Herkesin Demokrasisi kendine…
Çünkü o hale geldik. Kim ne anlıyorsa o anlamı yüklüyor. Anladığı anlamda uyguluyor veya yaşamaya çalışıyor.
Simge kabul edilerek tüm eylemlerin-düşüncelerin meşrulaşması adına arkasına sığınılan kavramların en göze çarpanı olduğu görülüyor. Klasik manasıyla “Halkın kendi kendisini yönetmesini ifade eden bir sistem” den çok ideolojilerin, yaşam tarzının, inançların ve değer kabul edilecek tüm unsurların doğru kabul edilmesini sağlama amacıyla herkes tarafından ayrı bir yorumun yapıldığı bir kavrama dönüşmüş durumda.
Aslında “Çoğunluğun Yönetimi” ve “Sosyal Eşitsizliği ortadan kaldıran yönetim” tanımlarını yüklenmiş olan kavramın “Fırsat Eşitliği sağlamaya çalışan sistem” olmaktan ve “Kamu hizmetinde bulunmak için halkın desteğine dayanan yönetim şekli” nden çıkarılarak, daha çok yazılı metinlere hapsedilmiş bir yönetim mekanizmasına dönüştürüldüğü görülüyor.
“Toplumsal yapıyı oluşturan bireylerin yönetimini sağlama adına, eşit haklara sahip olduğunu ön planda tutan ve çoğunluğun görüşünün ağır bastığı siyasi bütünlük anlayışıdır” tanımını yüklenmesi gereken Demokrasi kavramının farklı gruplar, farklı kişiler, ayrı kesimler, yapılaşmış örgütler veya felsefi oluşumlar için simgeleşmiş kalıplara oturtulduğu bir dünyada yaşıyoruz.
İnsan faydasına ve dünyayı kurtarma adına kullanılan demokrasi ilkelerinin bayrak haline getirildiği görülüyor. Çünkü yıkım ve tahribat yaratan, farklı grupları yok sayan, sadece kendi hedefleri ve çıkarları uğruna demokratlık taslayanların gizli amaçlarının örtüldüğü bir kavram haline dönüşüyor. Çünkü insanı değer haline getiren temel ilkleri olan Muhabbet, Merhamet, Adalet, Terbiye, Tefekkür kavramlarının yerine oturtulan demokrasi ilkelerinin başkaları için anlam ifade etmediği ortada. Çünkü insanın yaşam alanlarında erdemli olmaya yönelik sistemli yapılar inşa edilmeli iken, şiddet ve yıkım yüklü amaçlalar edinenlerin arkasına saklandığı kalkan demokrasi olmakta.
Kullanılan araç ise teknoloji ve sanayileşmiş modern dünyanın yozlaşmış hayat tarzları olmakta. Demokrasinin çıkış noktası savaşların bitmesi ile yapılan barış anlaşmalarının ve ortaya çıkan yeni toplumsal düzenlerin olduğu düşünülürse, hukuk kurallarının ve kültürel değerlerin kendine nerede yer bulacağı sorunu ortaya çıkıyor.
Sıkıntı kavramın nerede, nasıl ve ne amaçla kullanıldığı ile ilgili. Yönetim sistemi olarak çoğulculuk anlamı yüklü iken, çoğunluk içerisinde en fazla sayının görüşünün ağır basması şeklinde bir taraftarlık kültürü yaratmakta. Günlük dilde ise demokratlık kelimesine dönüşen haliyle ilke sahibi olan ve herkesin kabul ettiği ile hareket eden erdemli tipler işaret edilmekte.
Gerçekten, demokrat olma söylemi veya demokratik ilkeleri savunma eylemi ile iş bitiyor mu?
Asıl mesele burada kendini gösteriyor. Laf üzerine sarf edilen söylemlerin üzerine uygulamalar ve eylemler kurulamadığından sorunlar çıkıyor. Sadece ideal düşünceler öne sürmekle değil, sosyal hayatta ve toplumsal yapı içerisinde işgal edilen statülerde ve sosyal ilişkiler ağı içerisinde davranışlarla da erdemliliği, ahlaki donanımı, yapıcı davranışları sergilemek gerekiyor.
Eylem ile söylem arasında tutarsızlık olmamalıdır.
Yaptığın ile söylediğin uyumlu olmalı ki, değer görsün ve değer yaratsın. Başkasından beklemek ve kendini sorumlu görmemek hatalı bir çıkarımdır.
Tarihin hiçbir döneminde demokrasi ilkelerinin tam manasıyla uygulanabildiği bir toplum yapısı yakalanamamıştır. Yakalanması da zor! Çünkü bütünlük içerisinde çoğunluğun dediğinin olması doğru olduğu ya da herkes tarafından benimsendiği anlamı taşımıyor.
Önemli olan çoğunluğun görüşü mü, olması gereken toplumsal fayda ve sosyal bütünlüğe uygun uygulamalar ortaya koymak mı?
Ülkeler ve yapılanmış topluluklar demokrasi sistemi adı altında özgürlükçü bir yönetim mekanizması ortaya koyabilir. Ama farklı inançlardan-geçmişten gelenlerin aynı görüş veya hayat tarzlarına adapte olması zor olduğundan, ancak ortak menfaatler ve eşit haklar konusunda temel alınacak anayasal ve hukuki bütünlükten faydalanma yolu seçilerek itaat ve uyum gösterme süreçlerine geçilebilir.
İnsanla tarafından kullanılan bir kavramdan çok daha fazlasını hak eden demokrasi kültürünün alanını toplum yaşamına yaymak ve birilerinin üstünlük ve büyüklük taslama simgesi haline dönüştürmesine izin vermemek lazım.