Son günlerde yaşadığımız bazı olaylar, hepimizi derin bir sorgulamaya itiyor: “Bu yaşananların gerçekten kaderle bir ilgisi var mı?”
Konya’da bir kimya öğretmeni… Kırmızı ışıkta durmuş, kurallara uygun şekilde bekliyor. Arkadan hızla gelen bir sürücü, frene bile basmadan öğretmenin aracına çarpıyor. Araba paramparça oluyor ve o öğretmen, maalesef olay yerinde yaşamını yitiriyor.
Trabzon’da, heyelan tehlikesi bilinen bir bölgede, bir akaryakıt istasyonu yapılmış. Oysa yetkililer buraya izin vermemeliydi. Bir gün, ailesiyle birlikte aracını yıkamaya gelen bir öğretmenin üzerine toprak kütlesi çöküyor. O an, bir aile yok oluyor.
İzmir’de yağmur yağıyor. Karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir kadın, izole edilmemiş elektrik kablolarının akımına kapılıyor ve yaşamını yitiriyor. Yardım etmeye çalışan bir vatandaş da aynı şekilde can veriyor. Oysa orası bir cadde; elektrik tellerinin güvenli olması gerekiyordu.
Ve elbette, hepimizin hafızasında taze duran depremler…
Kolonları kesilmiş, denetimsiz yapılmış binalar; “nasıl olsa bir şey olmaz” anlayışıyla örtbas edilen hatalar. Sonuç: Binlerce can.
Peki bütün bunların neresinde “kader” var?
Kader mi, ihmâl mi?
Kader; insanın iradesi dışında gelişen olaylardır. Fakat burada gördüğümüz şey kader değil, ihmâl.
Kural tanımazlık.
Cehalet.
Ve vicdansızlık.
Geçtiğimiz günlerde bir sokak kavgasında, bir vatandaş rastgele ateş açtı. Kurşunlar, olayla hiçbir ilgisi olmayan insanlara isabet etti.
O mermi birinin hayatına mal olsaydı, buna da “kader” mi diyecektik?
Gerçek şu ki, bu olayların temelinde insan hatası, eğitimsizlik, denetimsizlik ve yasaların caydırıcı olmaması yatıyor.
Gerçek kaderle karıştırmayalım
Bir insanın yaşlanıp ölmesi kaderdir.
Ama bir insanın genç yaşta alkol, uyuşturucu, trafik kuralsızlığı ya da bir başkasının bıçak darbesiyle ölmesi kader değildir.
Bunlar, insanın kendi eliyle yarattığı felaketlerdir.
İslam’ın temel inançlarından biri “kader”dir. Fakat kader inancı, insanın hatalarını meşrulaştırmak için bir bahane değildir.
Kendi kusurlarımızı “kader” diyerek örtbas ettiğimiz sürece, benzer acıları yaşamaya devam ederiz.
Toplum olarak kurallara uymadıkça, denetim ve eğitim eksik kaldıkça, kaderle hiçbir ilgisi olmayan acılarla karşılaşmamız kaçınılmaz.
Bazı olaylara kadar demek değil;
bazı olaylara kader dememek gerekir.
Hoşça kalın.
 
             
             
             
             
            