ERDEM

İyi ile kötü arasında fark var. Herkesin istediği ve olmasını arzuladığı bütünlük karşımıza iyi olanı çıkarırken; Kaçınılan ve uzak durulmaya zarar verdiğinden dolayı çalışılan genel eylemler de kötü olanı çıkarmaktadır. İyi olanı belirleyen de kötü olanı ortaya çıkaran da insan düşüncesi ve eylemleridir.

İyi insanın ortaya koyduğu eylemler ahlak, kültür, inanç ve sosyal açıdan herkese uygun olduğundan doğru kabul edilmekte; Ancak benimsenmeyen, karşı gelinen ve insana zarar veren davranışlar ise yanlış-olumsuz olarak değerlendirilmektedir.

Asıl nokta Erdem kavramı ile tanımlanan ve ahlaki açıdan doğruluk niteliği taşıyan olgunluk halidir. İyi olma, doğruluk, insanın ruhsal gelişimi, düşüncenin uç noktasını yakalama, bilgiye sahip olma cesaretidir. Ahlaki açıdan her zaman ve her yerde iyi olanı doğru eylemlerde bulunarak yaşamaya çalışma yeteneğidir.

Kavram olarak erdem, düşünür ve filozofların ahlaki konuda ön planda tutarak toplum-insan açısından açıklamaya çalıştığı bir alan. Sokrates gibi akıl yeteneğini varlığın temeline oturtan ve bilginin varlığının da akıl potansiyeline dayandığını belirten düşünürler için erdem ahlaki bir sorundur. Bilgi erdemdir ve mutluluk ancak bilgi sahibi olarak yaşanmakla sağlanır. İnsanın mutlu olması bilgi peşinde koşmasına ve bilgi sayesinde erdem kazanmasına bağlıdır.

Akıl potansiyelini bilgi edinmenin temeli sayan bir diğer filozof Platon’ a göre erdem insan ruhunun düzenidir. Yani doğru olanı yapma ve birey-devlet uyumu konusunda iyiden yana tavır sergilemektir. Aynı şekilde öğrencisi Aristo da mutluluk ve ahlak noktasında bütünlük sağlamanın yolunu erdemli olmaya ve erdemli davranmaya indirger.

Konfüçyüs da erdemi kişinin kendisini ıslah etmesi anlamına yüklenmesinin sonucu olarak başkalarını ıslah etmenin de bilgi ile gerçekleştiğini vurgular. Heraklit gibi değişimin zorunlu olduğunu savunan filozoflara göre ise ölçülü olmak ve doğaya kulak vererek hakikati söylemek, doğru olanı yapmak erdemliliktir.

Çünkü erdemli insan özgürlüğünü kazanabilir ve akıl sayesinde ruhuna sahip çıkabilir.

Erdem kavramının tarihin tüm dönemlerinde düşünürler ve filozoflar için olduğu kadar yönetim erkini elinde tutan siyasiler için de sık kullanılan bir ahlaki öğreti olduğu görülüyor. Özellikle felsefe okulu olarak bilinen ve Kıbrıslı Zenon’ un görüşleri ile temsil edilen Stoacılık ekolünde Erdem kavramı önemli bir yer edinmekte.

Dört dayanakla açıklanmaya çalışılan ve bu dört ilke ile öğreti haline getirilmek istenen erdem kavramının sosyal ve bireysel manada ağırlığı olduğu görülebiliyor.

Birinci erdem olarak Cesaret ilkesini insan için değer kabul eden anlayışın öne sürdüğü görüş de ölümün ve tehlikenin farkında olmak dışında her hangi bir şeyden çekinmenin yersiz olduğudur. Cesareti vatandaşlık temeline oturtup, filozofları da cesaret timsali göstermeyi hedef edinmişlerdir.

İkinci erdem ilkesi Adalet kavramı olup, hak edene hak edilenin teslim edilmesini ifade eder. Tarafsızlık, nezaket ve şefkat erdemlerinin adalet ile hayat bulması mümkündür. Üçüncü erdem ilkesini Ölçülü Olmak diye belirleyen öğretinin vurguladığı nokta da kendini kontrol gücü, tutarlı olma, tutkuları ve ihtirasları denetleyebilme yeteneği olmakta. Uyumlu olma, saflık, edepli tavır ve tutarlılık insan eylemlerinin belirlenmesinde ölçü olmaktadır.

Dördüncü erdem ilkesi de Bilgelik olarak belirleniyor. Eylemlerde neyin yapılması gerektiği ile neyin yapılmaması gerektiğini belirleyen İyi ve Kötü olanı seçme yeteneğini bilgelik üzerine kurma söz konusudur. Bilgi sahibi olmaktan çok bilgi sahibi olarak yaşamak ve bilgiyi kullanarak hayatı şekillendirmek önemlidir.

Zamanımızın ve sosyal hayatımızın yaşam alanlarında ihtiyacı hissedilen unsurlar, aslında bu kavramların toplumsal dokuda edindiği yerler değil mi?

Bilgi sahibi olmak; Hayatı bilgi sahibi olarak sürdürürken Adalet ilkesini gözetmek; Bilgi sahibi olarak Adalet ilkesini gözeten insanın bireysel eylemlerinde Ölçülü Olması ve kötü olandan kaçınması; Hayat ve koşullar karşısında Cesaret göstermek erdemli olmanın ana ilkeleri olmakta.