İlk kez uygulanacak olan yeni bir yönetim sistemi için yeniden seçim sürecine girmiş durumdayız. Son iki yıl itibariyle gündemin ana konularından olan Başkanlık Sistemi’ ne geçiş için yapılan referandum sonrası 2019’ da yapılması düşünülen seçim süreci, hükümet ve muhalefet partilerinin ortak kabulleri ve meydan okuyan açıklamaları ile bir yıl erkene alınarak, 2018-Haziran ayında yapılmasına karar verildi.
Şu an son bir ayın yoğun seçim hazırlığı trafiğinde, ana gündemlerin ayrıntılarında siyasi aktörlerin aday adaylıkları sonrası açıklanan liste sıralamasının tartışmalarında savruluyoruz.
Cumhuriyet dönemi itibariyle yeni bir yönetim biçiminin, yani Parlamenter Sistemin uygulama biçiminden Başkanlık Sistemi dediğimiz faklı bir yönetim yapısına dönüşmenin seçimini yapmak üzere, ülke geneli olduğu gibi ilimizde de heyecan artışına neden olan hazırlıklara devam edilmekte.
1876 Anayasası ile yürürlüğe giren, 1909 yılında son şekli ile uygulamaya konan Parlamenter Sistemin, 1961 ve Eylül darbesi sonrası 1982 Anayasası ile ülkemizde kabul edilerek günümüze kadar yönetim biçimi olarak kullanıldığını görüyoruz.
Ülke yönetimini yapılan demokratik seçim ilkeleri ile ele alan hükümetin başında bulunan Başbakanlık organının temsilcisi ve Başbakan olan kişiliğin kurduğu ve Meclis tarafından onaylandığı Bakanlar Kurulunun etkin rol oynadığı hükümet kabinesinin en üstünde Cumhurbaşkanlığı makamı bulunmakta.
Yani Cumhurbaşkanı olan temsil gücünün devletin onay makamı olarak kararları kontrol ettiği, Başbakan olan temsil makamının da ülke yönetiminde ve idaresinde ana merkez olduğu bir sistemde, kurulan Bakanlar Kurulu ile yönetim merkezi olarak tüm etkinliklerin mekânı olan Meclis çatısı altında ülke ve insan yönetimi sağlanmaktaydı.
Yeni olan Başkanlık sisteminde diğer ülkelerde uygulandığı şekliyle devlet yapısının başında sadece Başkan olacak aday, temsil gücünü elinde tutacak, Yasama ve Yürütme organlarının görevleri ile yetkileri birbirinden ayrı tutulacak.
Çünkü Başkanlık Sistemi’ nde devletin Yasama (Meclis ve milletvekilleri), Yürütme (yönetim ve bakanlar kurulu) ve Yargı (hukuk kuralları ve ceza) açısından yönetimde demokratik ilkeler ön planda olup, kuvvetler ayrımı söz konusudur. Her organ bağımsız olarak kendi alanlarının işleyişi sağlamak zorunda...
24 Haziran’ da oy kullanılacak sandıklarda iki türlü bir oy verme işlemi gerçekleşecek. Bir pusula Başkan olma adayı durumundaki 6 parti temsilcisinin seçmenler tarafından oylamada kullanacağı seçim evrakı iken, diğer pusulada partilerin kura ile sıralandığı isim ve sembollerinin olduğu belge olacak.
Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Halkların Demokratik Partisi, İYİ Parti, Saadet Partisi, Vatan Partisi temsilcisi adayların Ülke lideri konumuna yükselme amacı taşıyan seçim kültürünün yanında, il bazında temsilci olan milletvekillerinin belirlenmesinde sandık başında seçmenleri bekleyen bir irade var.
Başkan seçimi ülke genelinde medya organları tarafından en uç noktalarına kadar irdelenirken, kitle oylarının akış yönü de belirginlik kazanmaya başladı. Hem parti bildirilerinin hem de aday olan kişilerin meydanlarda dile getirdiği projeler ve uygulayacağı yenilikler tartışıla dursun, siyasi hayatın ana aktörleri olan büyük partilerin oylarında Başkanlık için kişide toplanma, milletvekilliği için parti zihniyetinde toplanma boyutu var.
Başkan seçiminde, doğrusu adayların arka güçleri ve partisel güçleri ile hitap ettiği kitleler düşünüldüğünde AKP’ nin zorlanmayacağı ortada. Çünkü geçen seçimlerde yaşanan EVET ve HAYIR blokları arasındaki rekabet, hazırlık, siyasi etkinlikler düşünüldüğünde aynı heyecanın oluşmadığı ve bazı adayların sönük kaldığı görülüyor.
Asıl hareketlilik illerde Milletvekilliği seçiminde yaşanacak kıyasıya rekabette olacak.
İlimizde önceki dönemlerde görev yapan veya aday olan kişilerin dışında geçen hafta açıklanan aday sıralamalarına bakıldığında her partiden şaşırtıcı isimlere rastlamak mümkün görülüyor. Kan değişimi, merkez yönetimin yeni arayışlara girmesi veya önceki seçilen adayların sergilediği olumsuzlukların etkili olduğu ve yeni adayların seçiminde şahısların üzerinden prim yapılmak istenmediği görülüyor.
En çok merak edilen soru ve sonuçları etkileyecek durum da HDP’ nin baraj konusunda yeterli sayıya ulaşıp ulaşamayacağı…
Çünkü HDP’ nin barajı geçmesi halinde önceki dönem oy potansiyelinin önümüze serdiği manzarada beş milletvekilinden en az üçünü alıp, diğer iki temsilcinin de AKP’ den olacağı görülüyor.
Ama HDP’ nin barajı geçememesi durumunda AKP’ ye olduğu gibi Saadet Partisine ve HÜDA-PAR’ a gün doğabilir. 360 bin oyun belirleyeceği vekil sayısında partilerin alınan toplam oylarının etkisi fazla olacak. Toplam oyların yarıya bölünerek her bir vekili parti hanesine yazdıran hesaplama yönteminde, asıl kriterler birinci olarak baraj sınırı ikinci olarak da alınan fazla oyların oranı ile en fazla vekil çıkarma sonucuna ulaşılacak.
Doğrusu yerel yönetim hizmetleri eksikliğini duyumsayan ilimizin son iki yılda Belediye yönetiminde tanıştığı hizmet kültürünü genel seçimlerde de seçeceği temsilcilerde arayacağı unutulmasın.
Her ne kadar oyların yönünü sahip olunan zihniyet ve hayat felsefesi belirliyorsa da beklentilerin ve ihtiyaçların insanların iradelerinde bazı duyguları canlandırdığı da bir gerçek…
İnsanlar artık oy potansiyeli olarak kullanılmanın yanında değer verilen bir konuma da gelme arayışlarında.