Diyaeddin Ulucan - Batman Pusula Gazetesi
İmsak Vakti a 05:30
Batman AÇIK 27°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Diyaeddin Ulucan

Diyaeddin Ulucan

26 Eylül 2023 Salı

Türkiye-Bulgaristan İlişkileri

türkiye-bulgaristan i̇lişkileri
0

BEĞENDİM

Osmanlı Devleti, Bulgarlar ile 14.yy.da, 1364 yılında Sırplar’ın Bulgarlar ile işbirliği yaparak Osmanlı Devleti’ne karşı gerçekleştirdiği Sırpsındığı Savaşı ile ilk kez karşı karşıya geldiler.Bu savaş neticesinde Bulgarlar’ın, Sırpsındığı Savaşı’nı kaybetmeleri nedeniyle Bulgarlar, Osmanlı Devleti tarafından vergiye bağlandılar.Bu süreçte Bulgarlar ile devam eden mücadeleler neticesinde, 1396 yılında Yıldırım Bayezid döneminde Bulgarlar ile gerçekleştirilen Niğbolu Savaşı’nı da Osmanlı Devleti kazanarak Bulgarlar’ı daha da zayıflattı.Osmanlı Devleti’nde 1402 yılında başlayan Fetret Devri’nden yararlanan Bulgaristan Kralı 2.Konstantin, 1422 yılına kadar ülkesinde varlığını devam ettirdiyse de 1422 yılından sonra Bulgar Çarlığı yıkıldı ve Bulgaristan tarihinde 456 yıl sürecek Osmanlı dönemi başladı.Bu süreçte iki ülke arasında birçok kültürel etkileşim gerçekleşti ve Bulgarlar; İstanbul’da kendilerine ait bir Bulgar Ortodoks Kilisesi’ni kurarak kendi dinlerini serbestçe yaşamaya devam ettiler.1789 yılında Fransız Devrimi’nin başlattığı bağımsızlık hareketinin etkisi ve özellikle 19.yy.da Sırp ve Yunanlar’ın bağımsızlıklarını kazanması Bulgarları da etkileyerek bağımsızlık mücadelelerini başlatmalarına sebep oldu.Rusların da Bulgarlar’ı desteklemesi nedeniyle 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın yani 93 Harbi’nin nedenlerinden biri de Bulgarlara özerklik verilmesi idi.1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda imzalanan Ayestefanos Antlaşmasıyla Bulgaristan özerklik kazandı.1912 yılında yapılan 1.Balkan Savaşı’nda Doğu Trakya’daki topraklarının bir kısmını kaybeden Osmanlı Devleti, Balkan ülkeleri arasındaki anlaşmazlıktan doğan 2.Balkan Savaşı’nda topraklarının büyük bir kısmını geri aldı.29 Eylül 1913 yılında Osmanlı Devleti’nin Bulgaristan ile imzaladığı İstanbul Antlaşması’yla günümüzde de geçerliliğini devam ettiren Türkiye-Bulgaristan sınırı çizilmiştir.Cumhuriyetin ilan edilmesinden itibaren Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ikili ilişkilerde bazen sorunlar yaşandıysa da iki ülke arasındaki ilişkiler genellikle olumlu bir şekilde devam etmiştir.Bu kapsamda Bulgaristan’da komünist yönetim döneminde, iki ülke arasında sorun oluşmuşsa da komünist yönetimin sona ermesiyle yeni yönetim döneminde iki ülke arasındaki ilişkiler tekrar normale dönmüştür.Bu kapsamda Bulgaristan Meclisi, 2007 yılında sözde Ermeni Soykırımı’nı tanımayı içeren yasayı reddetti.Günümüzde iki ülke arasındaki ilişkiler, dosluk zemininde yürütülmektedir.Bu kapsamda  iki ülke arasında karşılıklı ziyaretlerin artması nedeniyle Türkiye-Bulgaristan Parlamentolararası Dostluk Grubu oluşturulmuştur.Bu dostluk grubunda Türkiye’nin temsilcisi Adalet ve Kalkınma Partisi İstanbul Milletvekili Aziz Babuşçu’dur.Bulgaristan tarafının ise temsil tarafı henüz oluşturulmamıştır.Ayrıca Bulgaristan, Mart 2004 yılından itibaren NATO’ya üye olarak NATO kapsamında da Türkiye ile müttefik devlet haline gelmiştir.Bu vesileyle iki ülke arasındaki ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi vs. her alandaki ikili ilişkilerin artarak devam etmesini temenni ederim.

