HAYVAN SEVGİSİ Mİ, İNSAN SEVGİSİ Mİ?

Önceliğimiz ne olmalı?

Hayvan sevgisi mi, İnsan sevgisi mi?

İnsan tabiatında olan şiddet ve yıkıcılık kökenlerinin aynısı hayvanlarda da var. Saldırganlık ve korunma dürtüsü tüm canlıların ortak özelliğidir. Akıl ve bilinç sahibi olan insan, kontrol mekanizmalarını kullanarak eylemlerini ve davranışlarını düzenleyebilmekte.

Ancak hayvan âlemi için aynı şey söz konusu değil. Özellikle açlık ve karnını doyurarak hayatta kalma içgüdüsünün ağır bastığı anlarda, hiçbir hayvan normal-evcil hareketlerde bulunmaz.

Bakmayın evcil hayvanlara ve yaşam alanlarımızda ki hayvanların bizimle olan uyumlu haline. Genlerine kodlanan hayvansal içgüdü ve hayatta kalma dürtüsü, onları hiçbir zaman insan potansiyeline ulaştıramaz.

Hayvanlar sadece ehlileştirilerek, evcil hale getirilerek ve eğitimleri verilerek kontrol edilebilirler.

Aç kaldıkları ve can tehlikesi yaşadıkları anlarda ne tepki verebileceklerini göz önüne getirelim. Hiçbiri, insanda olduğu gibi açlığa dayanamaz ve açlık durumunda olmadık tepkisel hareketlerde bulunabilir. Bir de korku ve can güvenliği gibi riskli ve tehlikeli zamanlarda kendini koruma adına olmadık saldırganlık hallerine yönelmelerini garip karşılamamak gerekiyor.

Evcil hayvanların insan hayatında olma ve hayvanları koruma-doyurma gerekliliğini sorgulamak bile yanlış!

Korunacaklar ve açlıkları giderilecek. Bu konuda tartışılacak hiçbir nokta yok. Eğitilmeleri, barınak sahibi olmaları, karınlarını doyurmaları, bakımlarının ve temizliklerinin yapılması durumunda sıkıntı olmayacağı bilinen bir durum. Ama aynı şeyi vahşi tabiatlı hayvanlar için söylemek zor.

Çünkü vahşilik ve doğal ortamların hayvanlara verilen genetik kodlamaları nedeniyle insan-hayvan dostluğu zorlaşıyor. Hayvanlar âlemine insanı koymaya çalışmak veya hayvanların yaşam alanlarına müdahale ederek, kendi içgüdüsel yaşamlarını düzenlemeye çaba göstermek doğru değil.

İnsan gibi hayvanlara da kendi türlerine ve doğal yaşam alanlarına göre ortam yaratılmalı. İnsan, nasıl ki doğal ortamında, toplumsal yapı içerisinde, sosyal ilişkiler içerisinde özgürce hareket etme kabiliyetiyle yaşamını sürdürüyorsa; Hayvanları da yaşam alanlarından koparmadan, hapis hayatı yaşatmadan, özgürlüklerini ve hareket kabiliyetlerini kısıtlamadan yaşamlarına müdahale etmemek lazım.

Bu yüzden oldum olası Hayvanat Bahçelerine, ev içerisinde hayvan beslemeye karşıyım. Neden zindan hayatı yaşatıyoruz ve kendi doğal ortamlarından koparıyoruz?

Sevgi kavramı evrensel bir içeriğe sahip! Sadece insana değil; Hayvana, ağaca, toprağa, havaya, suya, varlığa ve yaratılan tüm unsurlara sevgi duymak şart. Ama doğallığı bozmadan, ama canlının özgürlüğünü kısıtlamadan!

Asıl konuya gelelim…

Uzun yıllardır haberlere konu olan veya etrafımızda şahit olduğumuz hayvan saldırısı olayları var. Özellikle köpek saldırıları (Ki evcilleştirilmeye çalışılan türlerin kontrol edilemeyen şiddet olayları) gündemimize oturarak, üzüntüleri yaşamamıza devam ediyor.

