İnsan aklının sırrını çözemediği ve akıl gücünün tanımlayamadığı-açıklayamadığı öylesine çok şey var ki…
Aslında insanın, dünyanın veya evrenin asıl şifresinin bilinememesinin anlamı burada kendini gösteriyor. Çünkü insan aklı sadece yaşam alanı olarak tanımlanmış olan zaman-mekân boyutlarının sınırlarında ömür süresinin kendisine gerekli olanı kadar yük almıştır.
Öncesi ve ötesi konusunda akıl bir noktada yetersiz kalırken, devreye inanç boyutu girerek açıklanmaya veya tanımlanmaya çalışılan alanlarla ilgili bilgileri insanın önüne koymaya başlar.
Hikmet, düşünce derinliği yaşamak veya varlığın bilgisine ulaşma adına sırrı çözme çabası gösterme potansiyelidir. Yani bilgelik manası ile insanlarca bilinemeyenleri anlamaya yönelik düşünce ve inanç gayretlerinin odak noktasıdır. İnsan ne olduğu, nereye gideceği, varlık öncesi ile ölüm sonrası boyutlarda nasıl bir gerçeklik sahibi olacağını anlamak için bilginin ve hikmetin gizli sebeplerinin son sınırlarına varma amacı gütmektedir.
Bilmek ve Anlamak bağını yaratmaya çalışan insan için hikmet boyutu sırları öğrenme, derinliği fark etme, Farabi’ nin (872-950 tarihlerinde yaşamış ünlü İslam Filozofu, Bilim Adamı, Gök Bilimci, Mantıkçı, Müzisyen) deyimiyle “En üstün İlim ile en yüce şeyleri Akıl etmek” tir. Demek oluyor ki hikmet, basit düşünme biçimi değil, bilgi edinmenin son sınırlarında sahip olunan İlim gücüyle bilinmek istenen alanları fark ederek “İnsanın ulaşabileceği nihai sebepleri kavramak (İbn-i Sina)” anlamaya çalışmaktır.
Hikmet kavramının çağlara ve yaşanan zamanlara-dönemlere göre insanın önüne koyduğu birçok bilgi ve algı unsuru vardır. İnsan aklının değişim göstermesi, teknolojik gelişim ve medeniyetlerin karakteristik yapılarının farklı olmasının yanında ilahi alanda yaşanan dini duygular, son sözlerin söylenmediğini, insanı-evreni açıklamaya yarayan daha fazla bilgi olduğunu gösteriyor.
Günümüz insan tipinin eksik kaldığı nokta ve toplumsal hayatta yalnız kalmasına sebep olan şey, hikmet ile güncel bilgi arasında kurulamayan bağ sonucu kendisine derin bir anlam verememesi, kendini tanımaması, derin düşünmesini sağlayacak zihinsel faaliyetlerden kaçınması, basit düşünme tarzına yönelmesidir.
Hikmetin aranması gereken çıkış noktası varlığın ve insanın ne olduğu olmalı, karşılaşılan olaylar ve afetlerin de anlaşılması noktasında derin düşünmeye ihtiyaç duyulmalı. Sebepler ile sonuçların analizinin yapılması ve karşılaşılan durumların mesaj yüklü sırlarının fark edilmesi amaç edinilmelidir. Zira hiçbir şey kendiliğinden olmuyor ve rastlantıdan ziyade olayların-afetlerin sebeplerinin bir noktaya dayandığı görülebiliyor.
Önemli olan işaretleri görebilmek ve sınırları aşmanın sonucunun yıkım olduğunu algılamaktır.
İnsan için sınırları zorlamak basit ve sınırlar ötesine geçmek hedef edinildiğinden dolayı sahip olunan güçler unutulmakta ve bazı sınırları zorlamanın yıkım getireceğinin hatalarına düşülmekte. İnsan beynini kontrol etmeye çalışmak, insan psikolojisini düzenlemeye uğraşmak, uydu istasyonları ile insanın hareket kabiliyetini sınırlamaya yönelmek, doğaya hâkim olma adına yerin, gökyüzünün, doğal unsurların tabiatını bozacak tahribatlara girmektir sınırları zorlamak.
Üretilen aşılar ve virüs tehdidini ortadan kaldıracak çare olarak insan anatomisini bozacak enjeksiyonlar kullanma seçeneğinin yanında, beyine veya deri altına yerleştirilecek cip ile mekanik eylem sergileyen insan formasyonu yaratmaya çalışmak hikmetin sırrını yok etme gayretidir. Hikmetin derin manasını tahrip edecek girişimler ve insan tabiatına aykırı cinsel, fiziksel, psikolojik formasyonlar üretmeye çalışmak, elde insan dışı bir varlık kalmasına neden olur.
“İnsanın ulaşabileceği nihai sebepleri kavramak” çabasını, mevcut sistematik varlık düzenini bozmaya yöneltmek, insanı öğesini ortadan kaldıracaktır. Günümüz teknoloji seviyesi ve bilimsel alanların hedeflediği “Dijital Dünya’ nın ulaşılacak sınırlarında insan aktörünün yeri yok ve tamamen kontrol altında olan ve eylemleri kısıtlanarak düşünceleri yönlendirilen bir insan tipinin yaşadığı zamana gidişin adımları hızlıca atılıyor.
“En üstün İlim ile en yüce şeyleri Akıl etmek” gibi bir varlık bilincini yaşamak dururken, hikmetin ve var olmanın verilmiş fırsatını, birilerinin kısıtlayarak özgürlükleri sonlandırmasına göz yummanın kaçınılmaz kaderimiz olmadığını fark etmek gerekiyor.
Kendini bilmek, kendini tanımak ve Akıl gibi bir sermayenin gücünü kullanarak her türlü bağımlılıktan (sanal bağımlılık, madde bağımlılığı, dijital bağımlılık gibi) kurtulmanın çarelerini sorgulamak hedef olsun.