Önemli bir kültürel uygulama!
Dini açıdan uygulaması kültürel değerlere ve alışkanlıklara dönüşen “Taziye” konusu zaman ve ortamlar açısından değişik tarzlara oturtulmuş durumda.
Bölgemizde dini/ilahi inanç sistemlerinin ağırlığı ve dini yaşama ilkelerinin yaşam tarzına dönüşen uygulamalarının eseri olan “Taziye” kültürü, insanlar arası birliktelik ve dayanışma ruhunun önemli bir parçası olması itibariyle yüzyılların mirası olarak karşımızda duruyor.
Acıya ortak olmak ve kaybedilen insanların acısını yaşama konusunda ortak duygulara yönelmek asıl amaç olmalı iken taziyenin paylaşıma dayalı inancı yük olmak üzerine kurmak hatadır.
Çünkü taziye sahipleri kaybettiği yakınının acısını paylaşmayı destek görecek şekilde yanında hissetmeli iken kendisine ağır yükler doğuran ve borçları dağ gibi önüne çıkaran taziye masraflarını nasıl ödeyeceğini, acısının önüne almak zorunda kalıyor.
Ölenlerin arkasından kurulan taziyelerin çay, şeker, içecek su, yemek ve taziye evinin elektrik, su, klima ve kira gibi günlük masrafını karşılamak herkesin bildiği ancak dile getirmediği acı bir tablosu var.
Taziye sahiplerinin, yani yakınını kaybedenlerin dini ve kültürel açıdan büyük bir birlik/dayanışma ortamı olan taziye günlerini atlatma dertleri, yapılan masraflar açısından ağır yükler altında ezilmeleri bir türlü önlenememekte.
Ölenlerin yakınları acılarını yaşamaktan çok 3 gün süren geceli/gündüzlü yoğun misafir temposunda sadece yorgunluk ve borçlanma sorunuyla kendi acılarını yaşayamaz hale gelmekte.
Yanlış olan ve hatalı davranılan konu taziye sahiplerine yük olacak şeyler yapmak!
Bu manada Belediyenin verdiği yemek, içecek su, şeker, çay gibi desteklerin takdir toplaması bir yana yeterli olmadığı durumlarda, ölen yakınlarına taziyenin yüklediği masrafların altından bazı insanlar kalkamıyor.
Taziye evlerinde yemek sunmaya son verilmesi ve taziye sahiplerine yük/borç yaratan masraflara yol açmaması adına sıkıntı yaratılmaması gerekiyor.
Müftülüğün öncülük etme girişimiyle sivil toplum örgütleri, din görevlileri, muhtarlar ve kanaat önderleriyle bir araya gelerek taziye saatlerini geriye çeken bir uygulamayı öneri olarak sunması önemli bir adım.
Karşılaşılan maddi ve manevi yüklerin azaltılması amacı güden girişimin üzerine durduğu nokta taziye saatlerinin sabah 09.00 ile akşam 17.00’ da sona erdirilmesi oldu.
Mantıklı ve taziye yakınlarını mağduriyetten kurtaran bir düşünce…
Bu ilk adım olacak.
Peşinden daha önce denenen ve başarılı olunmayan yemek verilmesi olayına son vermek gelmelidir. Taziye evlerinde yemek yemeyi azaltan ve aynı zamanda ölenlerin yakınlarına dinlenme ve toparlanma fırsatı sunan bir girişim olarak adım atıldıysa destek sunulmalıdır.
Kimse yanlış anlamasın ve hiç kimse birilerine yük yaratarak, acılarını aralarında yaşamayı çok görmesin. Taziye günleri taziye evlerine sohbetlerin yapıldığı, vakitlerin geçirilmeye çalışıldığı, yemek yenen ve masraf yaratan şeylerin kullanıldığı ortamlar değildir.
Maddi-manevi desteklerin sunulması gereken zamanları yaşatan bu anlarda insanların yapması gereken şey kısa ziyaretlerle taziyede kullanılacak gıda ve eşya katkısı sunmak olmalıdır.
Öneri…
Taziyeler 3 gün sürsün.
Alınan karara uyularak sabah 09.00’ da başlayıp akşam 17.00’ da taziye saatine son verilsin.
Yemek dağıtımı bitirilsin.
Sadece çay ve su ikramı (zaten Belediye karşılıyor) yapılsın.
İnsanlar yapabiliyorsa maddi yardımlarla taziye sahibine katkı sunsun. (Örneğin taziye evlerinin elektrik, su, kira, klima ve onarım masraflarına katkı vermek)
Taziye süreleri kısa tutularak taziye mekânları vakit geçirme alanlarına dönüştürülmesin.
Ayrıca alınan kararlar sadece kalıpsal düşünceler ve geçmişten gelen kültürel alışkanlıklar açısından değerlendirilmemeli. Tam tersine zamana ve şartlara göre yorumlanarak, hem bireysel hem de toplumsal fayda üzerine sorgulamalar yaparak kararlar verilmelidir.
“Doğru, kime göre veya neye göre doğrudur/faydalıdır?” sorusu önemli…