibi olduğu malları zarara uğratma değildir.
İnsani hakların ve varlık bilincinin bir gereği olan can ve mal güvenliği açısından insan değer kazanmaktadır. Kendi sahip oldukları kadar başkalarının da sahip olduğuna saygı göstermenin gereğini unutmayarak, toplumsal bütünlüğü oluşturan işleyiş tarzına katılma ilkelerini unutmamak gerekiyor.