Kıymetli Okurlar, Şiddetli geçimsizlikten ve şiddetten söz ediyorduk. Kadına yapılan şiddetin sebeplerinden ve buna yol açan unsurlardan söz etmeye çalışmıştık.
Bu yazımız da bunun devamı niteliğinde olacaktır inşallah.
Bayana şiddet, hiçbir zaman ve hiçbir sebeple tasvip edilemez. Sağlıklı ve sıhhatli bir beynin böylesi bir yola tevessül etmesi mümkün değildir. Ama buna götürücü ve bunu doğuran unsurlar maalesef olabiliyor ve kişiyi bu duruma itebiliyor. Yeterince müspet bir kültüre, bilgiye ve manevi duygulardan, merhametten uzak insanların buna tevessül ettiği bir gerçektir. Kadına bakış açısının gerçek anlamda pekişmediği bu toplumda kadına şiddet ve kötü muamelede bulunma adetlerimiz arasındadır. Kızgınlıkların, moral bozuklukların, çıkmazlarımızdan ve öfkelenmelerimizden çıkış noktası olarak bayanlarımızı biliriz. Asabiyet bozukluklarımızı öncelikli onlardan çıkarmaya çalışırız. Böylesi yanlış ve bilinçsizce yapılarımız mevcuttur.
Ama bu şiddetin altında yatan sebep sadece bu değildir. Bayanlarımızın da bu şiddete maruz kalmamaları için çokça yaptıkları bir mücadele ve hassasiyetin gösterilmediğini de biliyoruz.
İslami hassasiyetlerin, örf, adet ve ananelerin ağırlıkta olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu konudaki hassasiyetlerin oldukça güçlü olduğu bir hayatla iç içe yaşadık ve yaşıyoruz. Bu manevi duygulardan ve yaşayış biçiminden uzaklaştığımız için, uyuşmazlıklardan dolayı geçimsizlikler ve şiddet devam ediyor.
Kısa bir süre yani 20 yıl öncesine kadar bile kadınlarımız ile şimdikiler arasında ciddi anlamda bir değişim ve dönüşüm fark edilmektedir. Tavır, hareket, muamele ve uygulamalarda ciddi bir değişim söz konusudur. Değişimlerin, madi ve dini uygulamalarla farklılık göstermesi ve anlaşılamaması ve de kabulü hazmedilmediği için şiddet devam etmektedir. Bunun aile yapısının devamına da engel teşkil ettiği istatistiklerle de ortadadır. Bu uyuşmazlık ve tahammülsüz davranışlardan ötürü, ilimizde boşanma davalarının binleri ifade eden bir sayıya ulaşmış olması bunun somut örneğidir.
Yani kadınların bu değişime ve dönüşüme çabucak uyması ve ayak uydurmasıdır. Bir Yapı uyuşmazlığını yaşıyoruz. Bu batı menşeli değişim çok çabuk gelişti ve buna da çok çabuk ayak uydurduk.
Biraz da bayanın aslı ve fıtri olarak üslenmesi gereken konumdan çıkması, dünya dengesinin değişimine etki eden önemli bir faktör olmaya başlamıştır. Bayanların bu farklı uygulama ve değişik misyonuna bürünmesinden dolayı şiddet devam etmektedir. Buda aile mefhumunun tekrar gözden geçirilmesi düşüncesini doğurmuştur. Düşünülmesi gereken ciddi bir konudur.
Bir örnek verecek olursak. İsrailoğullarının Allah tarafından lanetlendiklerini biliyoruz. Lanetlenme sebebi neydi biliyor musunuz: Bayanların içine girdikleri gayri islami tavır ve davranışlar ve muamelelerden dolayıydı. Yüce Peygamberimiz sav şöyle buyuruyor: “Ey insanlar! Kadınlarınızı mescitte ziynet giyinmek ve böbürlenerek yürümekten alıkoyunuz. Çünkü İsrailoğulları mescitlerde böbürlenerek yürüyünceye ve kadınları da ziynetlerini giyininceye kadar lanetlenmediler.” diye buyurmaktadır.
Allah’ın rahmetinden uzak kılacak lanetlenmeyi bu iki sebebe bağlamıştır efendimiz sav. Basit gibi görünen ama hiçte öyle olmayan bir davranış şeklidir. Muhafazakâr bir yapıya sahip olan bölgemizin, böylesi meşru olmayan davranışları çok kolay sindirememesi gerçeği vardır. Bayanların böylesi ve fitne ve tehlike yaratacak, ailelerin düzenini kökten yok edecek, aile mefhumunu yok edecek hareket ve davranışlardan şiddetle uzak durmaları gerekmektedir. Hem dinen aykırı olan davranışlar ve hem de bölgenin yapısına ters düşecek tavırlardır bunlar. Müslüman bir bayanın Allah’ın emrettiği bir tarz ve şekilde hareket etmesi, tavır ve davranışlarını Allah’ın memnun olabileceği bir şekilde tanzim etme mecburiyeti vardır. Fitneye, kargaşaya, gıybete, şehvete ve şeytani duyguları kabartacak bir tavrın ve şeklin içerisine girmekten kendisini uzak tutmalıdır. Ne kendisine ve ne de başkalarını şiddeti yapmaya, yöneltmeye hakkı yoktur. Böyle bir hassasiyetle davranıldığı zaman. Sadece Allah’ın bizlerden yapmamızı istediklerinin bir kısmını bile tatbik etmeyi başarabilirsek, samimi ifade edebilirim ki, bu şikâyetçi olduğumuz, şiddete maruz kaldığımız, dışlandığımız ve huzursuz olduğumuz durumların çoğunu hafifletebilir ve beklide tamamen ortadan kaldırabiliriz. Şiddet hiçbir zaman benimsenemez ve uygun görülemez. Ama hareket ve tavırlarımızla bizler buna sebebiyet vermemeli ve ön ayak olmamalıyız. Bunu doğuracak sebeplere sebebiyet vermemeliyiz. Hayat meşakkatli olmasına rağmen, karşılıklı anlayış, hoşgörü, sevgi ve saygı sınırları içinde bir hayatı devam ettirebiliriz ve bunu yapmakta bizim elimizdedir. Kimsenin sihirli bir sopa ile bunu değiştirmeye ve düzeltmeye muktedir olmadığını da bilelim.
Mevlam beraberliklerimizi kendi benimsediği şekille tanzim edenlerden eylesin. Aile mefhumunu karşılıklı sevgi, saygı, sabır, tahammül ve olgunlukla yürütmeyi cümlemize nasip etsin.Ve bizleri şeytanların oyuncağı haline gelmekten uzak tutsun. AMİN