 

Devamını Oku

Türkiye-İran İlişkileri

0

BEĞENDİM

Türkiye ve İran arasındaki ilişkiler islamiyetten önce Sasaniler dönemine kadar uzanmaktadır.Bu dönemde orduda Sasaniler ile birlikte görev yapan Osmanlı ordusu, zamanla yönetimde söz sahibi olup askeri alanda, iç ve dış siyasette etkin olmuşlardır.Ancak Osmanlı’nın İran ile asıl ilişkileri islamiyetten sonra Selçuklu Devleti’nin İran coğrafyasına egemen olmasıyla başlamıştır.Bu dönemden 20. yüzyıla kadar İran’da kurulmuş olan hemen hemen her devlet bir Türk hanedanı tarafından yönetildi.Ayrıca iki devlet arasındaki etkileşim kültürel alanda da yaşanmıştır.Bu kapsamda Farsça birçok kelime Türk diline geçti ve sanat, devlet yönetimi, sosyal ve bilim alanlarında da yoğun bir etkileşim yaşandı.Bunun yanı sıra diğer taraftan da Osmanlı Devleti ile İranlılar arasındaki çekişmeler de hiçbir zaman sona ermemiştir.İranlılar Şiiliği savunurlarken Osmanlılar da hilafeti eline alarak Sünniliğin önderi haline geldiler.Bu dönemden itibaren Osmanlı Devleti ve İran arasındaki çekişmelerden ziyade Sünni-Şii çekişmesi de yaşanmaya başladı.İran edebiyatının önemli şairlerinden Firdevsi’nin Şehname adlı eserinde de iki ülke arasındaki ilişkilerden söz edilmekte ve bu iki devletin halklarının aynı soydan geldikleri iddia edilerek aslında bu iki halkın kardeş oldukları öne sürülmektedir.Safeviler ile Osmanlılar arasında uzun bir süre devam eden mücadeleler sonucunda nihayet 1639 yılında imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması’yla Türk-İran sınırı belirlendi ve bu antlaşma, günümüzde de geçerliliğini sürdürmektedir.Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra da Türkiye ile İran arasındaki ilişkiler olumlu bir şekilde devam etti.Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından 3 gün önce 26 Ekim 1923 tarihinde Rıza Pehlevi kendini Şah ilan etti.Daha sonra ki süreçte ise iki ülke arasındaki olumlu gelişmelerin yanısıra çeşitli sorunlar da yaşanıyordu.Ancak bu sorunlar kısa sürede çözülerek iki ülke arasındaki olumlu seyir devam ediyordu.Şah Rıza Pehlevi, Mustafa Kemal Atatürk ile yakın ilişki kurarak 2 Temmuz 1934 yılında Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirdi ve 8 Temmuz 1937 yılında da Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Sadabad Paktı kuruldu.Ancak çok geçmeden Türkiye ile İran’ın yolları birbirinden ayrıldı ve Sadabad Paktı’nın ömrü kısa oldu.1941 yılında İran, müttefik devletler tarafından işgal edildi ve Türkiye ile İran arasındaki ilişkiler fiilen askıya alındı.Ayrıca 3 Kasım 1955 yılında da İran, Türkiye’nin de üye olduğu Bağdat