BU GİDİŞ ÇIKMAZ SOKAK

Kıymetli okurlar, Müslümanız elhamdulillah,,

      Müslüman olmayla neleri kabullendiğimizi hepimiz biliyoruz. Yaşadığımız bu müslümanlığın beklenti ve temennilerle olmayacağını da biliyoruz.Her şahsın ve her ferdin kendisinin bizzat yaşaması gerekli kural ve kaideleri vardır. Uyması gereken şeyler vardır.Kendimizin dışında birilerinin yaşamasını ister ve bekler dururuz.İş kendimize gelince mangalda kül bırakmayız. Ama iş icraata dönüşünce maalesef sıfır var elde sıfır.Sadece inandık ve biliyoruz demeyle övünüyor ve selamete çıkacağımızı düşünüyoruz.

    Asla böyle değildir. Bu gidişatla huzursuz ve kargaşalardan kurtulmamız mümkün değildir. Zelillik içerisinde bir hayatı yaşamaktan kurtulamayız. Müslüman olmayı kabullenmeyle, Allah'tan gelen emirlere tam anlamıyla bir bağlılık göstereceğiz demektir. Allah'tan ve Resulunden gelen uyarıcı gerçekleri kabullenip hayatımıza geçireceğiz demektir.Hayatı ve içerisindeki tüm muameleleri din gerçeklerine uygun bir şekilde tanzim edeceğiz demektir. Kısacası Allah'a göre bir hayatı yaşayacağız gerçeğini kabul etmektir. Müslümanız demekle bunları kabul etmiş ve bu gerçekleri haykırıyoruz demektir.

   Peki, bu gerçeklerle müslümanlığımızı bir değerlendirmeye tabi tutarsak, yaşantımızın kaçta kaçı bu gerçeklerle uyum sağlamaktadır. Uygulamalarımızın kaçta kaçı islama ve dine göre şekillenmektedir. Hangi hareket ve muamelelerimiz Allah'ın razı olacağı  şekle göre uygulanmaktadır. Hem müslümanım diyeceğiz, hem de Allah'ın öfkesini ve umuma şamil olacak gazabını hak edecek hareketleri yapmaktan çekinmeyeceğiz. Ve bundan Ötürü de dertleneceğiz ve şikâyetçi olacağız. Böyle bir müslümanlık olmaz ve bunu  Allah' da kabul etmeyecektir.

     Yüce Allah "Ölüm size gelinceye kadar ve sizleri yakalayıncaya kadar, Rabbinize kul olacaksınız."(Hicr,99). Boyunlarınızı sadece ama sadece bana eğeceksiniz. İş, uğraş ve muamelelerinizi benim emrettiğim şekle göre düzenleyeceksiniz. Alışverişlerinizi, ticaretinizi, komşuluğunuzu, babalığınızı, amcalığınızı, dayılığınızı ve çocuklarınızın terbiyesinden tutunda, ölünceye kadarki muamelelerinizi benim razı olacağım şekilde dizayn edeceksiniz diye buyuruyor.

  Bu şekilde mi bir hayatı yaşıyoruz acaba.? Yaşadığımız hayattan memnun muyuz. Gayri islami hareket ve uygulamalardan ötürü vicdan ve merhametimiz sızlamıyor mu. Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, öldükten sonra hesaba çekileceğine ve mahşerde hesap vereceğine inanmayan insanların yaşadığı bir hayatı yaşadığımızın farkındamıyız. Onlardan ne farklı yanımız kalmış.

    Başımıza gelen bunca bela ve musibetlerin sebebinin yaptıklarımızdan ötürü geldiğini bilmiyor muyuz. Belaları başımıza bizlerin musallat ettiğimizin farkındamıyız. Kendisini düzeltmek istemeyen bir topluğu Allah düzeltmez. Allah selamete çıkarmaz.Bunu bilelim.

