TOPLUMSAL UYUM VE BEKLENTİ - Batman Pusula Gazetesi
a

TOPLUMSAL UYUM VE BEKLENTİ

0

BEĞENDİM

Spread the love

Hayat sürecinde beklenti yüklü insan için evrenin merkezi konumunda kendisi bulunur. Tüm evren kendi beklentilerine yanıt verilmesi gereken bir donanıma sahip olmalıdır.

İnsanlar ve canlı-cansız tüm unsurların yanında tüm doğa, yüzünü kendisine çevirmiş olmalıdır. Çünkü hayatın tek anlamı, kendisine verdiği değer kadardır. Yaşam alanlarının tüm parçaları hizmet ve kalite olarak insanın kendi sınırlarında hareket imkânı bulan bir bütünlüğü kendisine tattırmalıdır.

Neden?

Hayattan zevk almak, yaşamı anlamlı kılmak, birilerinden saygı ve sevginin en uç noktalarını görmek, kendisinin en değerli olan varlık bilincine sahip olduğunu ortaya koymak ve benlik sahibi olarak ego ve kibir dürtülerini doyurmanın sonuçlarına ulaşmak için…

Abartıya kaçıldığı düşünülse de aslında insan açısından söylenenler hiç de uzak kalınacak etkenler değil. Tüm insanların dış dünyadan beklediği ve kendi varlığına yönelik olmasını istediği sayılan ihtiyaç ve hayata bağlayıcı uyarıcıların yanıtı, ancak tatmin edildikçe alınabilmekte.

İnsanın güzelleşmesini, dünyanın istenen huzur ortamlarına dönüşmesini, dış dünya ile iç dünyamızın çatışmalardan uzak uyumluluk halini yakalamakla sağlayabiliriz.

Bu yüzden insanın kendi varlığı ve benliği için istediği ve beklenti haline getirdiği unsurların, diğerinin de işe katılması ile daha fazla anlam kazandığını, yaşam ortamlarının kötü olandan uzaklaştığını görebilmekteyiz.

Ama beklentilerin alınmayan yanıtlarının doğurduğu çatışmalar ve “Keşke” denmesine sebep olan etmenler hayata verilen değerin zamanla yok olmasına yol açmakta. Kendimizle, hayatımızla, insanlarla barışık olma halimiz çatışmaların sona ermesi, beklentilerin karşılık bulmasında ana temel olmakta.

Farkında olunması gereken nokta duygumuz, düşüncemiz ve heyecanlarımızla dolu istek ve ihtiyaçlarımızın sınırlarını belirlemenin imkânsız olduğudur. Çünkü yaşam alanımızın düşünce ve hayal dünyası hep “KEŞKE” lerle dolu ve daima beklentilerimizin “BEN MERKEZLİ” istekleriyle yüklü.

İlginç olan ise başka “BEN” lerin beklenti ve hayal dünyasının dışa dönük, bize dönük uyumluluk halinin aklımıza gelmemesidir.

Çatışma “Kişinin psikolojik yönlü iç dünyasında seçeneklerden birine karar verememe hali” anlamına gelmekle beraber, sosyolojik açıdan “Diğer insanlarla uyum sürecinin ortadan kalkması ile toplumla-bireylerle kendisi arasında yaşadığı engellenme hali” ni ifade eder.

Beklenti, kişinin hayata dair çevresinden, ailesinden, arkadaşlarından, yakınlarından, sevdiğinden daha doğrusu toplum elemanlarından kendisine yönelik yansıtılmasını istediği tüm bencil heyecan ve güdüleri ifade eder.

Sağlıklı bir uyumluluk ancak çatışma ve beklentilerin ortak paydada yarattığı dengelenme ile sağlanır.

Kişinin gerek kendisi gerekse çevresini oluşturan varlıkları içine alan duygu-düşünce dünyasında istendik veya istenmeyen durumların ortaya çıkışı konusunda engellenmeden kaynaklanan sorunlar hayat bağlarını zayıflatıcı darbeler oluşturur. İnsan hayatının zevk alıcı yönleri, karşımıza çıkan engellemeler ve streslere karşı oluşturulacak savunma mekanizmalarının güçlü yönleriyle alakalıdır.

Hayata bağlılık ya da hayattan zevk alma dürtümüzün “BEN” merkezli heyecan tatminleriyle ilgili olduğunu unutmamak lazım. Beklentilerin sınırsız kullanımının hayali ve suni boşluklar yarattığı ve kişinin içinde yaşadığı çatışmayla hayatını anlamsız hale getirdiğini örnekleriyle tespit edebilmekteyiz.

İstediğimiz ve beklentilerimize uygun olan olay ve durumlar vardır. Yüksek maaş alma, ailede sözü geçen ve değer verilen biri olma, herkes tarafından takdir görme ve saygı duyulma, spor etkinliklerinde takımın gözdesi olmak, mesleki kariyerde yükselme, sahip olduğu bilgi ile dünyanın tüm iltifatlarına maruz kalma, girdiği ortamlarda sözü dinlenen ve kendisi olmadığında eksikliği duyulan karizmatik özelliklere sahip olma gibi…

Sayılanlar konusunda ortaya çıkan engellenmelerin tahribatı çatışmanın kendisidir.

Fakat unutulan nokta, yaşamın har anının beklentilerimize göre şekillenmediği; İhtiyaçlarımızın, duygularımızın bize uygun ortam oluşturma konusunda eksiklikler yaratabildiğidir.

Gelişim evrelerimizin her döneminde karşımıza çıkan istendik davranış ve olayların varlığıdır hayatın anlamlı kılınmasını sağlayan.

“Her olay-olgu kendi zıddının varlığıyla anlam kazanır “ tespitinin uyandırdığı bilinç sayesinde biz hayata anlam ve değer kattığımız oranda zevk-tatmin-mutluluk üçgenini kurabiliyoruz.

Hazırlanmış ve insanların kullanımına sunulmuş mutluluk modelleri yoktur. Model olarak önümüze koyup, hazır örnek olarak mutluluk yayacak paket programlar icat edilemedi. Önümüze gelsin ve onu yaşayabilelim diye…

Mutluluk ve hayat bağlarının bizdeki anlam ve değeri kendimizin onlara verdiği değerle orantılıdır.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.