Suriye doğumlu olan Ünlü Arkeolog Sabah Kasım Garguli, 30 yıldır volkanik ve diğer çeşitli taşlara en eski tarihli Asur tabletlerini işlemekte.
Kendisini ilime ve bilime dayayan Ünlü Arkeolog Sabah Kasım Garguli, arkeolog ayrıca uzun yıllardır yazarlık yaparak Mardin’in tarihi ve birçok eserler yazmıştır.
Kendisini ilime ve bilime dayayan Garguli, ailesiyle birlikte yaşadığı zorlu hayat hikayesini anlattı.
Suriye’de çıkan iç savaş nedeniyle yerini, yurdunu terk edip Türkiye’ye gelen ünlü arkeolog Sabah Kasım Garguli, şimdilerde tarihi Mardin Hurdacılar Çarşısında bulunan küçük sanat atölyesinde yaşamını sürdürmek için kilden olan taşları işleyip hurdacılık yapıyor. Haseke’nin Amude ilçesinde doğup büyüyen Sabah Kasım Garguli, eğitimini Amude’de tamamlayarak Suriye’nin hemen tüm kentlerindeki sanat galerilerinde sergiler açmış.
Öz geçmişi hakkında bilgi aktaran Garguli, “Sabah Kasım Garguli, aslen Mardin’liyim ancak hayatım boyunca hep Suriye’deydim. Okulum, işim, yazarlığım hepsi Suriye’deydi. Belki burada 1-2 kitap yazmışlığım var ama herşeyim Suriye’deydi. 30 yıl boyunca yabancı gruplarla arkelojik restorasyon alanında çalışmalar yaptım. Amerikalı ve Alman araştırma grupları ile çalıştım.
Türkiye’ye ise gelmek gibi bir niyetim veya isteğim yoktu. Eşim şeker hastasıydı ve Suriye’de de onun için ilaç ve tedavi şansı kalmamıştı artık. Çok zorluklar çekiyorduk. Bundan dolayı Suriye’den ayrılmak durumunda kaldım. Eğer böyle bir durum olmasaydı ben ölene kadar orada kalmak istiyordum. Ben orada hemen herkesin birbirini tanıdığı Suriye’nin Amuda kasabasında yaşıyordum. Kürtler, Araplar, Hristiyan ve Müslümanlar hepimiz bir evin içinde yaşıyor gibiydik orada. Hatta şöyle ki mesela bazen ben eve geldiğimde yemek güzel değilse gider komşuya yemek yerdim. Bu durum bizim aramızda çok normal bir durumdu. Şeker hastalığı bizi oradan uzaklaştırdı ne yazık ki.” şeklinde konuştu.
“Hem evi geçindiriyordum hemde kızımı Suriye’ye okumaya gönderebiliyordum”
Mardin’e yerleştiği anıları hakkında da bilgi veren Garguli, “Mardin’e geldiğimizde 1 sene içinde döneriz diye plan yapmıştık. Biraz paramız vardı, buraya gelince kimseye el açmak durumunda kalmadık çok şükür. Elimizdeki parayla ev tuttuk ve içine yatak, döşek gibi eşyalar aldık derken 5-6 ay sonra parada dayanmadı. Ondan sonra çalışmaya mecbur kaldım. Şuan bulunduğumuz dükkanda 2-3 ay kadar tüpçülük yaptım. Çok şükür iyiydi. Günlük 50-60 lira bırakıyordu bana. Hem evi geçindiriyordum hemde kızımı Suriye’ye okumaya gönderebiliyordum.” ifadelerini aktardı.
Birçok ülkenin taş yapılarını işlediğini belirten Garguli, “Afganistan taşından, Pakistan taşından tut Mardin taşına kadar dünya üzerinde çalışmadığım hiçbir taş türü yoktur. Mezopotamya taşları, Afrin taşları yani hiçbir taşın gönlü bende kalmadı. Yumuşak taş kullanmıyorum, daima sert taşları kullanıyorum. Sert taşları oyarken kendimle konuluyormuş gibi hissediyorum.” şeklinde ifade etti.
“Tüm bilim, fikir ve kültürel özellikler bu topraklardan çıkmadır”
Garguli, yaşadığı mezepotamya topraklarının tarihi ve kültürel yapıları hakkında değinerek, “Bizler Mezopotamya da bulunan iki nehrin arasında yaşayan toprağın çocuklarıyız. Dicle ve Fırat Nehri’nin ortasında bulunan coğrafyanın çocuklarıyız. Bu mıntıka dünyanın en eski yaşamlarının olduğu mıntıkadır. Tüm bilim, fikir ve kültürel özellikler bu topraklardan çıkmadır. 30 yıllık arkeolojik restorasyon hayatımda gördüm ki en eski tarih ve bilim; Sümerler, Akadlar ki beraber ilerliyorlardı. Sonrasında bu bilgileri Asurlara geçti, oradan Babillere derken tüm bölgeye yayıldı. Bu bilgilerden sonra bende de şöyle bir tutum oluştu. Elimden geldiğince ve bildiğim tüm bilgileri hem görsel hemde yazılı şekilde bir panorama dönüştürüp kaybolmaması adına sunmak istiyorum. Bu şekilde öğrendiğim ve ortaya çıkardığım tüm bilgileri herkese ve tüm dünyaya ulaştırma amacımı gerçekleştirmek istiyorum. Çünkü insan öldüğünde eğer bildiği ve öğrendiği şeyleri yazmaz yada bir görsele dönüştürmezse o bilgi, birikim o ölünce onunla beraber yok olur gider. Mesela bazı esnafların gizli tarifleri vardır ve bunu da kimseye söylemezler. Öldüklerinde ise bir daha kim bilir kim o bilgiye nasıl ulaşacak. Bilginin kaybolması çok üzücü bir durum. Bende bunu istemiyorum. Her zaman ettiğim dua şudur ki; Allah’ım bizim ilmimizi ve merakımız arttır ve bizi insanlığa faydalı kıl.” ifadelerini kaydetti.İlkha
Otomobil park halindeki araca çarptı: 1 ölü
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.