Gilistan Caddesi İnsan Hkaları Anıtı önünde bir araya gelen kayıp yakınları buara basın açıklaması Yaptı. Basın Açıklamasını okuyan İHD Şube Eşbaşkanı Av. Rumeysa Deniz Kaya,
Şırnak’ın Keldani köyü Mehri’de (Kovankaya) yaşayan Diril Ailesi, 1990’lı yıllarda köylerinin askerler tarafından yakılması üzerine İstanbul’a göç etmek zorunda kaldılarını ve tüm zorluklara rağmen 1993 yılında köylerine geri dönen aile, evlerini yeniden inşa ettiklerini söyledi.
Kaya: “Ancak aile üyelerinden Zeki Diril (16) ve kuzeni İlyas Diril (12), İstanbul’da kalarak kuyumcu imalathanesinde çalışmaya devam etti. Bir süre sonra köylerine dönmek üzere yola çıkan iki çocuk, 2 Mayıs 1994’te Şırnak’ta askeri bir kontrol noktasında gözaltına alındı. Zeki ve İlyas Diril, önce Uzun Geçit Jandarma Karakolu’na, ardından 14 Mayıs 1994’te resmi bir tutanakla Uludere İlçe Jandarma Komutanı Bülent Serdengeçti’ye teslim edildi. Ailelerin başvurusu üzerine Serdengeçti, İlyas’ın yaşı küçük olduğu için hemen serbest bırakıldığını, Zeki’nin de aynı gün salıverildiğini ileri sürdü.
Ancak 1995 yılında ortaya çıkan bir tanık, Zeki'nin babası Apro Diril’e çocukların karakoldan sabah saatlerinde ağır işkence görmüş halde çıkarıldığını ve ardından helikoptere bindirilerek bir yere atıldıklarını duyduğunu söyledi. Uludere Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturmada görevsizlik kararı verilerek dosya Şırnak’a gönderildi. Şırnak Cumhuriyet Başsavcısı, Uludere Jandarma Komutanı hakkında soruşturma izni talep ettiyse de Adalet Bakanlığı izin vermedi. Dosya takipsizlikle kapatıldı, hiçbir cezai süreç başlatılmadı. İç hukuk yolları sonuç vermeyince Zeki Diril’in babası Apro Diril, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu. AİHM, Türkiye’nin Zeki Diril’in serbest bırakıldığına dair herhangi bir kanıt sunmadığını ve olayla ilgili inandırıcı bir açıklama yapmadığını belirterek ihlal kararı verdi.”dedi.
Şube Eşbaşkanı Av. Rumeysa Deniz Kaya’nın okuduğu basın açıklamasının devamında, 30 yıldır süren adalet mücadelesine rağmen çocukların akıbetinin hâlâ bilinmediği vurgulandı. Hak savunucuları ve aile, güvenlik güçlerinin cezasızlık zırhıyla korunmasına karşı hukuki ve toplumsal mücadeleyi sürdürmekte kararlı olduklarını belirtti.