Gözlerini açtığında her yer zifiri karanlıktı. Önce nerde olduğunu kestiremedi bir iki dakika sonra anlamıştı, yalnız ve kandırılmış olduğunu.
Anlamsız bir acı yüreğini ne kadar yaksa da yaptığı hatalar önüne büyük bir sınav olarak çıkmıştı. Oysa sadece inanmıştı. Bunun bedeli bu kadar büyük müydü? İncinen gururu bunun bir telafisi olacak mıydı? Hangi telafi yüreğini soğutabilirdi ki? Hangi inanç onu bir daha ayağa kaldırabilecekti?
Kandırılmak mı yoksa inanmak mı onu daha çok incitmişti? Bitmeyecekti düşüncelerinden sıyrılamayıncaya kadar.
Ayağa kalkıp pencereye yöneldi, çiselenen yağmuru izlemeye başladı. Yağmur hiçbir zaman bir gözyaşıyla bu kadar yarışamazdı. Bütün mesele inanmaktan geçiyordu. Bir inanç bir hataya, bir hata bir yanlışa sebebiyetken bir yanlışı bir cesaret mi kurtaracaktı.
Mevlana’nın üç kelebeğin hikâyesini bilir misiniz?
Bir zamanlar üç kelebek birlikte gezerlerken ateşi görürler. Merak ederler nedir ateş? Ve sonunda öğrenmeye karar verirler. Birinci kelebek biraz yaklaşır geri döndüğünde şöyle der:
-Ateş etrafına ışık veren bir şeydir.
Bu tarifi yeterli bulmayan ikinci kelebek de gider ateşin yanına birinci kelebekten daha fazla yaklaşır ateşe, geri döndüğünde şöyle der:
-Ateş etrafına ışık ve ısıveren bir şeydir.
Ancak kafalarında hala soru işaretleri vardır ve tam olarak öğrenmek isterler ateşin ne olduğunu. Bu sefer üçüncü kelebek gider ateşin ne olduğunu öğrenmeye. Ateşe doğru yaklaştıkça ışık verdiğini anlar biraz daha yaklaşır ve ısı verdiğini de anlar ama bunlar yeterli değildir. Biraz daha yaklaşır ateşe derken kapılır ve yanar.
Üçüncü kelebek anlamıştır
Ateşin yakıcı bir şey olduğunu ancak bunu dönüp arkadaşlarına söyleyemez. Sevgi ve bağlılık da ateşe benzer. Yakıcıdır, kavurur içine düşeni. Gerçek sevgiyi yakalayabilmenin içinde bir kor yanar, durur. Ancak bunu kendinden başka kimse bilmez. Anlamak için ne bakmak ne de yakınlaşmak yeterli değildir. Yanmak gerekir.
Biz insanlarda böyleyiz hata yapa yapa anlarız. Hatalar bizim için başarısızlık değil, bütün hatalar bizim için birer tecrübe olurken gittiğimiz bütün yollar daha temkinli hale gelir. Önemli olan hatalara boğun eğmek değil, hatalardan ders çıkarmaktır. Her hatanın mutlaka bir nedeni vardır. Bu nedene odaklanıp yeni bir başlangıç için kendimizi affetmeliyiz!
RAMAZAN SOHBETİ (10)