Anlamı itibariyle çok ağır kavramlar vardır. Kullanılması veya ifade edilmesi, ucu bireysel-toplumsal bir yerlere dayandığından ağır ithamlar doğurabilir. Bilimsel alanda olsun sosyal hayatta olsun, literatürde kullanılan kavramların ifade ettiği ile insanların algılama şekli ön planda tutularak yazılara ve makalelere yön vermek zorunlu olmakta.
Yozlaşma kavramı da ifade edeceği ya da insanlar tarafından anlaşılacağı şekli ile dile getirilmediği takdirde sıkıntı yaratabilecek bir anlama sahiptir. Çünkü yozlaşma olumsuz bir anlam yüklüdür ve kişinin, toplumun, grupların eylemleri ile yaşantıları ile ve yapısal özellikleri ile kötü yönlerini gösterme manasına sahiptir.
Kişilerin veya grupların düşüncelerini sorgulamadan kabul etmek anlamını işaret eder. Başkasına göre yaşamak, kendi değerlerinden uzaklaşmak, taklit etmek ve öze dönemeden kendi varlığından uzaklaşmaktır. Kişinin kendisi olmayı bırakması, öteki olmaya çalışmasıdır. Kendisine ve topluma yabancılaşması denen özünden uzaklaşma sonucunu doğurur. Değer kaybı da denen yozlaşma sürecinde benlik ve kimlik kayıplarının insanı özünden uzaklaştırdığı görülmekte.
Çünkü insan değer sahibidir. Maddi ve manevi dünyasının kendisine kazandırdığı irade, kabiliyet, bilinç, kültür, inanç ve yaşam hakkıyla var olma şansını yakalamaktadır. Potansiyel yaşam hakkı ile sahip olunan değerler açısından kendi varlığını sürdürmek varken, özenti ve taklit ile değerler kaybına yönelmek, sosyal kimlik ve şuur kaybı doğurur.
En bariz örneği, günümüz teknoloji ürünlerinin esiri olan insanlığın eski alışkanlık ve değerlerinden uzaklaşmasına sebep olan sanal dünyalar yaratma modelidir. İnsanlar teknolojinin esiri oldu, insanlık kendine ve topluma yabancılaşmaya başladı.
Yani özümüzde olan dayanışma, birliktelik ruhu, kültürel değerler ve ortak yaşam şekilleri geri plana itilerek yozlaşmanın basamaklarında yükseklere çıkılmaya başlandı.
Bize uygun olanı yaşamak yerine, özenti duyulanları yaşamaya çalışmak asıl amaç oldu zihinlerde. Başkasına göre yaşamak, zevk ve eğlence üzerine kurulu hayali dünyalara açılmak için temel kanunlarımızdan ve hayati ilkelerimizden kopmanın yollarına girdik.
Toplumsal manada yozlaşma sürecinin sonucunda insan kayıplarına sebep olan değer yitimlerinin nice katliamlara ve ölümlere sebep olduğunu görebilmekteyiz. Maddi kaygılar ve suç unsurlarının kazanç edinme amacına ulaşması için kullanılan yolların insan hayatını sonlandıran olaylara yöneldiği görülüyor.
İnsanın, doğal vahşi yaşamdan toplumsal yapıya geçişinin nedeni medenileşme iken, günümüz dünyasında doğada yaşanan yıkıcı ve ölümcül olayları topluluk hayatı içerisinde yaşayan ortamlara dönüştürmeyi becerdik. Açlık ihtiyacı için avlanmayı amaç edinen canlılar dünyasında insan da önceki yüzyıllarda ihtiyaç temelli hareket ederken, şimdilerde daha fazlası için daha fazla maddi güç ve kazanç için ölüme yol açan olayların ortaya çıkmasına engel olmamaya çalışmaya başladı.
Genetiğimize işlenmiş olan ve canlılar dünyasında varlığını sürdürme fırsatı tanınan insana verilen hakların, ihtiyaç gidermekten çok yıkım ve yok etmeye sebep olan etkenleri canlandırmaya başladığı dönemlerin içindeyiz. Özgün insan, bilinç sahibi varlık, şuurunu akıl ile birleştirerek medeniyetler yaratan insan modelinin yerine yıkan, bozan, yozlaşan insan tipine dönüşümün önüne geçmenin ve kendimiz olmanın zamanıdır.
İnsanda benlik, kişilik, bilinç gibi zihinsel ve sosyal değer kaybı yaratan yozlaşma olgusunun ortaya çıkış sebepleri vardır. En önemli göze çarpan etken inanç ve bağlılık konusunda ortaya çıkan değer kaybıdır. Çünkü insan en önemli bağlılığı inanç sayesinde hisseder. İlahi inanç gibi hayata olan bağlılık inancı ile yaşam inancı da değer yaratır.
Birey olarak kişinin kendi içinde yaşadığı ruh dünyasında meydana gelebilecek yozlaşma ve inançlardan kopma durumunun verdiği acıyı ve manevi boşluğu başka ne doldurabilir ki? Ya da toplumsal birlik ve bütünlük içinde varlık kazanan için insanlara olan uzaklık ve toplumdan-sosyal hayattan kopma ortamlarının yerini dolduracak başka mekânlar var mı?
İnsana uygun olanı yapmak ve yaşamak amaç edinilmelidir. Canlılara has eylemlerde bulunarak toplumsal şuur kaybını ortadan kaldırmak hedef alınmalıdır.