İklim Değişikliğine Merhaba Dedik

Yıllardır bilim insanları uyarıyordu: “Buzullar eriyor, sera gazları atmosferi zehirliyor, ormanları yok etmeyi bırakmalıyız, daha çok yeşil alan yapmalıyız, yoksa iklim değişikliğine merhaba diyeceğiz.” Ve ne yazık ki dedikleri oldu.

Artık dünya enteresan mevsimler yaşıyor. Ülkemizde bile Temmuz ayında Rize ve Erzurum’a kar yağması, yaz ortasında havaların serin gitmesi bu değişimin en çarpıcı göstergesi. Bilim insanlarına göre bu hızla gidersek kasırgalar, fırtınalar ve aşırı yağışlar daha sık yaşanacak. Mevsimler kısalacak; ilkbahar ve sonbahar kaybolacak, geriye sadece iki uç mevsim, yaz ve kış kalacak. Bu, aslında felaketin başlangıcı.

Sanayi devi ülkeler—Amerika, Çin, Japonya ve diğerleri—tüm uyarılara rağmen fabrika bacalarına hâlâ yeterli filtreleme sistemleri kurmuyor. Atmosferi kirletmeye, doğayı hoyratça kullanmaya devam ediyorlar. Dahası, bazı ülkelerin denizlerde ve yer altındaki nükleer denemeleri, dünyanın dengesini geri dönüşsüz biçimde zorluyor.

Buzulların erimesi, sadece kutupların küçülmesi demek değil; denizlerin ısınması, balıkların besin zinciri olan mikroorganizmaların ölmesi demek. Bu da deniz yaşamının çökmesi anlamına geliyor. Oysa dünyadaki canlıların %96’sı denizlerde yaşıyor! İnsan nüfus olarak en küçük canlı grubu ama ormanların %86’sını, vahşi yaşamın %84’ünü yok eden de yine insan.

Ekolojik denge bozuldukça, iklimler değişecek, fırtınalar artacak, seller ve heyelanlar yaşanacak. Deprem ve tsunami gibi doğal afetler de bu dengesizliğin bir sonucu olarak karşımıza çıkacak. Doğanın gücü karşısında insanın çaresiz olduğunu hepimiz defalarca gördük.

O yüzden artık sadece “ahiret” için değil, geleceğimiz için çalışma vaktidir. Dünyamızı korumak için hâlâ bir şansımız var. Sakın “Ben ne yapabilirim ki?” demeyin. Bir fidan dikmek bile bu dünyaya bir umut bırakmak demektir.

Küçük adımlar büyük değişimler yaratır.

Plastik tüketimini azaltın.

Poşetleri, pet şişeleri mümkün olduğunca hayatınızdan çıkarın.

Parfüm gibi ozon tabakasına zarar veren ürünlerden uzak durun.

Unutmayın, uzayda yaşanacak başka bir dünya yok. Bu gezegen, insanların ve tüm canlıların yaşayabildiği tek yuva. Çocuklarımızın geleceği için, kendimiz için, hepimiz için adım atma zamanı.

Eğer iklim değişimi bu hızla devam ederse; ne tarlada ürün ekebiliriz, ne içecek tatlı su bulabiliriz, ne güneşli bir günümüz kalır, ne de huzurumuz…

Benden söylemesi: Doğaya ihanet eden, geleceğine ihanet eder.