Fotoğraflar…
Resimler ve fotoğrafların bir dili vardır, bilmediğimiz veya fark edemediğimiz. Onların dili anılar, hatıralar ve An’ ın olduğu gibi zihinlerimize kazınmasını sağlayan duygusal bir canlılığın dilidir.
Onlar sadece geçmişi hüzünlenerek hatıraları anmak için değil; Zamanın, yaşanan dönemin, insanların ortaya koyduğu iyiliğin-kötülüğün, yaşanan tecrübelerin, anlatılmak istenen duyguların tercümanı olduğu gibi insanlık seviyesinin gelmiş olduğu aşağı veya üst seviyeleri de bize gösterdiği için farklı bir dilin tarafımızca anlaşılmasını da ister.
Fotoğraflarda hüzün vardır…
Mutluluk ve sevincin doruk noktasında yaşanan heyecanların ölümsüzlük resmi olmanın ispatıdır.
Özlemler vardır fotoğraflarda! Kaybedilenlerin, yitirilenlerin, geri gelmesi istenen ve birlikte olmak istenenlerin ardından ağıt yaktıran!
Geçmişe olan hasret vardır fotoğraflarda, yaşlılığın ve ölüme giden yolda yalnız kalmanın, içe kapanmanın isyanlarında!
Fotoğraflarda Ölüm de vardır! İnsanlık seviyesinin en alt basamaklara indiğini gösteren ve insan onuruna, insanın varlık nedeni olan yaratılmıştık aşkına isyan ettiren! Bakılmak istenmeyen, görüldüğünde mide bulandıran ve sebep olanların lanetlendiği resimler vardır, masumiyetimizi yok eden ve değersizleşmemizi sağlayan resimler…
Bu yüzden herkes fotoğraf çekemez ya da çekmemeli…
Çünkü alınan fotoğrafların deklanşörüne basanlar aslında en hüzünlü olanlardır. En acınası ve en çaresiz anların şahitliğini yapmaya, bir de meslek gereği resimleme zorunluluğu vardır ki, en zor olanı budur.
Olayı veya lanetlenmesi gerekeni resimlemek ile engel olamamanın arasında ki ince çizgide yapılması gereken şey akıtılan gözyaşlarıyla fotoğraf kareleri yaratmaktır.
Çekilen karelerin insanlığımızı sorgulamakla alakalı olduğunu unutanlara karşı gazeteci ve muhabir, içinde yaşadığı fırtınaların dinmeyen öfkesiyle birilerini haberdar etmenin ayrı bir telaşını da yaşamaya devam eder.
Özellikle günümüz Batı medeniyeti ve mensubu ülkelerin hiç biri fotoğraf çekecek yüzleri yoktur ya da bu yüze sahip değildir. Fotoğraf çekecek yüzlerinin olmadığı gibi hakları da yoktur, söz söyleme fırsatları da olmamalıdır.
Çünkü çektikleri fotoğraflar Ölüm kokuyor, Soykırım ve Katliam yayıyor, hüzünlerin ve masumiyetlerin ayaklar altına alındığı zamanların ve anların şahitliğini yapıyor.
Çünkü onlar, yani İngilizler Hindistan Soykırımı, Aborjin ve Tasmanya Katliamları, Bengal ve Dresten Katliamlarını fotoğraflayacak basirete sahip değil. Almanlar Yahudi ve Çingenelere yaptığı katliamları resim altına alacak hakları taşımıyor. Birinci ve özellikle ikinci Dünya Savaşları sonrası kendi halkına uyguladığı açlık-ölüm terbiyesinin fotolarını sergileme cüretine sahip değildir, Almanlar!
Danimarka’ nın Almanlara yaptığı mülteci katliamları hatırlanıyor mu? Belçika’ nın Kongolulara yönelik soykırım, İspanya’ nın Amerika Kıtasında yerlilere ve Kızılderililere, Norveç’ in göç mağduru Taterlere, Hollanda’ nın Çinli, Kızılderili, Endonezya katliamları ile “Köle” haline getirdiği siyah ırka yönelik insanlık dışı katliam-soykırımlar tarihin hangi sayfalarında kan rengine bulandı acaba?
