Sıkıntılı bir süreçten geçtiğimiz ortada. Yaşadığımız İli, bölgemizi, ülkemizi, kıtamızı ve dünyamızı esir almaya çalışan, ama en azından ülkemizde büyük kayıplara sebep olmayacağını tahmin ettiğim virüs salgınının sadece korku yarattığı ve ölümü hatırlattığı için kitleleri eve mahkûm ettiği görülüyor.
Çünkü yaratılan korku ve panik havası ile kitlelerin kaosa sürüklenmesi ve küresel güçlerin, yani sömürü sistemi sahiplerinin ortaya çıkan karmaşadan beslenmeleri ve dünyadaki hâkimiyetleri altında olan ve olmayanları terbiye etmeye ve bir çizgide tutmaya çalıştıkları açıkça görülmekte.
Veba Salgını (542 yılında 40 milyon insanı öldüren 1. Veba salgını, 1350 yıllarında 200 milyon ölümlü Kara Veba, 1885 tarihli 12 milyon ölümle 3. Veba salgını); 1520 sonrası 556 milyon ölümle Çiçek Salgını; 1 milyon kayıpla atlatılan 1890 Rus Gribi; 45 milyon ölüyü geride bırakan 1919 tarihli İspanyol Gribi; 1958 tarihli 1 milyon ölümlü Asya Gribi; 30 milyon ölüm etiketli günümüz HIV/AIDS salgını; Yüzbinleri ölüme yollayan SARS, Domuz Gribi, Ebola, MERS salgınlarının temel noktası olan VİRÜS tehlikesinin insanları hiç yalnız bırakmadığı görülüyor.
Son olarak dünyaya yayılma özelliği ile tüm ülkeleri korkutan Covid-19 virüsü çaresizlik ve yetersizlik konusunda birçok eksikliğimizi gözler önüne serdi. Çünkü “Hazır olmak” ve “Beklemek” karşısında yeterli donanıma sahip olmamak, tüm ülkeleri sağlık alanında ve teknolojik seviyede arkadan vurdu.
Geçmiş dönemlerde ve yüzyıllarda ortaya çıkarak yüz milyonları ölüme götüren virüs tabanlı salgınların çaresi bilinmediğinden, kayıpların sayısı zirve noktaları zorluyordu. Ancak gelinen bilimsel seviye, ulaşılan teknolojik yapılanma, sahip olunan bilgi düzeyi, tıbbi gelişim ile bulunan çare ve çözümler günümüz dünyasında ölümlü kayıpları çok aza indirgemiş durumda.
Geçmişte kaybedilen insan sayısı ile gelişmiş Tıp sayesinde günümüz kayıpları arasında dağlar kadar fark var. Bir de ikinci olarak salgın ve virüslerin geçmiş ile günümüz hastalık nedenleri arasında da fark var. Kendiliğinde ortaya çıkan salgın-virüsler yerine zihinlerde soru işaretlerini her geçen gün artıran mutasyona uğramış virüslerin, tek bir merkezden başlayarak tüm dünyaya yayılması komplo teorilerine yol açıyor.
“Komplo olabilir mi?” gibi bir soru işareti de zihinleri bulandırmıyor değil… Nükleer çalışmalar, Küresel Isınmaya yol açma, doğaya müdahaleler, teknolojik araçlar ve dijital güç ile mutlak güç olma girişimlerinin şüphelerinde sorgulamalar yapılmaya başlandı.
Yine komplo teorisi diyelim ve “Virüs salgınları laboratuvar ortamlarında hazırlanan ve yayılması için bulaştırılmaya çalışılan bir hastalıktır” şüphesini dillendirelim. Sadece şüphe ile hareket etmek zorunda kalmak, umarım haklı olunduğunu ispatlamaz.
Büyük ülke ya da güç sahibi (ABD, Fransa, İngiltere, İspanya gibi) olmak yetmiyor. Yeterli teknolojik donanım ve yeterli altyapı ile her türlü krize karşı hazırlıklı olmanın önemi bir kez daha ortaya çıktı. Meydan okumak veya başka ülkeleri-milletleri sömürüme mantığı ile askeri güç sermayesine sahip olmakla iş bitmiyor.
Dünya siyasetinde söz sahibi olma amacıyla ekonomiyi ve yönetim mekanizmalarını yönlendirmeye çalışan ülkelerin ve derin yapılanmaların, dünya insanlarını ve yetmezmiş gibi kendi insanlarını bile ölüme yollayacak yetersizliğe sahip olması çok tartışılır bir nokta. Sağlık sektörleri çökme aşamasında olan, yeterli tıbbi araç bulamayan, başka ülkelerden malzeme dilenen, ölüm oranlarını yükselten, altyapı eksikliğini tamamlamamış ülkelerin hedeflediği nokta ne acaba?
Ülkemizin attığı temel ve oluşturduğu örgütlü yapı ile alınan tedbirlere bağlı müdahale programının diğer ülkelere örnek oluşturduğunu görüyoruz. Ortada bir gerçek varsa, o da ülkemizin sağlık sektörünün güçlü yapısı ve ekipman-malzeme sermayesi ile büyük kayıpları önlediğidir.
Diğer ülkelerin aksine erken teşhis ve müdahale konusunda ilk adımları istikrarlı bir şekilde atan ülkemizin uyguladığı sağlık politikası ve toplumsal yaşam alanlarımıza kadar varan rota belirleme çalışmaları olumlu sonuçlar doğurdu. Kayıp sayısının az olması, malzeme temini ve hastanelerin hazır hale getirilmesi başta olmak üzere toplu yaşam ortamlarının ayarlanmasına kadar girişilen müdahale çalışmaları güzel sonuçlar doğurdu.
Yüksek kayıplar yaşanmaması, temizlik ve hijyen tedbirleri, görsel ve işitsel uyarı mekanizmalarının kullanımı, Sağlık Bakanlığının bire bir takibi ve sağlık çalışanları ile emniyet güçlerinin, zabıta ekiplerinin yoğun mesaisi ile salgının önünün kesilmesi noktasında tüm ülkeleri geride bıraktık.
Kişi olarak yapılması gereken ve uyulması zorunlu olan temel ilkeler de var. Sıkıntı yaşamama adına Kovid-19 virüsünün atlatılması konusunda basit düzeyde birkaç adım var. Yani çare belli: Temizlik ve Sosyal Mesafe ilkeleri…
Daha fazlasını konuşmanın manası yok ve herkes bireysel temizliğine ve çevre hijyenine dikkat etmeli, yakın temas gerektiren her türlü eylemden uzak durmalı. Ayrıca karşılaşılan salgın hastalığın insanlık tarihimizde bir ilk olmadığını unutmayalım. Çaresiz değil, uygulanmak istenen senaryolara kanmamak ve tedbirlere uymak yeterli.
PİYANGO KUMARDIR KUMARDA HARAMDIR
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.