Ne vakittir yeni bir dünya düzeni arıyordum ülkeme. Sanırım buldum. Yanlış anlaşılmasın keşfetmedim, buldum diyorum. Hem de 13 Eylül 2021 tarihli İTÜ (İstanbul Teknik Üniversitesi) 248. yılı İşletme Mühendisliği Bölümü birincisi Hüseyin Umutcan Ay’ın 2020-2021 Eğitim Öğretim Yılı İTÜ Mezuniyet Töreni’nde arkadaşları adına kürsüde yaptığı konuşmasını televizyonda izlerken oldu her şey. Tutamadım kendimi, mutlandı ruhum.
Gençliğe güvenirim. Her zaman sorgulatır beni. Tüm enerjisini yansıtarak kürsüye koşan, henüz beyin göçüne uğramamış bu dahi çocuk, H. Umutcan; müthiş özgüvenli sakin tavrıyla konuşmasına başladığında geliyor gelmekte olan demişim yüksek sesle. Çevremdekiler güldü bana. Ağzım bir karış açık dinledim dakikalarca bu genç zekayı. Neler anlatmadı ki o kısacık konuşmasında H. Umutcan. Kadına şiddete karşı duyduğu insani üzüntüden asgari ücretlinin yaşadığı darboğaza, geçim sıkıntısı sebebiyle yaşamına son veren ülke insanlarının dramından nitelikli iş gücünün staj adı altında, deneyim elde etmek adına, yaşamayı kabul ettikleri gönüllü ücretsiz sömürüye, işsiz kalmamak için asgari ücretle çalışmaya itilen mimar, mühendis akranlarının sorunlarına değin birçok konuyu bir çırpıda sıralayıverdi, okul arkadaşlarının kameraya gülümseyerek el sallayan ayrıksı heyecanı içinde.
Genç dahi; en olgun haliyle yaşadığı ülkede kabullenemediği ne varsa, bir mühendis zekasıyla, gerek toplumun gerekse akranlarının öne çıkan temel sorunlarına hem de büyüklerinin aksine hiçbir yerden okumadan değindi bir bir…
Kendinden emin ancak üzgün tavrıyla İTÜ’lü H. Umutcan umutlu bir konuşma yaptı. Belki umudu karanlık bir geleceğin korku dolu gençliğinin sesini haykırmakta saklıydı belki de o bir “teknokrasi” savunucusuydu. Bilmiyorum. İlgiyle dinledim genç adamı. Mutlandım . Acaba ülkemde yeni bir dünya düzeni yaratmak mümkün müydü?
Konuşma dinleyenlerde de ilgiyle karşılandı, bolca alkışlandı. Tüm salonca gülümsendi, kameraya mütemadiyen eller sallandı, tören bitirildi. Bense hala sorguluyorum.
İçimde büyüttüğüm umuda nefes aldıran bu konuşmayı bu başarılı genç ne sebeple yapmıştı? Bunu şu an bilmek pek mümkün değil. Bekleyip göreceğiz ancak ne olursa olsun çiçeği burnunda yeni mezun H. Umutcanlar umut oldu canımıza.
Genç teknik adamın tam da sivil hayatının ilk gününde çıktığı üniversite mezuniyet töreni kürsüsünde dile getirdiği şu sözleri ve derinlikli sorgulamaları eminim benim gibi bir çoklarının beynine ekilen teknokrasi tohumları olacaktır:
“Karanlıkta olduğumuzu düşünüyoruz biliyorum. Aynı zamanda korkuyoruz da. Sorunları biliyoruz peki çözüm ne? Kaçmak mı? Belki de birileri bizim için her şeyi çözsün diye arkamıza yaslanıp beklemeliyiz ya da başımıza gelmediği sürece sorun yokmuş gibi de davranabiliriz.
Hayır, bunu üzülerek söylüyorum ki; bu yolda birbirimizden başka kimsemiz yok. Çünkü unutmayın ki herkes birgün ölür. Buna sizler de dahilsiniz saygıdeğer büyüklerim ve geriye kalan bizler ve bizim yetiştireceğimiz çocuklar. Hegomanların elinde yozlaşmış bu sistemi değiştireceğiz. Değiştirmeliyiz. ''
*
Ne değişir bilmem ama temelleri ilk olarak 1912 yılında Thorstein Veblen tarafından atılan, devlet yönetiminde ve ekonomide son sözün, seçimle yönetime gelen siyasetçilerde değil de devletin üst düzey yöneticileriyle iş adamlarında ve ekonomi uzmanlarında olmasına dayanan siyasal düzeni savunan “teknokrasi” yaklaşımı o gün, o kürsüde tüm ülkeye İTÜ’lü dahinin gençlik ateşiyle meşalesi ateşlendirmiş olabilir mi?
Bilmiyorum. Bunu yaşayıp göreceğiz.