ABD’ nin son iki yüzyılda sergilediği saldırgan tutum ve sömürme mantığıyla, doğal zenginlikleri ve enerji gücünü elde etme adına geliştirdiği ölüm projelerinin hangi karesinde temiz yüzler görülüyor?
Cezayir ve Ruanda katliam-soykırımlarını unutan Fransa’ nın günümüzde demokrasi dersi verme çabalarının altında acaba hala da yaptığı insanlık dışı faaliyetlerin ve etnik ayrımcılığın izlerini kapatmak olmasın?
Yunanistan’ a ne demeli? Medeniyetler beşiği kabul edilen ve tarihin kültürel gelişimini üstlenen, günümüz teknolojik seviyenin temeli olduğunu iddia eden coğrafyada yaşanan (Batı Trakya Türklerine karşı “Kendimden başkasını tanımam” politikası) asimilasyon, etnik ayrımcılık ve kültürel soykırımın aynısını şimdi Suriyeli mültecilere karşı kullanmaya devam ediyor.
Bunlar yetmezmiş gibi kendi aralarında birbirlerine düşmüş oldukları, ama sonradan vaz geçtikleri Haçlı Zihniyeti’ nin Doğu ülkeleri ve İslam ülkelerine yönelik baskıcı politika ve projelerine bir tanımlama yapabiliyorlar mı?
Bundan dolayı fotoğraf çekme hakları yoktur bunların. Masum ve hüzünlü, anılarla dolu olan ve geçmişi yâd eden fotoğraflarda gülümsemeleri için temizlemeleri gereken bir tarihi geçmişleri, altına girdikleri vebalin mağduru insanlara özürleri var. Hala devam ettirdikleri Etnik Ayrımcılık, Milliyetçilik ve Dini Taassup psikolojisinden kurtulmaları gerekiyor.
Demokrasi derslerini bir tarafa bırakıp, NATO başta olmak üzere AB ve diğer uluslararası oturumlarda köle olarak gördükleri Asya, Afrika ve Uzak Doğu ülkelerinin ve insanlarının dışlanmaması gereken bir değer olduklarını kabullenmeleri lazım. Kabullenme zor olsa da emrinde oldukları Güç’ lerin ve Hanedan’ ların (İsrail Siyonizm ideali) onları insanlıktan uzaklaştırdığını fark etmeleri şart.
Ülkemizin göçmen dalgasına tarihte olduğu gibi günümüzde de sahip çıkması, insan kabul ederek açlıklarına, yoksulluklarına, muhtaçlıklarına, korunmalarına, ölmemelerine olan inançla misafirperverlik göstermesi onurumuzun ve şeref duygumuzun zirve noktasıdır.
Ama canını ve ailesini kurtarmak, yaşam hakkını kullanmak için gelen mültecilere karşı silah kullanmak, dışlamak, ülke sınırlarına girmelerine engel olma adına botlarını batırmak, dövmek, yaralamak, işkence etme iğrençliğini çocuklara dahi uygulamanın kavramsal karşılığı: İğrençsiniz!
Bu fotoğraflar önümüzde dururken zihnimizin lanet kavramına, kalbimizin ve yüreğimizin nefrete, aklımızın insanlık dersine olan muhtaçlığı her an artış gösteriyor. Batsın sizin medeniyetiniz ve görmeyelim sizin yaşam hakkı diye sürdürmeye çalıştığınız insanlığınızı…
Son dönemlerin Avrupa ve art ülkelerinde zirve yapan ideolojiler dikkat çekiyor. Milliyetçilik ve kendinden olmayanı saymayan Etnik Ayrımcılık, Dini Taassup dediğimiz Ortaçağ zihniyeti ve mevcut kaynaklardan sadece kendilerinin faydalanması gerektiği düşüncesi ölümcül bir tehlike yaratıyor.
Kendi fotoğraflarında boğulsunlar, ama biz (kim olursa olsun) misafir kabul etme, onu doyurma, sahip çıkma, ev ve iş verme, ölüm korkusu yaşatmama ve güvenliğini sağlama adına çektirdiğimiz fotoğrafların ve kareler altına aldığımız resimlerin deklanşörüne onurla basmaya devam edeceğiz.