Alışverişlerimizin çoğu haram,ticaretimizin çoğu haram.Bunlar için içtiğimiz yeminler,sözler ve yalanlar tamamen haram. Konuşmalarımızın çoğu fısk ve fucur. Komşularla ilişkilerimizin şekli ve biçimi tamamen kopuk ve Allah'ın memnun olmadığı bir ilişki tarzı. Dünya ve içindeki metalara, imanımızdan ödün vererek sahip olma isteğimiz. Düğün ve eğlencelerimizin çoğu harama dayalı bir durum arzetmektedir. Hayırlı bir işi, hayırla yapılması gereken bir işi haramlarla donatıp yapar bir hale gelmişiz.,Birbirimiz hakkında yaptığımız, gıybet, dedikodu, nemimet ve iftiraların haddi hesabı yok. Evlatlarımız üzerinde hiçbir etkinliğimiz kalmamış. Müslümanlığımızı ve örften gelen bu konudaki hassasiyetimizi tamamen yitirmiş bir durumdayız.Erkek ve Kız çocuklarımızın davranışlarından ya hebersisiz,yada bilinçli olarak bunu kabullenmişiz. Onları karanlık yollara, geleceklerini, ateşe ve azaba sürüklediğimizin farkındamıyız.Üç beş günlük geçici dünya hayatı uğruna onları ateşe sürüklediğimizden, iman ve vicdanlarımız hiç mi sızlamıyor.

"Hepiniz çobansınız ve hepiniz sorumluluğunuz altındakilerden sorumlusunuz" ikazında bulunan ve bizleri uyaran ve bunlardan ötürü mutlaka hesaba çekileceksiniz uyarısında bulunan, yüce Peygamberin bu söylemini nereye kaldırıyoruz. Hepimiz sorumluyuz ve sorumluluğumuz altındakilerden mutlaka ama mutlaka hesaba çekileceğiz. İhmal eden kendisine zulüm etmiş ve o yakıcı ateşi kak etmiş demektir. Müslüman olduğumuzu iddia ettiğimiz halde, içerisinde bulunduğumuz içler acısı hal bu.

   Kıymetli Okurlar; Peki neden bu hale geldik, neden bu kadar vurdumduymaz ve sorumsuz olduk. Neden bu kadar vicdansız ve gaddar olduk. Neden bu kadar canileştik. Neden bu kadar Allah'ı hiçe sayan bir uygulama ve yaşantının içerisine girdik.

İçerisine düştüğümüz bu halin asıl ve tek sebebi var. Bu da;

Allah'a ve Resulüne  göre bir hayatı yaşamamamızdan kaynaklanıyor. Allah'ı ve Peygamberini arkalarımıza alarak bir hayatı yaşamaya çalışıyoruz. Menfaat ve çıkarlarımız doğrultusunda bir hayatı yaşamayı kendimize hedef edinmişiz. Allah'ın hayatlarımıza biçtiği ve mutluluğumuza vesile olacak ikaz ve uyarılarını  hiçe sayıyoruz.Onlarla terbiyelenmek istemiyoruz.Şeytan ve oyuncakları haline gelen insanların bizlere biçtikleri bir hayatı yaşamaktan adete zevk alıyoruz.

 Ve onun içinde her iki yakamız bir araya gelmiyor. Bela ve musibetler, huzursuzluk ve fitneler bir türlü aramızdan uzaklaşmıyor. Onun için bir olamıyoruz. Onun için kardeş olamıyoruz.Ve onun için Mutlu ve saadet içerisinde bir hayatı yaşamayı beceremiyoruz. Müslümanlığımızın oranı, olaylar karşısında gösterdiğimiz müslümanca bir duruşun oranı kadardır.Bunu bilelim.

Tek çare; Allah'a dönmek, O'nun Resulune tabi olmak. Emrettikleri kaide ve kurallara bağlı bir hayatı yaşamaya çalışmak. Hayatlarımıza, meselelerimize, ihtilaflarımıza, sıkıntı ve musibetlerimize Allah ve Resulünün yöntemleriyle yön vermek zorundayız. Selamete ermenin, mutluluğa ulaşmanın,bir  beraber ve kardeş olmamızın tek yolu budur.Bunun dışında bizleri selamet ve mutluluğa eriştirecek,ne bir din,ne bir ideoloji nede başka bir yöntem ve uygulama  vardır.

    Rabbim bu doğrultu da  bir hayatı cümlemize nasip etsin. AMİN