Paktı’na katıldı.Bu süreçte 1958 yılında Irak’ta darbe gerçekleşmesi sonucunda Irak, Bağdat Paktı’ndan çekildi ve Bağdat Paktı feshedilerek yerine CENTO kuruldu.Bu kuruluşun merkezi Ankara olarak belirlendi.Irak’ta meydana gelen darbeden endişelenen İran, CENTO’nun güçlendirilmesini istedi.27 Mayıs 1960 darbesinden sonra 1962 yılında Türkiye’nin İran ve Yunanistan’la ilişkilerini daha da  geliştirme girişimi neticesinde söz konusu ülkeler arasında ilişkiler daha da pekişerek 1964 yılında Pakistan’ı da içine alan Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği kuruldu.1979 yılında İran’da meydana gelen İran İslam Devrimi’nden sonra da ilişkiler olumlu bir seyirde devam etti.Türkiye’deki 12 Eylül Darbesi’nden sonra tekrar bozulur gibi olan ilişkiler İran-Irak Savaşı’nın meydana gelmesiyle sorunsuz bir şekilde devam etti.Bu süreçte Türkiye’nin izlediği tarafsızlık siyaseti neticesinde Türkiye, İran’ın en önemli ticari partnerlerinden biri haline geldi.İran-Irak Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte, Türkiye ile İran arasında birtakım sorunlar ortaya çıkmıştır.Hem ticari ilişkiler önemli bir ölçüde gerilemiş hem de siyasi ilişkiler ciddi bir krize girmiştir.Ancak iki ülke arasında çıkan bu kriz, bir süre sonra merhum Başbakan Turgut Özal’ın gönderdiği dostluk mesajıyla sona ermiştir.Daha sonra ki süreçte iki ülke arasındaki ilişkiler olumlu bir şekilde devam etti.15 Ağustos 2008 yılında ise  İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad’ın Türkiye ziyaretinde, iki ülke heyetlerinin görüşmeleri neticesinde uyuşturucu kaçakçılığı, organize suçlar ve terörizmle mücadele ile diğer bazı konularda iş birliği anlaşmaları imzalandı.Yani iki ülke arasında bazı dönemler sorunlar çıkmışsa da bu sorunlar uzun sürmeden tekrar olumlu bir şekilde devam etmiştir.Ticarette ise iki ülke arasındaki ilişkiler Gürbulak Sınır Kapısı üzerinden gerçekleşmektedir.Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın kurucu üyelerinden olan Türkiye ve İran arasındaki ticaret hacmi 2011 yılı itibariyle 14,9 milyar dolardır.Türkiye, doğalgaz ihtiyacının yaklaşık %30’luk kısmını İran’dan Tebriz-Ankara Boru Hattı ile karşılamaktadır.Ayrıca İran petrolünün Avrupa pazarlarına taşınması için Türkiye üzerinden geçecek olan Pers Boru Hattı (Nabucco Pipeline) projesi de 2010 yılında atılan imzalarla onaylanmıştır.Bu vesileyle İran’da birkaç gündür devam eden olayların sona ererek tekrar sukunetin hakim olmasını, iki ülke arasındaki ticaret hacminin artarak sürdürülmesini ve iki ülke ilişkilerinin de artarak devam etmesini temenni ederim.

