Değerli okurlar aşk deyince ilkin insanın aklına gelen iki gencin ciddi bir şekilde birbirlerine sevgisidir.

Eğer bu sevgi, bu aşk bir evlilikle düğümlenirse bu aşk biter veya söner.

Ama eğer bu aşk İlahi bir aşkla yoğrulmuş ise o zaman başka boyut kazanır, bu şekilde tarihe mal olmuş bir çok aşklar vardır, bunlardan Leyla ile Mecnun, Ferhat İle Şirin, Mem ile Zin'in aşkını örnek gösterebiliriz, çünkü bunların aşkı hem mecazi hem de ilahi manada karşımıza çıkıyor.

Bundan dolayıdır ki bu aşklar Melayê Ciziri, Feqiye Teyran, EhmedeXani, Fızulî, Yunus Emre gibi, bir çok büyük hozanın divane ve şiirlerine konu olmuştur.

Ben bu yazımda her kesin yakından bildiği ama, çok az kişi tarafından şiirlerinin okunduğu,  Melaye Ciziri'nin bu konudaki bazı şiirlerinin üstünde duracağım.

Melaye Ciziri şiirlerinin bazı bölümlerinde, Mem ile Zin, Ferhad ile Şirin, Leyla ile Mecnun'un aşklarını konu alır, ve birde şiirlerin de çokça selva adında bir bayanın ismini zikir eder, o kadar ustaca kaleme almış ki, bu aşkın mecazi mi, ilahi mi bir birinden ayırmak da çok zordur, çünkü o şiirlerine çok derin bir mana yüklemiştir.

Peki Melaye Ciziri'nin divanında çokça zikir ettiği bu Selva Hanım kimdir.

Bir rivayete göre Cizir mirinin gelinidir, mela onu görür görmez alnında bir ilahi nur görür ve ona âşık olur.

Bir başka rivayete göre Mela bu ismi bir efsane hayal gibi ilahi bir şekilde zikir etmiştir.

Mela'nın şiirlerinden bir kaç örnek verirsem durum daha net anlaşılacaktır.

Söylentilere göre Mela'nın Selva geline aşık olduğu mirin kulağına gider, mir bunu görmek için Cizir de bulunan “Medrasa Sor”un bütün talebelerini divanına çağırır.

Gelini Selva'ya süslen ve onlara bir kahve servisi yap der.

Selva o güzelliğiyle süslenip elinde kahve tepsisi ile divane girince, Mela Selva'yı görür görmez kendini tutamaz ve derki.

 “Süslenince selvi boylu sevgili raksa tamamdır. ”    “Gel bu meclise katılabilirsin çünkü şahane seyir edecek bu raks”. ( Burada raks oyun anlamında değil, Seyir anlamındadır )

Mir buradan Mela'nın gelinine aşık olduğu sonucunu çıkarır, ve bunun üstüne Mir Mela'yı  cezalandırıp Diyarbakır'a sürgün eder.

Mela yedi yıllık sürgün hayatından sonra tekrar Cizir'e döner, ama bu sefer namı her tarafa yayılmış, görülmemiş güzel şiirlerle Cizir'e yerleşir.

Bu şiirlerin tesirinde kalan Cizir Miri o da İlahi Aşka tutulur ve şiirler yazmaya başlar, ve şiirleri ile Mela'ya atışır.

Bir başka şiirinde Mela derki :

  Ger bir gece ben yârimle axwuş olursam. Ben o geceyi Kadir Gecesi ve Berata değiştirmem.

  Aşkın Perişanı yalnız ben değildim ki. Ne zaman görülmüş ki sonu acı olmayan bir aşk.

      Mala'nın bu şiirlerinden de  anlaşılıyor ki, tüm aşkı ilahidir onun beşeri bir aşkla meşgul olmak gibi bir niyeti olmamıştır.

Kullandığı Selva ismi bir hayalden başka bir şey değildir.

Rivayet edilir ki oda Ahmede Xani gibi hiç evlenmemiştir. Mela'ye Ciziri, FekiyeTeyran'la aynı dönemde yaşamışlar (1500'lü yıllarda ) atışmaları meşhurdur, bu ilişkileri başka bir yazının konusudur.