Pitbull cinsi köpeklerin evlerimize kadar girerek, evcilleştirilmeye çalışılması aklımın almadığı gariplikleri zihnimde sorgulatıyor. Aslında suçun tamamen Pitbull cinsi köpeği beslemeye ve evinde tutmaya çalışan insanlarda olduğu gerçeğini unutmadan, tüm çirkin dileklerimizi dile getirmek istiyorum. Ölümüne sebep oldukları, yaralanmalarına ve sakatlanmalarına neden oldukları için tüm kötü duygularımı yüzlerine akıtmak istiyorum.

Vahşi bir hayvanı evde tutmak, beslemek için uğraşmak, dışarı çıkararak hava basmaya çalışmak tamamen eksik kişilik yapısının dışa yansıyan eylemleridir.

Kendi eksik kişilik özelliklerini güç gösterisi haline dönüştürüp, vahşi hayvanları insanların hayatına kast edecek şekilde yanında tutmaya çalışanların, tespit edilen bir amacı da tatmin edemedikleri yıkıcılık kökenlerinin temeli olan şiddet dürtüsünü doyurma çabasıdır. Hayvanları ticari mal anlamında para karşılığında satma basiretsizliğini yaşatanlara da söylenecek tek şey: Yazık!

Küçük çocuklara kadar saldırma güdüsünü taşıyan bu cins köpeklerin kontrolsüz halinin daha çok can yakacağı belli. İnsanlara, kedilere, başka köpek cinslerine, eşyalara yönelik saldırganlık halleri ne yapılırsa yapılsın ortadan kaldırılamaz.

Sadece Pitbull cinsi köpekler değil kast edilen!

Sokaklarda dolaşan başıboş köpeklerin haline ne demeli?

Beslenmeleri ve bakımları konusunda herkesin hassas olmadığı bir ortamda, ne yazık ki, köpeklerin olmadık saldırılarına şahit oluyoruz. Sabahın ilk saatlerinden itibaren gerek tek tek gerekse sürü halinde şehir içinde veya kenar mahallelerde yarattıkları risk-tehlikenin farkındayız, ama tedbir için kötü bir olayın mı meydana gelmesini bekliyoruz?

Köpeklerin en önemli özelliği, sürü halinde iken farklı tepki göstermeleri!

Çünkü tek başlarına olduklarında gösterdikleri saldırganlık tepkisi ile sürü halinde bir araya geldiklerinde ortaya koydukları saldırganlık farklı. Daha saldırgan daha vahşi ve daha ölümcül girişimlerde bulunuyorlar. Köpeklerin bir araya gelerek yakaladıkları “Sürü Psikolojisi” insanlar için daha fazla tehdit yaratıyor.

Erken saatlerde okula giden İlkokul öğrencilerinin, Ortaokul ve Lise öğrencilerinin yanında sivil vatandaşların bu tehdit ve risk karşısında hiçbir koruyucu güvenliği yok. Çocukların yaşadığı korku ve herhangi bir saldırı halinde başına gelecek ölümcül vakalar ortaya çıkabilecek bir tehdit olarak şu an önümüzde duruyor.

Tedbirler konusunda iş Belediye ve Sivil Toplum Kuruluşlarına düşüyor. Ayrıca vatandaş ve sivil halkın da kendi çapında yapacağı katkılar önemli. Barınaklar, beslenme noktaları, arta kalan yiyecek ve içecekleri ulaştırma, sığınma ve koruma mekânları, aşılama ve hastalık kontrolleri, bahçelerde veya site ortamlarında kulübeler yapmak göze çarpan tedbirler.

Ayrıca karınlarını doyurmak en önemlisi!

Önceliğimiz insan sevgisi ve insanın korunması. Hayvanlar yaratıcımızın bize verilen emanetleridir. Koruma ve gözetmeyi de kendi doğal ortamlarında yapılmalı. Beslemek ve barındırmak adına üzerimize düşeni yapmanın, risk ve tehditleri ortadan kaldıracağı ortada…