Paranızı dumana değil fakire verin...

Çevremize baktığımda tütünün, sigaranın, nargilenin gölgesinin ne kadar yayıldığını görmek insanın içini acıtıyor. Tütün satıcıları tiryakilerden kazandıklarıyla tatil yaparken; tiryakilerse bir süre sonra hastanelerin koridorlarında yaşam savaşı veriyor. Oysa paranızın kaderini değiştirmek elinizde — dumana değil, ihtiyaç sahibine verdiğiniz zaman hem kendiniz kazanırsınız hem de çevrenize.

Bir an durup düşünün: Bir pakette 20 sigara var. Kullanıcının anlattığı gibi güncel fiyatlarla bir paket 100 TL ve üzeri… Bu hesabı basitçe bölersek, bir sigara başına yaklaşık 5 TL civarı harcıyoruz. Her sigara yakışımızda sağlığımızdan, ciğerimizden, bağışıklığımızdan ve körpe geleceklerimizden çalıyoruz. Oysa aynı beş lirayı bir fakire verdiğinizde, belki o beş liraya gelen bir “Allah razı olsun” duası, hiçbir sigaranın size sağlamayacağı manevi bir huzuru da beraberinde getirir.

90 yaşına kadar hiç tütün kullanmadan yaşamış bir vatandaşın sözü kulağa altın gibi gelir: “Paramı dumana değil kendime ve fakirlere harcadım; hem onların duasını kazandım hem de kendi sağlığımı korudum.” Bu sözün içinde iki değer var: maddi tasarruf ve manevi kazanım. Biri bedeninizi koruyor, diğeri ruhunuzu.

Gençleri kaybediyoruz. Sigara, gençleri eskisi kadar cezbetmiyor; nargile ve buna benzer tütün karışımları gençler arasında yaygınlaştı. “Bir saatlik zevk” diye yutturulan o dumana gençlerin bedenleri uzun vadede ağır fatura ödüyor. Hastanede gördüğüm, karşılaştığım gençlerin birçoğu sigara veya nargile yüzünden yatağa, ilaçlara mahkûm olmuş durumda — hayatın en güzel yılları cezaevinde geçmiyor; maalesef hastane odalarında sessizce eriyor.

Keşke demek acıtır. Keşke içmeseydim, keşke başlamasaydım demek çoğu zaman nafile. Bazılarının günleri sayılı; geri dönüş yok. Tütün kullanımının hem maddi hem manevi zararlarını sadece bireyde değil, ailede de görüyoruz. Pasif içicilik çocuklara, yaşlılara, hamilelere, sevdiklerimize zarar veriyor. Evin içinde, kapalı mekanlarda tüten dumanın bedelini en masum olanlar ödüyor.

Devletin aldığı önlemler elbette önemli — kapalı alanlarda sigara yasağı, vergiler, kampanyalar... Ama fiili durumla yasak arasındaki açığı kapatmak sadece kanunla olmaz; toplumun vicdanıyla olur. Yasaklara rağmen birçok yerde sigara ve nargile içilmeye devam ediyorsa, sorunun kökü henüz kurutulmamıştır.

Bir gerçeği daha söylemeden geçemem: Tütünün getirdiği kazanç satıcıların cebini dolduruyor ama kazanç sağlığa değil, kısa süreli hazlara gidiyor. Oysa aynı paranın bir kısmını yardım amaçlı kullanmak; ihtiyaç sahibine uzatmak, toplumda gerçek bir fayda yaratır. Bir ev sahibi olmak, aile kurmak, çocuklarının sağlığına yatırım yapmak — bunlar dumana harcanan paranın geri vermeyeceği şeylerdir.

Son söz olarak şunu söylemek istiyorum: Sigara içersen “dedeni görürsün”; sigara içmezsen “torunlarını görürsün.” Bu söz belki abartılı gelebilir ama özünde hayat tercihleriyle ilgilidir. Dumana değil, fakire verin; cömertlik ruhunuzu, sağlığınızı ve geleceğinizi korur. Bırakın cebinizdeki para sadece kuru bir tüketim nesnesi olsun; onu bir hayra yönlendirin, duasını alın. Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın.

Hoşça kalın.