Devamını Oku

Türkiye-Ukrayna İlişkileri

0

BEĞENDİM

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kurulan devletlerden biri de Ukrayna’dır.Türkiye ile Ukrayna’nın Sovyetler Birliği döneminden beri çok eski tarihlere dayanan coğrafi, kültürel, sosyal ve ekonomik dostlukları vardı.16 Aralık 1991 yılında ise Türkiye’nin Ukrayna’nın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden biri olması vesilesiyle bu tarihten itibaren iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler de başlamıştır.Türkiye ile Ukrayna arasında diplomatik ilişkilerin başlamasıyla Ukrayna’nın Kiev şehrinde Türkiye’nin büyükelçiliği ve Odessa şehrinde ise Türkiye’nin konsolosluğu bulunmaktadır.Ukrayna’nın ise Ankara’da büyükelçiliği ve İstanbul’da ise bir konsolosluğu bulunmaktadır.Türkiye ile Ukrayna, diplomatik olarak başlayan ikili ilişkilerini ticari sahada da geliştirmek için, 8 Aralık 1993 yılında resmi gazetede yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır.2017 yılından itibaren de ikili ilişkilerin daha çok geliştirilmesi için iki ülke arasında vize ve pasaport talep edilmemektedir.Sadece çipli kimlik kartları ile geçiş yapılabilmektedir.Ayrıca iki ülke Karadeniz Donanma İşbirliği Görev Grubu ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi bölgesel örgütlerde de birlikte yer almaktadır.Türkiye ile Ukrayna arasındaki ilişkilerde Kırım Tatarları’nın da önemli bir rolü bulunmaktadır.2014 yılında Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesi sürecinde Türkiye, her iki tarafa da ilk önce itidal çağrısında bulunmuştur.Daha sonra ki süreçte Ukrayna’nın Türkiye’den yardım istemesi üzerine Türkiye, söz konusu sorunun çözümü için girişimlerde bulunmuş ve olumlu sonuçlar da elde edilmiştir.2016 yılında ise Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko ile Türkiye’de bir araya gelen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Kırım sorunu için: “Türkiye, Kırım’ın gayrimeşru ihlakını tanımamıştır, bundan sonra da tanımayacaktır.” ifadelerini kullanmıştır.24 Şubat 2022 yılında başlayan Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısında Türkiye, sürecin başından beri her iki ülke arasında barışçıl havanın tesis edilebilmesi için yoğun çaba sarfetmiştir.Bu süreçte Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 29 Mart 2022’de Ukrayna ve Rusya heyetlerini barışın sağlanması ve bölgede istikrarın yeniden tesis edilmesi için İstanbul’da biraraya getirmiştir ve barışın sağlanması için önemli ilerlemeler sağlanmıştır.Türkiye’nin iki ülke arasında yaşanan müzakerelerdeki liderlik rolü uluslararası alanda da büyük ses getirmiş ve Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki rolü daha çok artmıştır.Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan sorunun başlangıcından beri Ukrayna limanlarında bekleyen tahıllar hem tedarik problemlerine hem de küresel gıda fiyatlarının yükselmesine neden olmuştu.Bu nedenle 22 Temmuz’da Türkiye’nin ev sahipliğinde Türkiye, Rusya, Ukrayna ve Birleşmiş Milletler arasında Ukrayna’dan tahıl ve gıda maddelerinin güvenli sevk edilmesini sağlayacak Tahıl Koridoru Anlaşması imzalanmıştır.Türkiye’nin ev sahipliğinde bu anlaşmanın imzalanması nedeniyle birçok ülkeden Türkiye’ye tebrik ve teşekkür mesajları gönderilmiştir.Bu kapsamda Amerika Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Tahıl Koridoru Anlaşması için’ “Birleşmiş Milletler, Türkiye Cumhuriyeti, Ukrayna ve Rusya, Ukrayna’nın Karadeniz üzerinden ihracatını sürdürmek ve dünyanın her yerinde ihtiyacı olanlara milyonlarca ton Ukrayna tahılı ulaştırmak için bir plan taahhüdünde bulundu. ABD bu anlaşmayı memnuniyetle karşılıyor ve BM Genel Sekreteri Guterres ile Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bu müzakerelere arabuluculuk yapma konusundaki kararlı diplomatik çabalarından dolayı takdir ediyor.” ifadelerini kullandı.Fransa Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Fransa’nın, Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden ihracatını güvence altına almayı amaçlayan ve Birleşmiş Milletler himayesinde imzalanan anlaşmayı takdir ettiği belirtildi.İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde, Twitter hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, ülkesinin, Rusya nedeniyle Ukrayna’da aylardır mahsur kalan tahılın ihracatına ilişkin anlaşmayı memnuniyetle karşıladığını aktararak, “Küresel gıda krizini hafifletme çabalarınız için Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ederiz.” ifadesini kullandı.Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in ofisinden yapılan açıklamada, Avrupa Birliği’nin Birleşmiş Milletler’in çabalarını desteklediği bildirilerek, “Türkiye’yi bu anlaşmaya aracılık etme ve uygulanmasını desteklemedeki önemli rolünden dolayı takdir ediyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.Bunun gibi dünyanın hemen hemen her ülkesinden Türkiye’nin uluslararası alandaki diplomatik liderlik rolünü ifade eden  tebrik ve teşekkür mesajları gönderilmiştir.Türkiye, bu rolüyle uluslararası alanda her zaman barışçıl ve çözüm taraftarı olduğunu göstermiştir.Bu vesileyle Türkiye ve Ukrayna ilişkilerinin daha çok geliştirilmesini ve Rusya-Ukrayna arasındaki sorunların çözülerek barışın ve çözümün yeniden tesis edilmesini temenni ederim.

