Rahmetten kovulmuş şeytanın şerrinden, bütün mahlukatı yaratan Allah’a sığınırız.Şeytan ki tüm salih amellerimizi, salih işlerimizi engellemek için devreye girer ve bizleri Allah’a giden yolumuzdan alıkoymaya çalışır.O şerden Allah’ sığınıyoruz ve sığınalım. Rahman ve rahim olan yüce Allah’ın adıyla. Onun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca onun emriyle söylüyor ve anlatmaya başlıyoruz. Tüm övgü ve takdirler Allah’a mahsustur. Salat ve selam Kainatın efendisi, rehber ve rahmet Peygamberi efendimiz Muhammed sav’me, tertemiz ehli beytine, onun güzide ashabına ve kıyamete kadar onların izinden şaşmadan yürüyen tüm bahtiyar müminlerin üzerine olsun.
Kıymetli okurlar; Bu sohbetimizde sizlerle Mekruh Olan Oruçtan söz etmeye çalışacağız inş.
Mekruh Olan Oruç
İnsan Allah’ın kuludur. Allah Teâlâ istediği şekilde onu ibadetle mü¬kellef kılabilir. İnsanın Allah’a itiraz etme hakkı yoktur. Ona vacip olan ‘İşittik ve itaat ettik. Ey rabbimiz, mağfiretini dileriz, nihayet dönüş sa¬nadır’ (Bakara/185) demektir.
Mekruh olan oruç; terkedilmesinde sevap, tutulmasında ne sevap, ne de ikab olan oruçtur. Mekruh olan oruçları şöyle sıralayabiliriz:
A. Haftanın sadece Cuma günü oruç tutmak. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Sizden biriniz Cuma gününden bir gün önce yahut bir gün sonra oruç tutmadıkça sakın münferiden Cuma günü oruç tutmasın.”
B. Sadece Cumartesi günü oruç tutmayı âdet edinmek. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Sakın Allah’ın farz kıldığı oruç dışında, Cumartesi gününü oruca tah¬sis etmeyin.
Âlimler, pazar günü oruç tutmayı âdet edinmenin mekruh olduğunu söylemişlerdir. Çünkü yahudiler Cumartesi gününü, Hristiyanlar da Pazar gününü tazim etmektedirler. Fakat Cumartesi ve Pazar gününde oruç tut¬mak mekruh değildir. Çünkü bu iki günü birlikte ne Yahudiler, ne de Hristiyanlar tazim eder.
İmam Ahmed şöyle rivayet etmektedir: Hz. Peygamber, Cumartesi ve Pazar günleri oruç tutardı. Hatta diğer günlerden daha fazla bu iki günü oruçlu geçirirdi ve derdi ki: ‘Ben yahudilere ve hristiyanlara muhalef ederek o iki günü bayram olarak değil de oruçlu olarak geçirmek istiyorum’.
C. Bütün sene oruç tutmak.
Bütün sene oruç tutan kişinin bundan dolayı zarar görmesi veya başkasının hakkını yerine getirememesi söz konusu olursa, bütün seneyi oruçlu geçirmesi mekruh olur.
Rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber, Selman ile Ebu Derda’yı kardeş yaptı. Selman birgün Ebu Derda’yı ziyarete gittiğinde Ümmü Derda’yı yırtık-pırtık elbiseler içinde görünce, ona şöyle dedi:
– Niçin bu elbiseleri giyiyorsun?
– Kardeşin Ebu Derda, ‘dünya zînetlerine ihtiyacım yoktur’ diyerek benimle ilgilenmiyor.
– Ey Ebu Derda! Senin üzerinde rabbinin hakkı vardır, ailenin senin üzerinde hakkı vardır, nefsinin de senin üzerinde hakkı vardır. Bu nedenle her hak sahibine hakkını ver.
Ebu Derda, Selman’ın söylediklerini Hz. Peygamber’e naklettiğinde, Hz. Peygamber ‘Selman doğru söylemiş’ buyurdu.
Bütün seneyi oruçlu geçirmekten zarar görmeyen ve bundan dolayı başkalarının hakkına zarar vermeyen kişi, bütün seneyi oruçlu geçirebilir. Bu onun için mekruh değil, müstehabdır. Çünkü oruç, ibadetlerin en üs¬tünlerinden biridir.
Mevlam kendisiyle barışık olan müslümanlardan eylesin.Yolunda ısrarla sebat gösterenlerden eylesin.Müstakim yol üzerinde şaşmadan yürümeyi nasip etsin.Ve bizleri şeytan ve avanesi olanların şerlerinden muhafaza etsin AMİN
AYETİ KERİMELER:
“İçinizden, insanlığı hayra çağıran, Kur’an’ın ortaya koyduğu evrensel adâlet ölçüleri çerçevesinde iyiliği emreden ve kötülükleri önlemeye çalışan yönetme ve yönlendirme yetkisine sahip bir topluluk bulunsun. İşte gerçek anlamda mutluluğa ve kurtuluşa erenler, bunlardır.” Ali İmran.104
Eğer bu görevi yerine getirmeyecek olursanız, sizden öncekilerin başına gelen felâketler, sizin de başınıza gelebilir. O hâlde;
“Sakın ola ki, kendilerine hakîkati tüm berraklığıyla gösteren Tevrat, İncil ve Kur’an gibi apaçık belgeler gelmesine rağmen ayrılığa düşüp dağılan şu Yahudi ve Hıristiyanlar gibi olmayın! Çünkü onlar için, büyük bir azap vardır.” 105.diye buyurmaktadır yüce mevlamız c.c.
