Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen programa Yılmaz’ın yanı sıra, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan katıldı.
Program konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2025-2027 dönemi Programının temel amacının, enflasyonun kademeli olarak tek haneli seviyelere düşürülmesi, büyüme potansiyelinin dezenflasyon süreciyle uyumlu şekilde yükseltilmesi, yapısal reformlarla verimliliğe dayalı yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artırılması, sağlanacak refah artışıyla gelirin toplumun tüm kesimlerine daha adil bir şekilde dağıtılması olduğunu söyledi.
Yılmaz, bu hedefler doğrultusunda, para, maliye ve gelirler politikalarının güçlü bir şekilde eşgüdümünün sağlanacağını ve enflasyonla mücadele öncelikli bir alan olarak ele alınacağını kaydetti.
Yılmaz, “Bu yeni OVP dönemiyle birlikte, ekonomimizin sürdürülebilir büyüme ve istikrar hedeflerini gerçekleştirmek üzere atılacak adımları ve öncelikleri belirliyoruz. Bu bağlamda, büyümenin kaynaklarında, beşeri sermayenin güçlendirilmesi, sabit sermaye yatırımlarının artırılması ve toplam faktör verimliliğinin yükseltilmesi öncelikli olacaktır. Böylece, ekonomimizin rekabet gücünü artıracak ve uzun vadede sürdürülebilir bir büyüme patikasına oturacaktır.
Yapısal reformlarla verimliliğe dayalı yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artırılması, bir diğer kritik stratejimizdir. Bu reformlar, ekonomimizin temel yapısını güçlendirerek daha verimli bir üretim ve ticaret ortamı yaratmayı hedeflemektedir. Orta ve uzun vadede, bu reformların katkısıyla, orta-üst gelir grubundan üst gelir grubuna çıkılması öngörülmektedir.” dedi.
Yeni OVP döneminde, ekonominin sürdürülebilir büyüme ve gelişme hedeflerine ulaşabilmesi için çeşitli alanlarda reformlar yapılmasının öngörüldüğünü söyleyen Yılmaz, “İlk olarak, Makroekonomik ve Finansal İstikrarın Kalıcı Hale Getirilmesi hedefimiz bulunmaktadır. Bu reform alanı, enflasyonun kalıcı olarak tek haneye düşürülmesi, kamu maliyesinin disiplin altına alınması ve finansal istikrarın sağlanması gibi unsurları kapsamaktadır. Ekonomimizin dış şoklara karşı daha dirençli olabilmesi için güçlü bir makroekonomik temel oluşturmak önemlidir.
Kamu Mali Reformlarının Hayata Geçirilmesi ise, kamu harcamalarında etkinliğin artırılması, bütçe disiplininin sağlanması ve kamu borcunun yönetilebilir seviyelere çekilmesi gibi adımları içermektedir. Bu reformlar, kamu maliyesinin sürdürülebilirliğini artırarak uzun vadeli ekonomik istikrarı destekleyecektir.” diye ekledi.
Beşeri Sermayenin Güçlendirilmesi ve İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi reformlarıyla, iş gücünün niteliğini artırmayı ve istihdam oranlarını yükseltmeyi hedeflediklerini belirten Yılmaz, eğitim ve beceri geliştirme programlarına yatırım yaparak, işgücümüzü geleceğin ihtiyaçlarına hazırlamayı amaçladıklarını kaydetti.
Yılmaz, “İş ve Yatırım Ortamının İyileştirilmesine Devam Edilmesi de bir diğer önemli alan olarak karşımıza çıkmaktadır. İş yapma kolaylığının artırılması, yatırımcı dostu politikaların sürdürülmesi ve bürokrasinin azaltılması ile ekonomimizin rekabet gücü artırılacaktır. Son olarak, Ekonomide Kayıt Dışılığın Azaltılması da kritik bir reform alanıdır. Kayıt dışı ekonomiyle mücadele ederek, haksız rekabeti engellemeyi, vergi tabanını genişletmeyi, vergi adaletini sağlamayı ve kamu gelirlerini artırmayı amaçlıyoruz. Bu temel politika alanları, Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme ve kalkınma hedeflerine ulaşması için gerekli olan yapısal değişiklikleri hayata geçirecek ve ekonomimizin uzun vadeli istikrarını sağlayacaktır.” ifadelerini kullandı.
2025 yılında, büyüme oranının toparlanarak yüzde 4,0 seviyesine ulaşmasını hedeflediklerini söyleyen Yılmaz, “Bu dönemde, ekonomik reformlar ve yapısal düzenlemelerin etkisiyle, büyümenin tekrar hız kazanması öngörülmektedir. 2026 ve 2027 yıllarında ise büyüme oranlarının sırasıyla yüzde 4,5 ve yüzde 5,0 seviyelerine çıkması planlanmaktadır.
