Toplum olarak birçok sorumluluktan uzağız, başımıza bir iş gelmediği sürece kimsenin ne yaşadığını ne durumda olduğunun bilincinde olmuyoruz ne yazık ki. Engelliler yaşadığımız düzende yok sayılmakta, hor görülmektedirler.  Aslında o kadar çoktur ki sayıları… Bazen zorlukla bir merdivenden inmeye çalışırken, ama bir türlü inemezken görürüz onları, bazen karşıdan karşıya tek başına geçmeye çalışan görme engelli birisinin ezileceğinden endişe ederek bakarız, bazen de annesinin, elinden tutup çekiştirdiği bir Down Sendromlu çocuğu görürüz. Eğer ailemizde ve yakın çevremizde bir engelli yoksa çoğumuz bir anlık acıma hissi ile görür geçeriz onları. Biz bir an görürüz onları. Oysaki gördüklerimizin geri planında çok daha zor bir yaşamları vardır engellilerin ve ailelerinin.

Her insanın gün içerisinde beş dakikasını ayırıp durup düşünmesi gerektiğine inanıyorum, neler olup bitiyor diye. Belki de bu yüzden kendimi daha rahat eleştirebilme fırsatı buluyorum çoğu zaman. Öncelikle engellilerin engellerinin ortaya çıkma sebeplerine baktığımızda; doğuştan engelli olanlar ve sonradan bir kaza veya hastalık sonucu ortaya çıkan engelli olma durumu ile karşılaşırız. Günümüzde birçok rahatsızlık daha çocuk doğmadan tespit edilebiliyorken ne yazık ki ülkemizde yetersiz sağlık hizmetleri nedeni ile daha baştan engellenebilecek birçok rahatsızlık tespit edilip önlem alınamıyor ve engelli çocuklar doğuyor. Engellilik hali daha büyük oranda sonradan geçirilen hastalık ve kazalardan ortaya çıkabilmekte. Hastalıklar, trafik kazaları, iş cinayetleri, kadına karşı şiddet bu durumu yaratan başlıca sebeplerdir. Aslında çok basit düzenlemeler ve denetimlerle bu yüzden meydana gelen engellilik önlenebilecekken böyle olmadığını görüyoruz.   Öyle ki engelli insanları sadece engelliler gününde, haftasında yüzlerinde sahte üzüntü ve gülümseme ile engelli biriyle verilen pozlar veya zar zor bir tekerlekli sandalye verilen bir engelli ile çekilen fotoğraflarla sınırlıdır. Milyonlarca engelli insanımız vardır ve büyük bir kısmı en temel insani hizmetleri dahi alabilme imkânından yoksundur. Onlar için en büyük engel çevresel koşulların uygun olmaması ve yetersizliğidir.  Bırakın engellileri; yürüdüğümüz sokaklardaki kaldırımlar, engeli olmayan bir insanı bile zorlar niteliktedir çoğu zaman. Tramvaylar, metrolar, okullar, lokantalar, hastanelerde yasal zorunluluklar nedeniyle ufak tefek düzenlemeler yapılsa da bunlar ya engelliye uygun şekilde değildir, ya da hiçbir düzenleme yoktur zaten.

Yasalardaki düzenlemeler ise çok yetersizdir. Engellilere tamamen ücretsiz olması gereken kamu hizmetlerinin birçoğu hala ücretlidir.

Ve engelli kardeşlerimizin yaşadıkları hayat yeterince zorken toplumun onlara bakış açısına değinmek istiyorum;

Onların tekâmül sınavlarının ağır olmasının yanında; yaşadığı toplum tarafından da önemsenmeyen bu insanların yaşam koşullarının sokaklarda, parklarda, hastanelerde, toplu taşıma araçlarında, kamusal alanlarda, yani insanların bir fiil yaşama faaliyetleri gösterdiği her yerde ihlal ediliyor. Örneğin engelli insanlar o kadar yaşamımızdan uzaktalar ki, engelli otoparklarını ya da engelli tuvaletlerini hiç sıkıntı olmadan gönül rahatlığıyla kullanabiliyoruz ya da yollara görme engelli vatandaşlar için koyulmuş sarı şeritlerde çocukların eğlenmek için bisiklet keyfi yaptığını, hayvan sahibi olanların köpeğini üstünde rahatlıkla gezdirdiğini görebiliyoruz.  Bazı televizyon kanallarında işitme engelliler için televizyon programlarında el işaretlerine yer verilmediğini görebiliyoruz. Eğitimde, sanatta, bilimde ve yaşamın birçok alanında yalnız başına bıraktığımız bu engelli insanları artık gün yüzüne çıkartmamız gerekiyor.

Eve mahkum ya da kliniklere sıkışmış olan ve birtakım zorluklar içerisinde hayatlarını sürdüren bu insanlarla; yaşamayı öğrenmemiz, onları topluma kazandırmamız gerekiyor.Bütün bu zorluklar onların toplumsal yaşama katılmasını engelleyen baş unsurlardandır. İşin bir de psikolojik boyutu vardır. Engelliler konusunda toplumsal bir bilinç yaratılmadığından; toplumun dışlayıcı tutum ve davranışları, Sanki yabani bir canlı görmüşçesine bakılan, çoğu zaman insan yerine konulmayan ,engellide toplumdan uzaklaşma, yalnız kalma, bağımlı olma, eve kapanma-dışarı çıkamama vb. durumlar yaratır ve onların topluma eşit bireyler olarak katılmalarını önler.

Bunu yapmaya hakkımız yok.

    Engellilere karşı olan bilincimizi de ilk başta değiştirmemiz gerekiyor. Utanmak ya da acımak yerine; onların elinden tutarak, iletişim kurarak, yardımcı olmaya çalışarak faydamız dokunmuş olur. İçten bir gülüş bile binlerce insana umut olabilir…

Unutmayalım hepimiz birer engelli adayıyız