Görme Kaybına Umut Olan Teknoloji

Ünsal, tedavi seçeneklerinin sınırlı olduğu bazı göz hastalıklarında MagnoVision’un umut verici bir yaklaşım sunduğunu ifade etti.
MagnoVision’un; retina, optik sinir ve görme yollarını hedef alan bir tedavi cihazı olduğunu belirten Doç. Dr. Ünsal, uygulamanın elektromanyetik uyarım ve iyonoforez etkisiyle çalıştığını söyledi. Tedavi sırasında göze temas eden elektrotlar ya da doğrudan elektrik akımı kullanılmadığını vurgulayan Ünsal, bu yönüyle yöntemin non-invaziv, yani cerrahi ya da girişim gerektirmeyen bir uygulama olduğunu dile getirdi. Yaklaşık 30 dakika süren tedavi, özel olarak tasarlanmış bir başlıkla uygulanıyor ve işlem sonrası hastalar günlük yaşamlarına hemen dönebiliyor.
“Sinir hücreleri arasındaki iletişimi desteklemeyi hedefliyor”
MagnoVision’un iki temel etki mekanizması üzerinden çalıştığını kaydeden Doç. Dr. Ünsal, bunları şöyle açıkladı:
“Birincisi nöromodülasyondur. Elektromanyetik alanlar sayesinde retina ve optik sinirdeki sinir hücreleri arasındaki iletişim dengesi desteklenir. Bu da görsel sinyallerin beyne iletilme sürecinin düzenlenmesine katkı sağlayabilir.
İkincisi ise iyonoforez etkisidir. Bu yöntemle tedavi edici maddeler ve büyüme faktörleri, retina gibi ulaşılması zor dokulara daha etkin biçimde taşınabilir. Bu özellik, MagnoVision’u klasik destekleyici tedavilerden ayıran en önemli unsurlardan biridir.”
Bu mekanizmalar sayesinde uygulamanın; retina ve optik sinirde kan dolaşımını destekleyebileceği, hücrelerin enerji üretim kapasitesini artırabileceği ve sinaptik iletimin güçlenmesine katkı sağlayabileceği ifade edildi.
“Ciddi bir yan etki bildirilmedi”
MagnoVision tedavisine ilişkin klinik çalışmalar ve uygulama sonuçları hakkında da bilgi veren Doç. Dr. Ünsal, tedaviyi sonlandırmayı gerektirecek ciddi bir yan etki bildirilmediğini söyledi. Ünsal, “Halk arasında ‘tedavisi yok’ olarak bilinen bazı göz hastalıklarında dahi bugün destekleyici tedavi seçeneklerinden söz edebiliyoruz. MagnoVision, bu hastalıklarda herhangi bir yan etki oluşturmadan, hücresel düzeyde destek sağlamayı amaçlayan bir yöntemdir. Ancak her hastada uygulanabilirliği mutlaka ayrıntılı bir değerlendirme sonrasında belirlenmelidir” diye konuştu.