HADİSİ ŞERİFLER:
“İsrail Oğulları arasından Allah’ın elçilerini inkâr edenler, Davud’un ve İsa’nın diliyle lânetlenmişlerdir! Çünkü bunlar, hem Allah’ın emirlerine karşı geliyor, hem de saldırganca davranıp azgınlık ediyorlardı. 78.
Onlar, içlerinden biri kötülük yapınca, onu bundan vazgeçirmeye çalışmazlardı. Kendileri ibâdetlerini eksiksiz yapar, fakat bunu başkalarına tebliğ etmezlerdi; kendileri kötülüklerden uzak durur, fakat kötülük yapanları engellemeye çalışmazlardı. Böylece kötülükler karşısında susmakla onu onaylamış ve işlenen suça iştirak etmiş olurlardı. Bu davranışları, gerçekten ne kadar çirkindi! Okuduktan sonra efendimiz a.s :
“Dikkat edin vallahi ne pahasına olursa olsun, iyiyi emredecek, kötüyüde yasaklamaya çalışacaksınız,zalimin zulmünü önlemeye çalışacaksınız,onu hakka yöneltecek, onu hakka bağlıyacaksınız. Yoksa Allah kalplerinizi karartacak ve İsrailoğullarını lanetlediği gibi, sizide lanetleyecektir” buyurdu. (Ebu Davut-Tirmizi.)
EFENDİMİZ S.A.V’DEN DUALAR:
“Allah’ım! İnsanlarla aramızı düzelt. Kalplerimizi kaynaştır. Bizleri selamet yollara yönelt, karanlıklardan kurtar, aydınlığa, huzura kavuştur.” 30.
“Allah’ım! Ananın çocuğunu koruduğu gibi beni korumanı isterim. Allah’ım, vucudumu güzel yarattığın gibi,huylarımı da güzelleştir.” 31
“Allah’ım! Ayakta, otururken ve yatarken müslümanca yaşamama yardımcı ol. Düşmanları ve çekemeyenleri bana güldürme.” 32.
HZ ALİ RA:
Gökleri, bir yere tutturmaksızın yarattı, yollarını tanzim, gediklerini termim etti; buyruğuyla gökten inenlere, yarattıklarına amelleriyle göğe ağanlara, onları râm etti. Bir duman yığınıyken çağırdı onları, bir araya geldiler; sesleri duyulmayan kapılarını açtı; yollarına parıl-parıl parlayan şihaplardan gözcüler dikti; boşlukta titrememeleri için onları kudretiyle kavradı; buyruğuyla durmalarını sağladı. Güneşini, gündüzü için her şeyi gösteren, ayını, gecesi için parlaklığı giderilen bir delil kıldı; ikisini de akıp gidecekleri yerlerde yürüttü; yürüyecekleri yerlerde konaklarını takdir etti de onlarla geceyle gündüzün ayrılmasına, onların yürüyüp gitmesiyle yılların sayısını, sayıların sayılmasını bildirmeyi diledi; dileği de yerine geldi. Sonra bulundukları boşlukta hareket ettikleri medârı tayin etti; göğü yıldızlarla bezedi; öylesine yıldızlar var ki uzaklıkları yüzünden gözlere görülmezler; öyleleri var ki ışıklarıyla göğü bezerler; bazılarını durdukları yerde döndürdü; bazılarını sürdü, yürüttü; kimisini iner, kimisini çıkar bir hale getirdi; kimisini kutlu kıldı, kimisini kutsuz kıldı; hepsi de emir ve irâdesine uydu.[19]
ÜSTAD BEDİUZZAMAN HZ:
*** Cenâb-ı Hakk’ı bulan, neyi kaybeder? Ve Onu kaybeden, neyi kazanır.
Kâinatta en yüksek gerçek imandır, imandan sonra namazdır.
Beni dünyaya çağırma, ona geldim fenâ gördüm.
İnsanları canlandıran emeldir; öldüren Ümitsizliktir.
Bîçare hakikatler, kıymetsiz ellerde kıymetsiz olur.
Ey nefsim! deme zaman değişmiş, çünkü ölüm değişmiyor.
Hazırlanınız; başka, daimi bir memlekete gideceksiniz. Öyle bir memleket ki; bu memleket ona nispeten bir zindan hükmündedir.
Şükrün mikyası; kanaattir; ve iktisattır ve rızadır ve memnuniyettir… Şükürsüzlüğün mîzanı; hırstır ve israftır hürmetsizliktir haram helal demeyip rast geleni yemektir.
İnsanda en tehlikeli damar enâniyettir. Ve en zaif damarı da odur. Onu okşamakla çok fenâ şeyleri yaptırabilirler.
Haksızlığı hak zanneden adamlara karşı hak dâva etmek, Hakka bir nevi haksızlıktır.
Çaresi bulunan şeyde acze, çaresi bulunmayan şeyde ceza’a iltica etmemek gerektir.
Kur’an kalblere kuvvet ve gıdadır, ruhlara şifadır. gıdanın tekrarı, kuvveti arttırır.
Sivrisineğin gözünü halk eden, Güneş’i dahi o halk etmiştir .
SADİ ŞİRAZİ Hz:
• İnsan iyilik ümidi ve kötülük korkusu dolayısıyla aklın gereğini benimser…
• Kendisinden fazlasıyla iyilik gördüğün kimseye fenalık etmen insanlık değildir…
• Kurdun kafasını halkın koyunlarını paraladıktan sonra değil önce kesmek gerekir…
NECİP FAZIL KISAKÜREK:
Geçti, isteme gelmeni
Yokluğunda buldum seni
*Bir kalbim var ki benim,sevdiğinden burkulur/Kahredenden ziyade,sevilenden korkulur
İNSANLAR VE HATALAR