ELLER HAVAYA, BU BİR SOYGUNDUR!

Okurlarımızdan gelen yoğun şikayetler üzerine bu haftaki köşemizi, açılışını "Eller havaya bu bir soygundur!" cümlesiyle yapacak kadar içimizi yakan bir konuya ayırdım: eğitim sezonu başlarken yaşanan kırtasiye ve okul ihtiyaçları enflasyonu.

Yeni eğitim yılı başladı. Heyecan büyük. Ancak heyecanla birlikte gelen maddi yük, özellikle velilerin belini bükmüş durumda. Gelen mesajlardan birini olduğu gibi aktarıyorum: "Anaokulu öğretmeni bir liste verdi, maaşım bile yetmedi. Temizlik malzemeleri bile var içinde! Bu okul devletten bağımsız bir yer mi anlamadım. Devlet diğer sınıflarda kitapları ücretsiz dağıtırken, neden anaokulu boyama kitapları ve diğer malzemeler velilere yükleniyor?"

Sadece bu kadarla da sınırlı değil. Batman’dan bir veli şu mesajı gönderdi: “Kırtasiyeden öğretmenin verdiği listeyi fiyatlandırmalarını istedim. Sonra aynı ürünleri internetten kontrol ettim. Arada %60 fark vardı. Bu nasıl adalet? Bu nasıl vicdan?”

Bir diğer veli de kırtasiyeler arasındaki fiyat uçurumuna dikkat çekiyor: “Aynı defter bir yerde 150 TL, başka bir yerde 250 TL. 100 liralık fark az değil. Bu nasıl olur?”

Evet, bu gerçekten nasıl olur? Serbest piyasa tamam da, bu kadar uçurum olur mu?

Üniversite öğrencilerine gelirsek… Onların yaşadığı ayrı bir dram. Renkli fotokopi fiyatları, yardımcı kaynaklar derken, bir yıllık harcamayla neredeyse bir motosiklet alınabilir! O kadar para kitaplara, fotokopilere gidiyor ki... Öğrenciler çaresiz, esnaf ne fiyat çekerse razı olmak zorundalar.

Peki kim denetliyor bu fiyatları? Kim kontrol ediyor bu esnafı? Açık söyleyeyim: Kimi kırtasiyeler, dükkana gelen vatandaşa “Eller yukarı! Bu bir soygundur!” dese, durum ancak bu kadar net anlaşılır.

Şimdi, kırtasiyeci esnafına da haksızlık etmeyelim. Onlar da 12 ay boyunca dükkan kirası, personel maaşı, elektrik su gibi giderler ödüyor. Sezonluk iş yapıyorlar, bu doğru. Ancak bu maliyeti, birdenbire velilerin omzuna yıkmak haklı bir gerekçe olamaz.

Çözüm, vicdanlı esnaflık. Elbette herkes kazanmalı. Kimsenin emeği boşa gitmesin. Ancak bunun da bir mantığı, bir sınırı olmalı. Eğitim, bir toplumun geleceğidir. Öğrenciye ve veliye bu kadar ağır faturalar kesmek, geleceği zora sokmaktır.

Bizim niyetimiz kimseyi hedef göstermek değil. Kimseyi suçlamak değil. Tek bir niyetimiz var: adalet ve hakkaniyet. Fiyatlar da böyle olmalı. Makul, dengeli, adil...

Unutmayalım: Eğitimde fırsat eşitliği sadece okulla, kitapla değil; o kitaplara erişimle de sağlanır.

Saygı ve sevgilerimle.