Sene 1994 yılının ilk ayı olan ocak ayındayız, o zamanlar Tüpraşta bir işçi olarak çalışıyordum, yaş olarak da Kırklı yıllarıma başlamıştım, artık haç farizamın zamanı geldiğini kendi kendime his ediyorum, bunun için iki yol vardı, biri Diyanetin kanalı ile diğeri özel şirketler yolu ile, ben iki nedenden dolayı özel şirketleri tercih ettim, biri fiyatı diğeri ve en önemlisi, özel şirketlerle otobüs yolculuğu, o zamanlar otobüs daha popular idi, çünkü yol Suriye ve Ürdün üstünden geçileceği için, yolda ziyaret edilecek çok ziyaret ve güzel tarihi şehirler var idi.
Beraber gideceğimiz Şirin Tüzün adlı arkadaşımla birlikte Batman'da Pasaport almak için Emniyet müdürlüğüne başvurduk, uygun zamanda pasaportlarımızı aldık. Batman'da hicaza giden bir çok özel şirket var idi, arkadaşım Şirin Tüzün'ün isteği ile Metin Demir adlı bir kişi ile anlaştık, Metin Demir yıllarca Mekke şehrinde işçi olarak çalışmış, son birkaç senedir insanları haça götürme işleri yapıyor, etrafına topladığı kişileri belli bir ücret karşılığında Hicaza götürüyordu. Metin Demir dürüst bir insan idi, fakat hesap kitabını iyi yapmadığı için, hem kendisi hem de beraber götürdüğü kişilere çok sıkıntı yaşatıyordu, biz bunun böyle olduğunu sonradan fark ettik, ama parsasını ödeyip işin içine girmiştik.
Metin Demir'in Organizasyon sıkıntısına rağmen, 1994 Mayıs ayının on veya on biri idi, Üç otobüsten oluşan kafile Batman'dan yola çıktık. Kurban Bayramına bir hafta kadar süre var idi, yolumuz Urfa, Gaziantep, Reyhanlı Cilve gözü sınır kapısı, oradan Suriye Ürdün üstünde Suudî Erebistan'a varacağız, akşam geç saatlerde Reyhanlı'ya vardık, otobüslerimiz direk Cilvegözü sınır kapısının bulunduğu yere yöneldi, tam kapıya yaklaşmıştık ki trafik polisleri yolumuzu kesip bizi Park ve bahçeli bir yere yönlendirdiler. Gece her taraf karanlık, bu güne kadar görmediğimiz bir yer, Otobüslerimiz bir yerde durdu, hepimiz indik her taraf karanlık nereye geldiğimizi bilmiyoruz, sınıra yakınız ama sınır nasıl bir yer bilmiyoruz, bunun için sabahı havanın aydınlanmasını beklemekten başka yapılacak bir şey yoktu.
Gecenin ilerleyen saatleri idi kimi otobüsün içinde, kimi sağda solda uygun bulduğu bir yerde uyumaya çalıştık, ama tedirginiz, çünkü daha önce gidenler, bizi burada kimse durdurmadı biz direk kapıya gittik diyorlardı, içimize bir kurt düşmüştü, çünkü henüz Batmandayken bir çok kişi bu sene otobüslere izin verilmeyecek diyorlardı, kapıdan geri döneceksiniz denmişti, hiç yatmadığımız veya yatamadığımız çok uzun bir gece oldu.
Ve nihayet gün doğdu, Güneş ışınları etrafı aydınlattı, önce şöyle bir çevremize baktık nasıl bir yere gelmişiz acaba, bulunduğumuz yer büyük bir kaynak suyun başındadır, her taraf dizayn edilmiş tamamen bir mesire, bir piknik alanı, tatil günlerinde oradaki halkın bir istirahat yeridir, karşımızda bir sıra dağdan oluşan Suriye toprakları uzanıyor, arada bir gelip geçen Suriye sınır mühafızların arabaları göze çarpıyor, o yamaçlarda hiç yerleşim birimi gözükmüyor, hayatımda ilk olarak Türkiye dışında bir ülkenin topraklarını dünya gözü ile görüyorum.
Saatler ilerliyor biz etrafı kolaçan yapıyoruz, bazen yaya olarak sınıra doğru yürüyoruz, belli bir yerde askerler bizi durduruyor, vakit öğleyi geçiyordu, ama Türkiye'nin dört bir yanından otobüsler gelip toplanıyorlar, sınır ile aramızda askerlerden etten bir duvar var, sonra bir kepçe geldi yolu tamamen kazdılar, artık zoraki de olsa Bir arabanın geçme imkanı yoktu, özel araçla gelen Milletvekilleri vardı onları da başka kapılara yönelttiler. Normal ticaret seferi yapan araçlar Reyhanlı ilçesinin dışında beklettiler. O gün akşam oldu ertesi gün aynı manzara, fakat Gelen otobüslerin haddi hesabı yok. Dördüncü günün sonunda, 15 bin kişinin toplandığı söyleniyordu.
Gelişimizin Dördüncü günü öğleye doğru idi. Trafik polislerin araçlarından aynen bu anons yapılıyordu. Değerli vatandaşlar Ülkemizin Suudi Arabistan ile yapılan anlaşmaya göre, bu sene kara yolu ile Hacca gitmek mümkün olmayacak, bunun için her kes kendi memleketine dönsün, şunu da ilave ettiler. Sizi getiren Otobüsler sizi geri götürmek zorundalar, aksilikte bize müracaat edin deniliyordu.
1994 Mayıs ayındayız bu sene hacca gidemeyeceğimiz kesinleşti, her ne kadar Otobüs sahipleri tantana ettilerse de bizi Batman'a geri getirdiler. Ertesi gün hacca gitmeden sağ selim evimize dündük.
Bu sene hicaz nasip olmadı ama kararlıyım o kutsal topraklara gideceğim, dedem, babam çok daha zor şartlarda ziyaret etmiş mutlaka bende edeceğim. Dedemi görmedim babamın anlattığına göre dedem 1930'lu yıllarında, Lübnan'a kadar yaya Lübnan'dan gemi ile gidip gelmiş, fakat babamın 1963 senesinde Otobüs ile gittiğine tanık olmuştum.