İnsan tıpkı diğer canlılar gibi bir yaşam döngüsü içerisinde doğar, yaşamını idame eder, gelişir ve geride kalanlar için dayanılması güç bir acıyla ölür.  Hayatın bir parçası olarak ölüm kayıplarımızın en acı olanıdır. Elbette ölümün vuku bulduğu şekil de önemli bir noktadır. Çünkü ölüme verdiğimiz tepki ölümün oluş biçimiyle de artabilir. Ölümün ansızın olması veyahut hastalık sonucu gerçekleşmesi ile farklılık olabilmektedir.

Ölüm anından sonra başlayan yas süreci ise bir çok faktörü taşıyan kompleks bir yapıdan oluşur. Ölen kişi ile geçirilen önemli önemsiz birçok anı defalarca canlandırılır. Belki de kişi ölümü böyle yaparak kabullenmeye çalışıyordur. Yas, ölümün aksine geniş bir zamanı kapsayan ve sadece yaşayanların dahil olduğu bir durumdur.  Psikolojik sağlamlık ve iyi oluş için yas sürecini doğru bir şekilde yaşamak, ilerleyen süreçler için oldukça önemlidir. Geride kalanların ‘’ Bu son hepimiz için değildi.’’ düşüncesinin olması da ehemmiyetlidir. E. K. Ross, Yas kavramını çoğu kültüre uygun bir biçimde beş başlık altında toplamış şimdi de bu başlıklara değinip kısaca bahsedelim.

Yas sürecini doğru yaşamak için bu konuda bilgili olmak ya da bilgilenmek de önemli hususlardan biridir. Peki, nasıl bir yas süreci yaşamalıyız? Hayata yeniden başlamak mı yoksa kaldığımız yerden devam mı etmek?

Yas süreci sadece sevdiğiniz bir insanın değil, yaşadığınız bir şehrin, beslediğiniz bir hayvanın veya boşanmanın sonucunda da yaşanabilir. Yaşamsal ve sosyal işlevlerin aksamaması ve bazı ruhsal problemlerin yaşanmaması için yas, belirsiz sürede tutulmamalıdır. Yas süreç olarak beş evreden oluşur.

İlk iki evrede; genellikle kişi ölümün gerçekleştiğini kavramaya çalışır. Aşırı tepkilerin-donakalma, tepkisiz kalma vb.- verildiği evrelerdir. Boşlukta hissetme zaman zaman bu evrede gerçekleşir. İnkar ve kızgınlık aşamaları olarak da bilinir. Üçüncü ve dördünce evrelerde; kişi de yaşanan duyguların yoğun olarak gün yüzüne çıkar. Yaşadığı acı artar ve özlem kuvvetlenir. Öfke, huzursuzluk, ağlamalar, isteksiz olma, konsantre olamama ve korku bu evre içindeyken oluşabilir. Zaman zaman bu evre kişinin çevresi tarafından bu belirtiler depresyon ile karıştırılabilir. Başka bir telaffuzla pazarlık ve depresyon aşamaları da denilebilir. Kişi, kaybettiğinin geri dönmeyeceğini anladığı evredir. Anladığında ise umutsuzluk ve çaresizlik görülür. Sonrasında kendini yorgun ve bitkin hisseder. Eğer birinci ve ikinci evre olması gerektiği gibi atlatılırsa depresyona girmeden hayatını kaldığı yerden sürdürmeye devam eder. Son evre de ise kaybın üzerinden haftalar aylar geçmiştir.  Kişi artık durumu kabullenmiştir. E.  Kübler –Ross son evreyi kabullenme diye adlandırır.

Yardımcı kaynaklar: E.K. Ross’un yas evreleri