Ergoterapist olan Dilara Ayar, “Dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu ve disleksi tanılarım var. Yazıları ters yazma, dikkati toplamakta zorlanma, sosyal etkileşim ve planlama gibi birçok alanda güçlük yaşadım. Akademik başarım ve yaşam kalitem bu nedenle ciddi şekilde etkileniyordu. Ancak doğru eğitimler ve psikolojik destekle bu süreçte ilerleme kaydettim. Şu an günlük yaşamın içerisinde her yerde her işimi yapabiliyorum. Şu anda da çocuklara bu aşamada destek oluyorum” dedi.
Yazıları ters yazması ve oyun kurmakta zorlanmasıyla başlayan belirtiler üzerine annesi Zübeyde Ayar’ın (44) dikkatini çeken Dilara’ya 3 yaşında dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu nedeniyle disleksi teşhisi konuldu. Yön bulma, dikkat toplama, öğrenme güçlüğü ve sosyal ilişkilerde yaşadığı güçlükleri aşmak için yoğun bir mücadele veren Dilara’nın annesi Zübeyde Ayar da (44) kızı gibi dileksi hastası. 2023 yılında Ankara Gülhane Sağlık Bilimler Üniversitesi Sağlık Bilimler Fakültesi’nden mezun olan Dilara, ergoterapist oldu. Şimdi ise aynı zorlukları yaşayan çocuklara bireysel eğitimler vererek onların yaşam kalitesini artırmayı hedefliyor.
‘DİKKATİMİ TOPLAMAKTA, PLAN YAPMAKTA ZORLANIYORDUM’
Yaşadığı zorlukları anlatan Dilara Ayar, “Bende dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu var. Ve aynı anda disleksi yani öğrenme güçlüğü tanımı da var. Bununla beraber ters yazma, zihnen hiperaktif olmak, her zaman bu fiziken olmak zorunda değil. Dikkati toplamakta zorlanma gibi problemler yaşıyordum. Yine sosyalleşmekte, akranlarla iletişim kurmakta, sosyal etkileşimde, duygusal olgunlukta zorluklar yaşıyordum. Erteleme problemi yaşıyordum, ödeve başlama, bunları takip etme, planlama süreçleriyle ilgili zorluklar yaşıyordum. Bunlar da benim günlük yaşamımı, akademik başarımı, yaşam kalitemi oldukça düşürüyordu” dedi.
Disleksinin yalnızca genetik değil, doğum süreci gibi çevresel faktörlerle de bağlantılı olabileceğine dikkat çeken Ayar, “Ben 23 saatte doğmuşum. Kordon bağı dolanması gibi bir problemler olmuş. Bu da eğer otizm varsa tetiklenebilir, dikkat eksikliği varsa tetiklenebilir gibi problemleri daha fazla görürüz. Ben 3 yaşındayken annem fark etmeye başlamış zaten ters yazmamı. Bunu düze çevirmek de ayrıca zordu zaten. Farklı bir düşünme bakış açım vardı. O zamanlardan anatomiye, nörolojiye çok yoğun bir ilgim vardı. Fakat başka hiçbir şeye ilgim yoktu. Bu da beni okul hayatını çok fazla geri plana atıyordu. Noktalama işaretleri, yazım kurallarını öğrenirken çok zorlanmıştım. Yine aynı şekilde bu süreçte öğretmenlerden bazılarından çok büyük destekler gördüm” diye konuştu.
‘ŞİMDİ ÇOCUKLARA DESTEK OLUYORUM’
Ayar, “Şu an günlük yaşamın içerisinde her yerde her işimi yapabiliyorum. Hepsini devam ettirebiliyorum. Uyumu da sağlayabiliyorum. Şu anda da çocuklara bu uyumu sağlayabilmeleri için eğitici kısmına, uzman kısmına geçiş yapıp şimdi de o aşamada destekliyorum. Şu an 2 yıldır aktif bir şekilde eğitim veriyorum. Bir de bunun staj kısmı oldu ama 2 yıldır mesleğin içindeyim. Kendimde 3 yaşından beri bakarsanız bir 20 yıldır semptom kontrolü ve yaşam kalitemi arttırmak için kitaplar okuyorum. Üniversiteye geçtikten sonra terapileri bitirdim. Kendi kendime baş etme stratejilerimi bitirdim” dedi.
‘BU ÇOCUKTAN HİÇBİR ŞEY OLMAZ, DİYENLER ŞİMDİ ALKIŞLIYOR’
Kızı Dilara’nın kreş döneminde yaşadığı zorlukları fark eden 2 çocuk annesi Zübeyde Ayar, kendi deneyimlerinden yola çıkarak disleksi teşhisine uzanan süreci anlattı. Ayar, “Kreşte yazıları ters yazması, oyun parkında tek başına oyun kurmak ile zorlanması ile başladı. Sonra ben bunun üzerinde araştırmaya başladım. Dilara’nın yaşadığı şeyler bana tanıdık geliyordu. Çünkü bende de aynı durumlar vardı. Dışarıdan da maalesef tembel, uyumsuz gibi şeyler söyleniyordu. Ama biliyorum ki çocukta böyle bir durum yok. Daha farklı. O dönemlerde bir de şöyle bir şey vardı. Ailede de disleksi ve hiperaktivite teşhisi konulan çocuklar vardı. Biraz oradan da vakıftım zaten neler yapılabilir diye. Sonra okul başladı maalesef ki. Ve okul başladığı andan itibaren de aslında Dilara için çok zor bir dönem başladı. Çünkü sistem maalesef çok fazla matematik üzerine kurulu bir sistem ve farkındalık sahibi olan çocuklar için çok zorlayıcı. Yapamaz. Boşuna uğraşıyorsunuz. Hiçbir şey olmayacak bu çocuktan diyen kişiler bugün alkışlıyorlar. Ve bunu gördüğümde de sadece şunu söylüyorum. Yapamaz diyordunuz. Ne oldu? Hani bu bir gurur meselesi haline gelen bir nokta değil açıkçası. Sadece şunu söylüyorum. Mutlaka bir şeyler yapabiliyor bu çocuklar” diye konuştu.
Zübeyde Ayar, “Dilara, 3 yaşında o civarlardaydı. İlk dikkatimi çektiği zamanlar. Çünkü yazı yazma, oyunlarda bunlar hep fark ediliyordu. Ben kendimden çok iyi biliyordum. Çünkü ben de de aynı teşhis vardı. Fakat bende çok geç verirdi bu teşhis. Ve ben bunun yıpranma sürecini öğrencilik sürecinde çok fazla yaşadım. Normal hayatımda çok fazla yaşadım. Dolayısıyla biraz algılarım açıktı. Ailede de var. Hiperaktive ve disliksi teşhisi konulmuş olan çocuklar konuya ister istemez bir şeyin içine düştüğünüz zaman daha fazla araştırma yapıyorsunuz ve neler olduğuna bakıyorsunuz. İlk teşhis konulduğunda ilk söylenen şey hiperaktivite ile ilgili özellikle çocuk tabiri caizse düz duvara tırmanıyorsa hiperaktiftir. Ama maalesef ki burada bir ayrım var ve ona dikkat edilmesi gerekiyor. Çünkü her hiperaktif çocuk bu kadar hareketli olmuyor. Her hareketli çocuk da hiperaktif olmuyor. Şu anda biraz onunla ilgili şeyler değişmiş, karışmış vaziyette. Algılar karışmış vaziyette” dedi.