Bağımlılık yalnızca bir alışkanlık değil, beyin kimyasını, ilişkileri, toplumsal düzeni etkileyen çok boyutlu bir problemdir. Tedavi ve destek süreçlerinde bireyin yanı sıra aile, sosyal çevre ve toplum da önemli rol oynar.
Psikolog Ömürcan Bozkuş, duygusal ve ruhsal etkiler, kaygı bozuklukları, panik atak, depresyon, çökkünlük, umutsuzluk, tahammülsüzlük, gerçeklik algısında zayıflama, odaklanma güçlüğü, dürtü kontrolünün zayıflaması, sorumluluklar ve hedeflerden uzaklaşma, aile içi iletişimde problem yaşama, sosyal izolasyon gibi birçok soruna yol açan bağımlılık ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
"Dijital bağımlılık insanlarla sağlıklı ilişkiler kurmamızı engelleyen bir türdür "
Bağımlılığın kişinin iradesi dışında, bilinçsiz bir şekilde, alışkanlığın ötesinde bir maddeye, bir cisme, bir nesneye yönelik sürekli bir davranış eğilimi olduğunu belirten Bozkuş, "Bağımlılık denilince aklımıza genellikle madde, uyuşturucu veya sigara gibi bağımlılıklar geliyor. Ancak çağımızın tehlikesi olan dijital bağımlılığı da unutmamak gerekir. Çünkü bu bağımlılık, sosyal yanımızı tüketen, insanlarla sağlıklı ilişkiler kurmamızı engelleyen bir türdür." dedi.
"Toplumsal olarak adım atmak hepimizin görevi"
Bozkuş, "Dijitalleşme arttıkça sosyallik azaldı ve hayatımızdaki problemleri anlatacak kimsemiz kalmadı. Anlatsak bile çözecek kimse bulamıyoruz. Toplum olarak yavaş yavaş bu bağımlılığın esiri olmaya başladık. Bağımlılık türleri de sürekli artmaya devam ediyor. Bireyler, kendi iç dünyalarındaki duygusal boşluklarla mücadele ederken bir maddeye veya nesneye yönelebiliyorlar. Bu nedenle farkındalık sahibi olmak, gerektiğinde destek almak ve bu konuda toplumsal olarak adım atmak hepimizin görevi." diye konuştu.
"En çok sosyal ilişkilerde sorun yaşanıyor"
Bağımlılığın türüne göre kişide oluşturduğu psikolojik etkilerin farklılık gösterdiğini vurgulayan Bozkuş, "Örneğin madde bağımlılığı doğrudan beyinde karmaşık etkiler yaratır ve neredeyse her bireyde farklı sonuçlara yol açar. Dolayısıyla bu kişilerin psikoaktif maddeler altındayken yaşadıkları durumları birbirinden farklı şekillerde görürüz. Burada tekrar vurgulamak isterim ki bağımlı bireylerin psikolojik sıkıntılarına ek olarak en çok sosyal sorunlarla karşılaştıklarını, arkadaşlık kurmakta ya da doğru kişilerle faydalı ilişkiler geliştirmekte zorlandıklarını sıklıkla gözlemliyoruz. Bu durum, kişinin özgüven eksikliği gibi psikolojik problemlere yol açabiliyor." şeklinde konuştu.
"Dijital bağımlılığın azaltılması için toplumsal bir kontrol mekanizması oluşturulmalı"
Dijital bağımlılığın da diğer bağımlılıklarda olduğu gibi sosyal ilişkilerden geri bırakabildiğini söyleyen Bozkuş, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Dijital bağımlılığın daha tehlikeli bulduğunu da belirtmek isterim. Çünkü sonuçlarını henüz tam olarak bilmiyoruz. Örneğin madde, alkol veya sigara bağımlılığı uzun yıllardır çalışılan konular ve bu alanlarda bilimsel veriler mevcut. Ancak dijital bağımlılık daha yeni bir bağımlılık türü olduğu için sonuçlarını kestirmek zor. Bu nedenle konuya daha dikkatli yaklaşmak ve toplumsal hassasiyeti artırmak gerekiyor. Özellikle dijital bağımlılığı olan ve aynı zamanda başka bir psikiyatrik rahatsızlığı bulunan bireylerde depersonalizasyon ve derealizasyon algısına yakın durumlar görülebiliyor. Bu, kişinin kendi bedeninde değilmiş gibi ya da dünyada değilmiş gibi hissetmesi şeklinde özetlenebilir. Çünkü dijital dünyanın içinde, örneğin 8-10 saat geçirdikten sonra dışarıya adapte olmakta zorlanıyoruz. Sosyal medya ve dijital bağımlılığın azaltılmasına yönelik toplum olarak belki de bir kontrol mekanizması geliştirebiliriz. Çocuklara yönelik içerikleri denetleyecek, özellikle 15 yaş altına uygun içerikleri inceleyecek bir komisyonun, örneğin Aile Bakanlığı bünyesinde olması toplum için oldukça faydalı olabilir. Açıkçası sosyal medya yasaklarının çocuklar üzerindeki olumlu sonuçlarını pek görmüyoruz. Çünkü çocuklar duygu odaklıdır ve ne verilirse tüketmeye yatkındırlar. Bu nedenle kontrol mekanizmasının güçlendirilmesi gerekir. Yani bağımlılığa karşı hem ailelerin hem de devletin çocukları koruyacak şekilde kontrol sağlaması toplum için önemli bir adımdır."
"Bağımlılığının hayatınızı tüketmesine izin vermeyin
Bağımlılığa karşı bireylerin kendilerini koruyabilmesi adına yapması gerekenleri de hatırlatan Bozkuş, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Öncelikle bu duruma nasıl düştüğümüzü bilmemiz gerekir. Madde bağımlılığı veya diğer bağımlılık türlerinin insana verdiği en büyük zarar, yavaş yavaş tüketmesidir: psikolojik tükenme, sosyal tükenme ve biyolojik tükenme… Kişi devam ettikçe düşmüş hisseder ve bağımlı olduğu şeyden başka dostu kalmaz. Bu nedenle “Ben buraya nasıl geldim, öncesinde nasıldım?” sorularını kendimize sormalıyız. Ülkemizde özellikle madde, sigara ve alkol bağımlılığı konusunda çok değerli ve başarılı kurumlar var. Yardım almaktan çekinmemek, bir destek için başvurmak ve utanmamak gerekir. Özellikle madde bağımlılığı konusunda ülkemizin nadide kurumlarından biri olan Yeşilay çok başarılı işler yapıyor. Bu gibi kurumlara başvurun; çekinmeyin, utanmayın. Madde bağımlılığının hayatınızı tüketmesine izin vermeyin."





