GÖÇLERİN GELECEĞİ ULUSLARARASI SEMPOZYUMU BAŞLADI

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (United Nations High Commissioner for Refugees) ve İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı desteğiyle gerçekleşen Ekonomik, Sosyal, Siyasal ve Kültürel Boyutlarıyla Göçlerin Geleceği Uluslararası Sempozyumu Batman üniversitesinin ev sahipliğinde başladı. Batı Raman Yerleşkesi Rektörlük Konferans Salonunda düzenlenen sempozyumun açılış törenine Üniversite Rektörü Prof. Dr. İdris Demir, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Rohat Cebe, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.

Programın açılış konuşmasını yapan Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Muzaffer Bimay, Stephen Castles ve Mark J. Miller’in Göçler Çağı olarak nitelendirdiği günümüzde uluslararası göçlerin; ikili ve bölgesel ilişkileri, güvenliği, ulusal kimliği ve egemenliği etkileyerek dünya genelinde ülkeleri ve toplumları yeniden şekillendirmekte olduğunu söyledi. Uluslararası göçlerin geleceğinin yerel, ulusal ve uluslararası tüm paydaşlarla derinlemesine tartışılacağı sempozyuma İngilizce, Arapça ve Türkçe dillerinde dört kıta ve 16 ülkeden 120’den fazla tam metin bildiri sunulduğunu anlatan Bimay, sempozyumun hazırlanmasında emek veren herkese teşekkür etti.

Doç. Dr. Muzaffer Bimay’ın ardından sempozyuma online olarak katılan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilcisi Philippe Leclerc, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği olarak önceliklerinin ülkelerinden zorla göç ettirilmiş insanların sağlık ve refah içerisinde zulümden kurtarılarak düzgün bir hayat yaşaması için çalışmak olduğunu söyledi. Her ülkenin mültecileri koruma konusunda kendi sorumluluklarının gitgide arttığını dile getiren Leclerc sözlerine şu şekilde devam etti: “Türkiye 4 milyona yakın mülteci ağırlamaktadır. Bu kadar insana ev sahipliği yapmak Türkiye için bazı zorluklar meydana getirmektedir ve Türkiye bu konuda kapsayıcı rol oynamaktadır. Ülkelerin sorunlarına bakıldığında nitelikli olarak düşünmemiz gereken noktalardan biri de ülkeler üzerindeki baskıyı azaltmaktır. Bu noktada ortak anlayış ve ortak bir fikirler gerekmektedir. Girişimi çoklu ortaklarımızla bulmalıyız ve temeldeki yaklaşımımız kanıta dayalı olmalıdır.”