İNFAK VE CÖMERTLİK, (1)
Yüce Allah cc buyurmaktadır:
” Mallarını Allah yolunda harcayan ve bu harcamalarının ardından, yaptığı iyilikleri başa kakmayan, gönül incitmeyen kimseler var ya, işte Rableri katında onlara nice ödüller vardır; Hesap Gününde onlar ne korkuya kapılacak, ne de üzüntüye uğrayacaklar!” diye buyuruyor yüce Allah. (Bakara,262)
Değerli okurlar; İnfak etme müslümanın olmazsa olmazlarındandır. Yani cömertlik, cömert olma. Bir müslümanın sahip olması gereken hasletlerin en başında yer almaktadır. Müslümanın Allah katındaki değerini ve sevgi oranını oluşturmaktadır. Allah’la dost olma gerekçesidir. Bu cömertlik uygulamaya konulmuyorsa, Allah ve Resulunun tavsiye ettiği şekilde kullanılmıyorsa istediği kadar mal,mülk sahibi olsun Allah katında hiçbir değer ifade etmeyecektir. En zengin kişi en cömert kişi kimdir.?.Malını akrabalarına, ihtiyaç sahiplerine ve muhtaçlara cömertçe harcayan kişidir.— (Ebû Hüreyre R.a’den gelen rivayette,) Peygamber sav şöyle buyurmuştur:
— “Zenginlik, mal çokluğunda değildir. Gerçek zenginlik ancak nef¬sin (kalbin) zengin olmasıdır.»276. diye buyurmaktadır.
Nefiste ve kalpte cömertlik yoksa, paylaşım yoksa, fakir ve fukara gözetilmiyorsa, yetime sahip çıkılmıyorsa, akrabaya ve komşuya ikram edilip ihsanda bulunulmuyorsa zenginlikten söz etmek mümkün değildir. Dünyanın bütün imkan ve olanakları kendisinde bulunsa bile,ondan daha fukarası yoktur. Ve Allah katında ondan daha zavallısı da yoktur. Müslüman mert ve cömert olmalı. Allah’ın kendisine verdiği mal ve olanakları mertçe ve cömertçe, rızık endişesi taşımadan, ahiret hayatını tasavvur ederek gerekli yerlere harcamalıdır.
Evet kıymetli okurlar, Müslüman cömert olmalı ve Cömertlik denince de akla ilk gelecek isim yine efendimiz as dir. Ve O olmalıdır. Çünkü o insanların en cömerdi idi.
— îbni Abbas ra şöyle buyurdu:«— Resulullah (sav), hayır işlemekte insanla¬rın en cömerti idi. En cömertli bulunduğu hali de Ramazanda, Cebrail (Aleyhisselâm) ‘le karşılaştığı vakitte idi. Cibril, Ramazan’da her gece onunla karşılaşırdı. Resulullah sav ona Kur’an’ı arz ederdi. Peygamber’e Cebrail mülâki olduğu zaman, Resulullah sav hayır işlemekte, devamlı rahmet döken rüzgâr gibiydi.» 292 diye buyurmaktadır.
AYETİ KERİMELER:
“Öyleyse, ey müminler; kâfirler istemeseler de, siz her türlü şirkten arınmış tertemiz bir inançla Allah’a yönelerek, yalnızca O’na duâ edin!” buyurmaktadır yüce Allah. (Ğafir-(Mü’min)14.)
“İşte bu yüzden, Rabb’iniz diyor ki: Ey insanlar! Bir şey isteyeceğiniz zaman Bana, yalnızca Bana duâ edin; Ben de duânızı kabul edeyim! Yeter ki siz, haddinizi bilip emirlerime boyun eğin! Bana kul olmayı gururlarına yediremeyen kendini beğenmiş zâlimlere gelince; onlar, alçaltılmış ve onurları kırılmış bir hâlde cehenneme gireceklerdir!..” (Mü’min. 60)
HADİSİ ŞERİFLER:
*Efendimiz s.a.v: “Kim Allah’tan dilekte bulunmazsa, Allah ona öfkelenir.” buyurmaktadır.
* “Allah nezdinde duadan daha şerefli bir şey yoktur” buyurmaktadır. (Tirmizi, imam Ahmed, Hakim)
*’’Dua mü’minin silahı,dinin direği,gökler ve yerin nurudur’’diye buyurmaktadır.11..
*Selman r.a den. Peygamber sav:” Kazaya, duadan başka hiçbir şey mani olmaz. Ömrü de, iyilik ve ihsandan başka hiçbir şey uzatmaz (bereketlendirmez)” diye buyurmuştur.
