IŞIKLARIN ARDINDAKİ BATMAN

Son günlerde sosyal medyada sıkça karşımıza çıkan bir akım var: Batman’ın ışıklı caddeleri, dron çekimleri, havadan görüntüler… Birileri bu şehre yukarıdan bakıp “Ne güzel şehir!” diye hayranlıkla paylaşıyor. Ama işte mesele de tam burada başlıyor. Çünkü deve misali: “Neren güzel?” diye sorulduğunda döner sorar ya, “Siz kaç numara gözlük kullanıyorsunuz Allah aşkına?” diye…

Ben de tam bunu düşünüyorum. Batman’ın hangi gerçekliği, o parlak ışıkların arasından görünmez oluyor?

Evet, Batman’ın ışıkları var; ama trafik keşmekeş. Hava kirli, puslu. Orman yok, yeşil yok. Çay bol, kahve bol… iş yok. Çarpık yapılaşma desen almış başını gidiyor; kaçak villa, kaçak bina, kaçak hobi bahçesi… Ne ararsan var. Kalabalık çok, huzur az. Mutluluk desen nadir. Bir şehir düşünün, tefeciden iddiacıya, husumetten intihara kadar türlü bela kol geziyor. Mantık yok, felsefe yok… Aşiret tabelası çok, adalet yok. Cami çok, ama Müslümanlık yok.

Liste uzar da uzar.

O nedenle ricam: Şu ışıklı Batman görüntülerini havadan çekip “Şehrimiz ne kadar güzel!” diye paylaşmayı bırakın. Çünkü şehir ışıklar sönünce yaşanıyor. Gerçekler karanlıkta daha görünür oluyor.

Gündüz ayrı dert, gece ayrı dert. Ama biz bu dertlerin üzerini örttükçe, sanki bir peri gelip dokunacak ve her şey düzelecek sanıyoruz. Kim gelecek? Bir melek mi? Bir masal kahramanı mı? Oysa çözüm, hepimizin aynada görmeye cesaret edemediğimiz yüzünde gizli.

Bu şehri sevdiğim için yazıyorum. Batman’ın iyileşmesini istediğim için yazıyorum. Önce kendim gerçeklerimle yüzleşeyim ki siz de kendi gerçeklerinizle yüzleşin.

Başımızı kuma gömmekle güzelleşmiyor şehir. “Batman en güzel şehir!” deyip durmakla da olmuyor. Kendini kandırmakla mutluluk olmuyor. Oysa devlet tarafından Batman için çabalayan, emek veren insanlar var. Yaptıklarını bilseniz, “Biz bu muyuz?” demekten kendinizi alamazsınız. Evet… Bu muyuz?

Bazen düşünüyorum: Keşke Batman Valiliği, Batman Belediyesi aileleri alıp yakın Anadolu şehirlerine bir gezi düzenlese. Bir hafta kalsınlar. O tertibi, düzeni, huzuru görsünler. Ağaçların, suların, tarımın nasıl korunduğunu, caddelerin nasıl temiz tutulduğunu, insanların birbirine nasıl saygı gösterdiğini yaşasınlar.

Bakın orada düğünlerde havai fişek yok; ama eğlence var.

Caddelerde bıçaklı kavga yok; ama kol kola gezen gençler var.

Parklarda aileler çay demliyor, her yer ağaç, çiçek, kuş, leylek, kelebek dolu.

İnsanlar gece yarılarına kadar huzur içinde dolaşıyor.

Ne polis var, ne de polis gerektirecek tehlike…

Oradan dönen biri Batman’ın daha kırk fırın ekmek yemesi gerektiğini görür.

Çünkü güzellik, ışıkla olmaz. Lüks ev, lüks araba ile hiç olmaz.

Bir şehri güzel yapan felsefedir, mantıktır, vicdandır, adalettir, insanlıktır.

Biliyorum, bu yazdıklarım bazılarını kızdıracak. Ama gerçeklerin kırdığı yer, insanın büyüdüğü yerdir. Ben de kendi gerçeğimle yüzleşiyorum ki güzelleşebileyim.

Batman da öyle olacak.

Bu şehir ışıklarıyla değil; adaletiyle, huzuruyla, felsefesiyle, mantığıyla, yeşiliyle, insanıyla güzel olacak.

Işıklar insanı yanıltır. Ama gerçekler asla.

Hoşça kalın.