Kalbim...
Yenik düştü bu savaşa. Bütün çabalarıma, emeklerime, ilmek ilmek işlediğim her anına, kazıya kazıya çıkardığım bütün sebeplerinden, nedenlerinden umarsızca gitmenmiş meğersem. Habersizce, neyin ne olduğunu bilemeden kapıyı vurmakmış seninkisi. Kor alevler yaratıp beraber yanmayı göze alamamanmış meğersem. Korkakmışsın, korkak! Küçük bir çocuk olup, yamacıma sığınmışsın. Korumuşum, korkularını almışım, cesaret vermişim, güçlendirmişim. Lakin hiç bir gece cümlelerimin esiri olmamışsın. Işıklarımın altında yolunu bulmaya çalışmışsın, yolunu bulunca da arkana dahi bakmaz olmuşsun. Kalbime sapladıklarınla gurur duymalısın. Gurur duymalısınız...
Yalnızlığa yürüyen kadın olmuştum ben artık. Yüreğin, kocaman dünyamdı benim. Biliyorum imkansızdık belki, yanacaktık birlikte, etrafımızdakileri de yakacaktık bizimle ama razıydık buna. Yanmaya da yakmaya da. Sözünden cayan bir korkak gördüm şimdilerde karşımda. Çabasız, bencil ve korkak. Onca kat ettigimiz yolları bir çırpıda dönebilen bir acizdin gözlerimde. Hiç o ellerini tutmamışım gibi, hiç avuç içlerinden öpmemişim, yüreğimle hiç dokunmamış gibiyim artık. Hissiz, yorgun, kırık...
Anlamaya çalıştıkça kocaman bir girdap beni ordan oraya sürüklüyor. Bedenimin çığlıkları değil beni korkutan, asıl yüreğim avaz avaz ger gece, Anlıyor musun?
Sanmıyorum. Sanmalara kanmıyorum da artık. Susturuyorum geçmişi. Kör oluyorum bize. Dillerimi mühürlüyorum bu gece. Yazık oldu bize bitanem, çok yazık oldu...
Ben şimdi usulca ilerliyorum yolumda. Artık beraber yürümüyoruz bu yolu. Madem böyle olmasını istedi kalbin, senin istediğin gibi olsun kalbim. Ardından söylenecek onca şey varken bütün acıları bir kelimeye sığdırdım. Seni hayatımdan, yolumdan, yaşamımdan sevgiyle uğurluyorum. Kalbin hep kalbi güzel olana denk gelsin.
Hoşçakal Kalbim...