EFENDİMİZ SAV’DEN DUA:
“Allah’ım! Bana öyle bir hal ver ki, sana olan saygım, isyan edecek amellerime engel olsun.Ve beni cennetine götürücü ameller işlememe neden olsun.Bize öyle kuvvetli bir iman ver ki,dünya sıkıntıları bizi etkilemesin. İbadetimize engel olmasın. Yaşadığımız sürece, gözlerimizle, kulaklarımızla, gücümüz ve kuvvetimizle bizi yararlandır.Öldükten sonra bizi hayır ile andırıcı ameller yapalım.Bize zulmedenlerden intikamımızı al. Düşmanlarımıza karşı bize yardımcı. Bizi,dinimize zarar verici musibet ve felaketlerle karşılaştırma. İlmimizi,çabalarımızı ve arzularımızı hep dünya için kılma.Bize acımayan merhametsiz zalimleri bize musallat etme ve onları idaremizin başına geçirme.” 45.
HZ ALİ RA:
Ey insanlar, fitneler dalgalarını kurtuluş gemileriyle aşın; birbirinizden nefret etme yolunu yarın, geçin; övünmek tacını başlarınızdan atın. Kurtulur ancak kanatlanarak uçan; yahut teslim olup esenliğe kavuşan.
Bir sudur ki kokmuş; bir lokmadır ki yiyenin boğazında kalmış, kursağına oturmuş. Vakitsiz, olmamış meyveyi da devşirmeye kalkışan, bitmeyecek yere tohum ekene benzer. Bir şey söylesem derler ki: Baş olmaya hırsı var, sussam derler ki: Ölümden korkar. Şu büyük, küçük savaştan sonra buna imkân mı var? Andolsun Allah’a, Ebu Tâlib oğlu, çocuğun anasının memesine düşkün olmasından, daha da düşkündür ölüme. Bir de şu var: Öyle gizlenmiş bir bilgiye sâhibim ki açsaydım size, derin mi derin kuyulara sallanmış ipler gibi sallanırdınız, titrerdiniz.
BEDİ’UZZAMAN HZ:
21.MEKTUP:
Onuncu Kelime :
O’ HERŞEYE GÜCE YETENDİR’ Yani, O Vâhiddir, Ehaddir. Herşeye kadirdir. Hiçbir şey Ona ağır gelmez. Bir baharı hâlk etmek, bir çiçek kadar Ona kolaydır. Cenneti hâlk etmek, bir bahar kadar Ona rahattır. Her günde, her senede, her asırda yeniden yeniye icad ettiği hadsiz masnuatı, nihayetsiz kudretine nihayetsiz lisanlarla şehadet ederler.
İşte şu kelime dahi şöyle müjde eder; der ki:
Ey insan! Yaptığın hizmet, ettiğin ubudiyet boşu boşuna gitmez. Bir dâr-ı mükâfat, bir mahâll-i saadet senin için ihzar edilmiştir. Senin şu fâni dünyana bedel, bâki bir Cennet seni bekler. İbadet ettiğin ve tanıdığın Hâlık-ı Zülcelâlin vaadine İmân ve itimad et. Ona, vaadinde hulf etmek muhâldir. Kudretinde hiçbir cihetle noksaniyet yoktur. İşlerine acz müdahâle edemez. Senin küçük bahçeni hâlk ettiği gibi, Cenneti dahi senin için hâlk edebilir ve hâlk etmiş ve sana vaad etmiş. Ve vaad ettiği için, elbette seni onun içine alacak.
Madem bilmüşahede görüyoruz: Her senede, yeryüzünde hayvânat ve nebâtâtın üç yüz binden ziyade envâlarını ve milletlerini kemâl-i intizam ve mizanla, kemâl-i sürat ve suhuletle haşredip neşreder. Elbette böyle bir Kadîr-i Zülcelâl, vaadini yerine getirmeye muktedirdir.
Hem madem her senede, öyle bir Kadîr-i Mutlak, haşrin ve Cennetin numunelerini binler tarzda icad ediyor. Hem madem bütün semâvî fermanlarıyla saadet-i ebediyeyi vaad edip Cenneti müjde veriyor. Hem madem bütün icraatı ve şuûnâtı hak ve hakikattir ve sıdk ve ciddiyetledir. Hem madem, âsârının şehadetiyle, bütün kemâlât Onun nihayetsiz kemâline delâlet ve şehadet eder. Ve hiçbir cihette naks ve kusur Onda yoktur. Hem madem hulfü’l-vaad ve hilâf ve kizb ve aldatmak, en çirkin bir haslet ve naks ve kusurdur. Elbette ve elbette, o Kadîr-i Zülcelâl, O Hakîm-i Zülkemal, o Rahîm-i Zülcemal, vaadini yerine getirecek, saadet-i ebediye kapısını açacak, Âdem babanızın vatan-ı aslîsi olan Cennete sizleri, ey ehl-i iman, ithâl edecektir.
NECİP FAZIL KISAKÜREK:
*Ey şehri Ramazan geldin de gidiyorsun. Öylemi? Seni tutmayanlar sana tutunamayanlar, düşünsün sonunu.
S’ADİ ŞİRAZİ:
• Herkesin huzurunu kendi rahatına tercih eden kimseye ne mutlu. Hüner sahipleri başkalarının gamını çekmekten kendi keyiflerine bakamamışlardır…
• Yolda laf atmak değil adım atmak lazım. Yürümedikten sonra lafın manası kalmaz…
RAMAZAN SOHBETİ (23)