BAYRAM TUTKUSU

Tutkularımız en çok sevilen, beklentilere yanıt veren ve tatmin edilmesi gereken arayışlarımızın başında gelir. Tutku, insana haz vererek yapılması veya uğraşılması heyecanlar doğuran, yaşam alanlarımızın anlam kazanmasını sağlayan her hangi bir uğraştır.

Ramazan ve sonrası dönemin heyecanla beklenen bayram anları birçok insan için tutkuların ilk sıralarında yer alır. Özellikle çocukların şeker, harçlık, yeni elbiseler ve ziyaretler üzerine kurulu dünyasında yaşayacakları hareketli zamanların merkezi olan bayramların ayrı bir tutkusu vardır. Sadece küçüklerin değil, büyüklerin de tatil, dinlenme, ziyaretler, aile içi ilişkiler, sıcak iletişimler ve kutsal değerleri yaşama adına yılın iki döneminde beklenmesine sebep olan bir zaman dilimini ifade etmekte.

İslami kimliğimizin ve inanç sistemimizin kutsal zamanlarını ifade eden bayramlar, birlik ve dayanışmanın yanı sıra yardımlaşma ve maddi kaynakları muhtaca vermenin de yollarını göstermesi yönüyle çağların vaz geçilmez figürü olmuştur.

30 günlük Oruç terbiyesi ve bedensel dinlenmenin sağladığı inanç-sağlık nöbetinden sonra ödül olarak insanın önüne konulan bayramların ayrı bir tadı vardır. Ayrı bir yaşam alanlarını paylaşma yönü vardır. Ayrı bir birliktelik ruhu yakalama boyutu vardır.

Sosyal Dayanışma ve malların temizliği için hakkı olanların payının verilmesi gereken miktarların aktarıldığı yardımların doyurduğu fakirleri unutmamaktır asıl sihirli nokta! Asıl hikmet, inancını yaşamaya ortak yapmayı hedefleyenlerin muhtaçlara yarım elini uzatırken, yaratana olan minnet duygularını onurlu bir şekilde iliklerine kadar duyumsamasıdır.

Çünkü bayram sevinci ve bayram huzuru sadece malı-parası olanlar için yoktur. Düşük geliri olanlar ile muhtaçlığın sınırlarında dolaşanların da insan kimliği ile yaşaması gereken anların müjdecisi olarak insanlığa armağan edilmiş ortak değerler sisteminin birer parçasıdır.

Bayramların en önemli özelliklerinden biri olan şeker toplama, bayram ziyaretleri ve kutlama amaçlı yaşanan yoğun tempo, birliktelik ve dayanışmanın temel olduğu huzur ortamlarının samimiyet üzerine kurulu dinamikleridir. Bayramın farkına ancak yaşanan yoğun trafik ve ziyaret sayıları arttıkça varılıyor. Çocukların daha çok yaşadığı sevinç ve heyecan ile doruk noktaları bulan mutluluk ortamlarının insan ilişkileri, her zaman bu heyecana tanık olmaz.

Ancak son aylarda zamanın afeti kabul edilen ve önemli bir virüs tehdidi olarak karşımıza çıkan Covid-19 tehlikesi doğrusu tadımızı kaçırmadı değil…

Ramazan ayına vurduğu darbeyi bayramda da yaşatacağı kesin olan salgının bize verdiği tatsız hediye eve mahkûmiyet oldu. Yani ziyaretler, yoğun trafik, şeker toplama, çocukların hareketliliği, samimi ilişkiler üzerine olan yüz yüze kutlamalar olmayacak. Yerini sanal ortamın iletişim kanalları alarak, kutlama ve sıcak duygular aktarılmaya çalışılacak.

İlk defa bayramın evde kalınarak kutlanmaya çalışılması doğrusu garip geliyor. Bu garipliği atlatmanın ve teskin olmanın yolu da bayram sonrası yapılacak ziyaretlerden geçiyor. Üzülmemek elde değil, salgın-afet tehdidine karşı sıkıntı yaşamama adına zorunlu esaretimizi bayram günlerinde yaşamaya çalışacağız.

İnsanların alışık olmadığı ve dışarı çıkmamanın zorunlu olduğu günleri normal zamanlarda yaşamayı sindirmek zor olsa da asıl problem aynı süreci bayramda evde kalmakla atlatmaya çalışacağız. Bu yüzden yapılacak yardımlar ve ulaşılacak muhtaçların haklarını vermenin bir an önce bitirilmesi noktasında son günleri yaşadığımızdan, aceleci olmak gerekiyor.

Her şeye ve tüm tehlike-tehditlere rağmen bayramın iç huzuru ile ve korunmanın her türlüsü ile yaşanması temennisi de dualarımızda yer edinsin. Dua ve hikmetin bilgisini ve sihrini duyumsamanın farkında olarak, ilahi inancımızın gereklerinde buluşmak tutkusunu yaşamak hepimize nasip olsun.