Yılmaz, “2023 yılında GSYH’miz cari fiyatlarla 26,5 trilyon TL seviyesindeyken, 2024 yılında bu rakamın 44,2 trilyon TL’ye çıkması beklenmektedir. Dolar cinsinden bakıldığında, milli gelirimizin 2024 sonunda 1 trilyon 331 milyar dolar ve kişi başına gelirimizin ise 15.551 dolar olmasını bekliyoruz. 2027 yılına geldiğimizde ise GSYH’nın 83,1 trilyon TL seviyesine ulaşması öngörülüyor. Dolar cinsinden bakıldığında ise, GSYH’nın 2023 yılında 1,1 trilyon dolar seviyesinden 2027 yılında 1,8 trilyon dolara yükselmesi hedeflenmektedir. Kişi başına düşen gelir ise, 2023 yılında 13 bin 243 dolar seviyesindeyken, 2027 yılı sonunda 20 bin 420 dolara ulaşması planlanmaktadır. Bu göstergeler, ekonomimizin büyüme eğilimini sürdüreceğini ve refah seviyesinin artacağını göstermektedir.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, şöyle devam etti: “2025 yılına geldiğimizde, işsizlik oranının yüzde 9,6 seviyesinde olacağı öngörülmektedir. Bu artış, ekonominin yeniden dengelenme sürecinin bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Ancak, 2026 ve 2027 yıllarında işsizlik oranlarının sırasıyla yüzde 9,2 ve yüzde 8,8 seviyelerine gerilemesi beklenmektedir. Söz konusu düşüş eğilimi, ekonomik büyüme ve yapısal reformların işgücü piyasası üzerindeki olumlu etkilerini yansıtmaktadır.
OVP dönemi boyunca toplamda 2,3 milyon ilave istihdam oluşturulması hedeflenmektedir.
İşgücüne katılım oranının 2023 yılında yüzde 53,3 iken, 2027 yılı sonunda yüzde 56’ya çıkması öngörülmektedir. 2023 yılında yüzde 48,3 olan istihdam oranının, 2027 yılında yüzde 51,1’e yükselmesi bekleniyor.. İşsizlik oranında da 2023’teki yüzde 9,4 seviyesinden 2027’de yüzde 8,8 seviyesine kademeli bir düşüş öngörülmektedir.
Programın en temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. 2023 yılında, küresel tedarik zinciri sorunları, enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar ve iç talep koşulları dahil pek çok olumsuz gelişmenin etkisiyle, enflasyon oranı yüzde 64,8 seviyesinde gerçekleşmiştir. Uygulamaya konulan sıkı para ve maliye politikalarıyla 2024 yılı için enflasyon oranının yüzde 41,5’e gerileyerek, enflasyonla mücadelede önemli bir mesafe kat edilmesi beklenmektedir. 2025 yılı itibarıyla, enflasyon oranının daha da gerileyerek yüzde 17,5 seviyesine inmesi hedeflenmektedir. Bu dönemde, ekonominin dengelenmesi ve para politikalarının istikrarlı bir şekilde uygulanması, enflasyonun tek hanelere inmesinde kritik rol oynayacaktır. 2026 yılına geldiğimizde, enflasyonun yüzde 9,7 ile tek haneli seviyelere gerilemesi ve 2027 yılında yüzde 7,0’ye gerilemesi öngörülmektedir.
2023 yılında cari işlemler açığının milli gelire oranı yüzde 4,0 olarak gerçekleşmiştir. Ancak, 2024 yılının sonunda bu oranın yüzde 1,7’ye düşmesi beklenmektedir. Tahminimiz olan yüzde 3,1’in altında olan bu önemli düşüş, Türkiye’nin ekonomik yapısında başlayan dönüşüm ve dış ticaret politikasındaki stratejik değişimlerin bir sonucudur. 2025 yılında cari işlemler açığının milli gelire oranının yüzde 2,0 seviyesinde olması öngörülmektedir. Bu dönemde, ihracatta çeşitliliğin artması ve enerji maliyetlerindeki düşüşler, cari işlemler açığının iyileştirilmesine yardımcı olacaktır. 2026 ve 2027 yıllarına geldiğimizde, cari işlemler açığının milli gelire oranının sırasıyla yüzde 1,6 ve yüzde 1,3 seviyelerine gerilemesi hedeflenmektedir. Bu, Türkiye’nin dış ticaret açığını sürdürülebilir bir şekilde yönetme kapasitesinin artacağını göstermektedir.
2024 yılında ihracatın 264 milyar dolara yükselmesi, ithalatın ise 345 milyar dolara düşmesi beklenmektedir. Program dönemi boyunca, ihracatın kademeli olarak artarak 2027 yılı sonunda 319,6 milyar dolara ulaşması, ithalatın ise 417,5 milyar dolara çıkması öngörülmektedir.
2024 yılında bütçe açığının bu yıl bütçede öngörülen yüzde 6,4’lük hedefin oldukça altında, milli gelire oranla yüzde 4,9 düzeyinde gerçekleşmesi beklenmektedir. Bütçe açığının, 2025 yılında yüzde 3,1 olarak gerçekleşmesi hedeflenmektedir. Bütçe açığının milli gelire oranının, OVP döneminde kademeli olarak azalarak 2027 yılında yüzde 2,5 düzeyine gerilemesi öngörülmektedir. Bütçe açığının 2024 yılında, bütçede öngörülenin 503 milyar TL altında, 2 trilyon 149 milyar TL düzeyinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Bu gelişmede, artış gösteren gelirlere karşılık alınan tedbirlerin etkisiyle harcamalarda artışın sınırlı tutulması belirleyici olmuştur. 2025 yılında, bütçe açığının 1 trilyon 931 milyar TL olması ve 19 milyar TL faiz dışı fazla verilmesi hedeflenmektedir. Bütçe açığının, kamu harcamalarında etkinliği artıran uygulamaların etkisiyle bu yıl milli gelire oranla yüzde 4,9 düzeyiyle sınırlı kalması beklenmektedir.”
Bülten
Çiftçi; Esnaflarımız için zor geçen süreci birlikte atlatacağız
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.