Çocuklar Arasında Ayrım Yapılmamalı Resûl-i Ekrem anne babanın çocukları arasında adaletle muamele etmelerini emir ve tavsiye etmiştir. Bu konuda çocukların kız erkek, büyük küçük, öz veya üvey olması arasında fark yoktur. Dolayısıyla ebeveyn, hediye ve miras gibi maddî konularda nasıl adaletli olmak zorunda ise sevgi, ilgi ve şefkat gibi manevî hususlarda da bütün çocuklarına karşı âdil olmalıdır. Nu’mân bin Beşîr’in anlattığına göre, babası onu Resûlullah’a götürdü ve: – Ben, sahip olduğum bir köleyi bu oğluma verdim, dedi. Resûlullah: “– Buna verdiğini diğer çocuklarına da verdin mi?” diye sordu. Babam Beşir: – Hayır, vermedim, dedi. Resûlullah: “– O halde hibenden dön.” buyurdu. Müslim’in bir rivayetine göre, Hz. Peygamber: “– Bu hibeyi çocuklarının hepsine yaptın mı?” buyurdu. Beşir: – Hayır, yapmadım, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz: “– Allah’tan korkunuz; çocuklarınız arasında adaletli davranınız.” buyurdu. Neticede babam da hibesinden döndü ve derhal o bağışını geri aldı. (Müslim, Hibât 13) Hz. Enes anlatıyor: Adamın biri Peygamber Efendimiz’in yanında iken oğlu geldi. Adam oğlunu öptü, kucağına oturttu. Derken biraz sonra adamın kızı geldi. Adam kızını (öpmeden) önüne oturttu. Bunun üzerine âlemlere rahmet Efendimiz: “– İkisine eşit davransaydın ya!” buyurdu. (Heysemî, VIII, 156) Câhiliye devrinde hor görülen, erkek çocuklar yanında ikinci plana itilen, hatta zaman zaman diri diri toprağa gömülen kız çocukları, İslâm’ın gelişiyle birlikte aile fertleri arasındaki konumuna ve eğitimlerine bilhassa önem verilerek toplumda âdil bir statü kazanmışlardır. Onlara ihtimam gösterilerek eğitimlerini teşvik eden bazı hadîs-i şerifler şöyledir: “Kimin bir kız çocuğu olur da, onu toprağa gömmez, hor görmez ve erkek çocuğunu ona tercih etmezse, Allah onu cennete koyar.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 121) Hz. Peygamber parmaklarını bitiştirerek; “Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyâmet günü o kimseyle ben şöyle yanyana bulunacağız.” buyurmuştur. (Müslim, Birr, 149) Öte yandan hadis-i şeriflerde bülûğ çağına ermeden ölen kız veya erkek çocuklarının âhirette anne babaları için kurtuluş vesilesi olacağı belirtilmektedir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Henüz ergenlik çağına ulaşmamış üç çocuğu ölen her Müslümanı Allah, çocuklara olan rahmet ve şefkati sebebiyle cennete koyar.” (Buhârî, Cenâiz, 6) Fahr-i Kâinât kadınlara yaptığı bir va’z u nasihatte: “– Sizden (henüz ergenlik çağına gelmemiş) üç çocuğunu âhirete gönderen her kadın için bu çocuklar cehenneme karşı mutlaka siper olur.” buyurmuştu. İçlerinden bir kadın: – Bu durum iki çocuk gönderenler için de geçerli midir, dedi. Bunun üzerine Resûlullah: “– Evet, iki çocuk gönderen için de durum aynıdır.” cevabını verdi. (Buhârî, İlim, 36; Müslim, Birr, 152) Konuyla ilgili dikkat çekici bir başka hadîs-i şerif ise şöyledir: “Bir kulun çocuğu öldüğü zaman Allah Teâlâ meleklerine hitaben: – Kulumun çocuğunun ruhunu mu aldınız! buyurur.  Melekler: – Evet Yâ Rabbî! derler.  Allah Teâla: – Onun gönül meyvesini mi kopardınız? buyurur. Melekler: – Evet Yâ Rabbî, derler. Hak Teâlâ hazretleri: – Peki, kulum ne dedi? buyurur. Melekler derler ki: – O Sana hamdetti ve biz Allah için varız, O’na döneceğiz, diyerek yalnız Sana iltica etti. Bunun üzerine Allah Teâlâ şöyle buyurur: – Kulum için cennette bir ev inşa edin ve adını da Beytü’l-Hamd (Hamd evi) koyun.” (Tirmizî, Cenâiz, 36) Yine ölmüş çocuğuna gösterdiği derin tahassür nedeniyle Efendimiz’in duasını alan ve bu dua sebebiyle uzunca yaşayan şu hanım sahabinin hikâyesi de oldukça hissiyat doludur. Ümmü Kays bint-i Mihsan anlatıyor: Oğlum ölmüştü. Bu sebeple çok üzüldüm. Onu yıkayan kimseye: – Yavrumu soğuk su ile yıkama, onu öldüreceksin, dedim. Bunun üzerine Ukkâşe bin Mihsan hemen Efendimiz’e gidip kadının söylediklerini haber verdi. Resûlullah ise tebessüm etti ve şöyle buyurdu: “– Böyle mi söylüyor? O hâlde onun ömrü uzamıştır.” Ukkâşe hazretleri diyor ki: “Biz bu kadın gibi uzun yaşayan bir başkasını bilmiyoruz.” (Nesâî, Cenâiz, 29) (İSLAM VE iHSAN)