Teknolojinin insan hayatına girmediği zamanlarda, insanlar yaşam ihtiyacı olan her şeye kendi imkanları ile sahip olmak zorunda idiler, ihtiyaca göre bir yol bir sistem oluşturmuşlardı. Mesela ulaşım için hayvanlardan, barınmak için toprak ve ağaçlardan, giyinmek için hayvan derisi veya yünlerinden, faydalanılırdı, bunları yapmak için yerine yordamına göre, ilkelde olsa insanlar kendilerine imkanları elverdikçe bazı metotlar geliştirirdiler.
Ev yapmak için bu günün briket ve tuğla yerine çamurdan kerpiç yapılırdı, giyinmek için türlü yöntemler, bir bakarsın kadınların elinde şiş erkekleri için kazak örerler, bir bakarsın ilkel yöntemlerle dokuma tezgahları oluşturulmuş, veya kaçakçıların getirdikleri kumaşlar vs. ısınmak için çöllerden toplanan çalı çırpı ve hayvan gübresinden yararlanılırdı. Doğada bulunan her şey insanlar için bir nimet idi.
Elektriğin olmadığı Buzdolabının çalışmadığı bir yerde, içme suyu için su testisi bu ihtiyaç için bire birdi, bu testilerde topraktan yapılırdı, bu memlekette Tilmerç’te imal edilen su testileri vazgeçilmezdi, zira bu köydeki testilerin suyu çok sağlıklı idi neden. Tilmerç’te bulunan ve şu an Tilmerç Tokinin bulunduğu o sıra tepeciklerin toprağı bu iş için çok elverişli idi. Bu toprak bulgur şeklinde tanecik ve kırmızı bir topraktı, içinde hiş taş yoktu, bu topraktan yapılan testilerin suyunun tadı bir başka idi.
Bu testileri imal etmek başlı başına bir emek gerekiyordu, kısaca bu serüvene bakalım. 1960 yılların başında hayata gözlerimi Tilmerç köyünde açtım, o zamanlar köyümüzde yaklaşık yüz aile yaşardı, bunlardan üç aile Hıristiyan’dı, biri orta yaşlı Hazal adında bir kadındı, iki oğlu vardı bunlar Suriye’ye iltica etmişlerdi. İkincisi iki torunu ile yaşlı kocakarı bir kadındı, ailenin diğer fertleri İstanbula yerleşmişti. Üçüncü ailede Mıxsi adında biri idi, biri kız biri oğlan iki çocuğu vardı, kızı Takute İslami seçmiş, Nesibe adını alıp köyden evlenmişti. Sonraki yıllarda Mıxsi ve oğlu Aro de İslama geçti, karısı Güle ve gelini Meyrem Hıristiyan olarak öldüler.
Bu Mıxsi sanatında çok ileri idi, Temmuz ayının başında başlar, önce o tepeciklerden toprak taşırdı yere serer üstüne kovalarla beyaz tuz serperdi, ıslatıp birkaç gün bekletirdi, sonra ayağına bir çizme takıp saatlerce yoğururdu, bu yoğurma sonucu çamur merhem gibi yumuşak bir hale gelirdi, çamurları masanın üstüne koyar, önünde dönen bir tezgah vardı, burada oturup tezgahı ayakları ile döndürür, elleri ile de bu testileri imal ederdi, Testi, Yarım Testi, sevil ve Kup şeklinde imalatlar biter güneşe kurutmaya bırakılırdı.
Bu testileri pişirmek için evinin hemen yanında küre dediğimiz bir çeşit fırın vardı, yuvarlak çapı 3 / 4 metre yüksekliği 4 / 5 metre kadardı, bu küre içinde iki bölümdü alt bölümü yakma odası, üst bölüme Testiler yerleştirirdi, yakıtı biçilen buğday sapları ve çöllerden toplana kuru otlardı.
Bu küre yakma olayı yaz aylarında, akşamdan sonra yatsı zamanına kadar sürerdi, senede birkaç kere tekrarlanır, kürenin yakılacağı gece, köyün bütün sakinleri çoluğu çocuğu yaşlısı genci her kes toplanırdı o gece bizim köyde bir şenlik havası vardı, gece geç saatlerde yakma olayı biter, sabahın erkenin de soğuyan testiler çıkarılıp pazara hazır hale gelirdi.
ORAK BİÇME ZAMANI
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.