ENGELLİLER HAFTASI

 Varlık olarak insan yaşam alanlarının kendisine sağladığı çevre ve koşullar yardımıyla sağlıklı bir ömür sürdürmenin gayretlerini sergilemeye çalışır. Önemli olan yaşam alanlarında fiziksel, ruhsal, sosyal bir denge halini kendi hayatına aktarmak ve engelsiz, sıkıntısız bir dünyada varlık sürdürmektir.

İnsan için çevre ve yaşam alanları önemlidir. Uygun koşullarda, hayatı sürdürmeye müsait bir ortamda temel ihtiyaçlarını gidermek ve varlığını diğer canlı ve cansız parçalarla bütünleştirmek amacıyla topluluk mantığını benimseme bilicini özümsemeye çalışır.

Temel ihtiyaçlar olan yeme, içme, barınma gibi faktörlerin yanında sosyal hayat itibariyle de insanlarla grup bilinci yakalama adına, toplumsal yapıyı meydana getirme çabalarına girer. Gıda ihtiyacı ve beslenme, giyim, korunma dürtüsü için güvenliğini almak, sosyal ilişkiler ağında aile, iş, eğitim gruplarını oluşturma konularında kendisi için ortamlar yakalama hedefindedir.

Yapmak istediği, sağlıklı yaşam şartlarında bedensel, psikolojik ve ruhsal, sosyal yönleriyle gerekli altyapıları edinmektir. Yaşam kalitesi itibariyle sahip olduğu koşulların en iyi şekilde yaşanması amacıyla her türlü engelden arınmanın gayretlerini göstermek hedefi gözetir.

Hayat sürecini ve yaşam alanlarını engelsiz, huzurlu, mutlu ve güvenli ortamlarda ve organik yapıda sürdürmenin yolu da sağlık, korunma, ihtiyaçlarının giderilmesinden geçer.

İnsan sağlığı da son yüzyılın önümüze koyduğu gelişim modelleri ile her geçen gün daha fazla hastalıkları, yetersiz ve dengesiz beslenmeleri, stres ve yorgunlukları, bunalımları, teknolojik araç ve donanımların ürünü sanal ortam problemlerini çıkarmakta. Kazaların artışı, hastalık çeşitlerinin fazlalığı, tıp alanının doğal tedavilerden vazgeçerek ilaç bağımlılığı yaratan suni tedavi yöntemlerine mahkûm olması, beslenme kaynaklı yetersiz ve düzensiz gıda tüketimi gibi faktörlerin yanında ruhsal ve psikolojik yıpranmalar her bir insanı potansiyel engelli haline dönüştürmekte.

Fiziki yapısı veya akli dengesi itibariyle yaşanan rahatsızlık sonucu davranışları, duyu organları, yaşamsal etkinlikleri sonlanan veya kısıtlanan kimseler “Engelli” olarak tarif edilir. Beden yapısı ya doğuştan gelen yetersizlik-eksiklik ya da sonradan değişik etkenler olan hastalıklar ve kazalar sonucunda ortaya çıkan sağlıkla alakalı engel durumunu ifade eder.

Beden açısından yaşam işlevlerini zorlaştıran organ kayıpları fiziksel engellilik halini işaret ederken, doğumla birlikte ortaya çıkan veya sonradan hastalıklar nedeniyle sahip olunan organların yetersizliği gibi zorluk yaratan engellilik çeşitleri var. Bunların yanı sıra akıl ve zihin problemleri yaratan nörolojik dengesizlik denilen ve akıl-iradenin devre dışı kalarak sadece makine gibi çalışan bir bedenin söz konusu olduğu engelli olma durumu da karşımıza çıkmakta.

Bedensel engellilerin yanı sıra zihinsel engelliler ve toplumsal hayat sürecinin yoğun temposunda boğulan bunalım ve stres yüklü insanların varlığı, sosyal gerçekliğimiz olduğu kadar kendi benliğimiz ve irademizin de kabullenerek destek sunmak zorunda olduğu alanları işaret etmekte.

10-16 Mayıs Engelliler Haftası’ nın önemi de bundan kaynaklanmakta. Yani bir saniye sonrasını garanti edemeyen insanın ölüm veya sakatlık konusunda yaşayabileceği sağlık sorunlarına sahip olan bizim gibi hayat sürecine sahip insanlara toplumsal yapıda yer açmamız gerekiyor.

İfade edilmesi bile çirkin olan görmezden gelme ve haklarını kullandırmama ihtimalinin ortadan kalkması için yapılması gereken, engellilik durumunu kabullenmek ve yardım adına ilahi olan ve ahlaki olan beklentilere yanıt verici davranışlara yönelmektir.

Belirli gün ve haftaların yaşandığı veya zihinlerin hatırladığı değerleri bir süreliğine değil, her zaman ve ortamda değere değer vererek hayatın bir gerçekliği kabul etmek ve emanetlerimiz olduğunun unutulmaması zorunluluklarımızın arasında bulunuyor.

İçinde yaşanan toplum itibariyle engelli bireylerin diğer insanların yaşadığı alanlarda kullandıkları fiziki şartları kullanamadıklarından çevresel elemanları, ulaşım imkânlarını, bina donanımlarını, trafik düzenini kullanabilecek ayarlamalarla düzenlemeye tabi tutmak gerekiyor.

Karşılaştıkları ayrımcılık eyleminin temelinde normal insan ve engelsiz insandan beklenen verimlilik ve üretimi sergileyememe bulunur. İşsizlik sorunu başta olmak üzere özel sektörde ve resmi kurumlarda (son yıllarda engelli bireylere yasal kontenjan tanımlanarak belli oranlarda kadro verilmesi iyi bir gelişme oldu) yapabilecekleri oranda istihdam sağlanması pozitif ayrımcılık kabul edilmelidir.

Ayrıca insani hizmetler ve haklar çerçevesinde sağlık, eğitim, sosyal haklar, barınma ve iş edinme alanlarında engellenmeleri ya da atıl kabul edilmeleri eşitlik ve adalet noktasında evrensel hakların göz ardı edilmesini tetikleyen darbeleri ortaya çıkarmakta.

İş sadece engelli bireyler seviyesinde kalmıyor, ailelerinin de etkilenmesine ve maddi kayıplar nedeniyle mağduriyet yaşanmasına yol açılıyor. Toplumun engelli bireylere bakış açısı engelli birey kadar çevresindeki aile ve akran gruplarının da olumsuz düşüncelere yönelmesine neden olduğundan, sahip olacakları iş olanağı ve toplumdan görecekleri değer hem kendilerini hem de yakınlarını motive etme konusunda hassasiyet doğuracaktır.

Toplumsal dokumuzun değerlere ve ilahi ilkelere olan bağlılığının yitirilmesine fırsat vermeden, sahiplenme kültürümüzün insan olgusuna olan inancını güçlendirmek gerekiyor. Engelli bireylerin öncelikle kendileri ile sonra aileleri engelli bireylerin kendisiyle bu sorunu kabullenerek yüzleşmesi lazım.

Kişilerin veya toplumun engellilere olumsuz bakış açısına yol açan tutum ve davranışlarının dışlanmaya sebep olan faktörlerini yok edecek tedbirleri edinmek zorunluluklarımız arasındadır.