 

Devamını Oku

Türkiye ve Çin İlişkileri

0

BEĞENDİM

Köklü bir tarihe dayanan Türkiye ve Çin arasındaki diplomatik ilişkiler, Çin’deki savaşlar ve hakimiyet mücadelelerinden dolayı bir süre kesintiye uğramış olsa da söz konusu diplomatik ilişkiler, 4 Ağustos 1971 tarihinde yeniden tesis edilmiştir.İki ülke arasındaki ilişkiler, genel olarak rekabetçi bir şekilde devam etmişse de uyumun ve işbirliğinin de nispeten hakim olduğu dönemler vardır.Çin’in 1979 yılında dışa açılma politikasını başlatmasıyla birlikte Türkiye ve Çin arasında üst düzey ziyaretler gerçekleşmeye başlamışsa da istikrarlı bir ilişki düzeyi kurulamamıştır.Ancak 2003 yılından itibaren Çin, Asya Pasifik Ülkeleri arasında Türkiye’nin en büyük ticari partneri olmuştur.İki ülke arasındaki ilişkiler de ticaret hacminin artmasına paralel bir şekilde hızlı bir ivme kazanmıştır.Türkiye ve Çin arasındaki ikili ilişkiler, 2009 yılından itibaren iyice gelişerek 2010 yılında stratejik işbirliği düzeyine yükseltilmiş ve iki ülke arasında ilişkiler hususunda hareketlilik artmıştır.Bundan dolayı Türkiye ve Çin’in aralarında artan ikili ilişki ağı nedeniyle birbirlerini daha fazla dikkate almaları gerekmektedir.Türkiye, Çin için Avrupa ve Balkanlar’a doğru bir çıkış kapısı ve Orta Doğu’da yer alan önemli bir ekonomik ortaktır.Çin ise Türkiye için ekonomik, güvenlik, siyasi ve sosyal bakımdan karşılıklı ikili ilişkilerin güçlendirilmesi gereken bir partnerdir.Türkiye, Asya ülkeleri ile ikili ilişkileri geliştirme bağlamında Çin’e ve Şanghay İşbirliği Örgütü’ne özel bir önem atfetmektedir.Bu vesileyle Çin de, Rusya ve diğer üye ülkelerin desteğiyle 6-7 Haziran 2012 tarihinde Pekin’de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları Zirvesi’nde oybirliğiyle Türkiye’yi Şanghay İşbirliği Örgütü Diyalog Ortaklığı’na kabul etmiştir.26 Nisan 2013 yılında ise Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütünün Diyalog Ortağı Statüsü Tanınmasına İlişkin Muhtıra imzalanmıştır.Bu muhtıra, Türkiye ile Şanghay İşbirliği Örgütü arasında  başta terörizmle mücadele, uyuşturcu kaçakçılığı ve bölgesel güvenlik konuları olmak üzere ekonomik, kültürel vs her alanda işbirliği ve birlikteliğin gelişerek arttırılmasını öngörmektedir.Türkiye ise bu vesileyle uluslararası ilişkiler noktasında her alanda ilişkilerini daha iyi bir seviyeye yükselterek ASEAN vs her türlü uluslararası kuruluşla ilişkilerini yoğunlaştırmayı amaçlamaktadır.Türkiye, uluslararası alanda Kıbrıs sorunu başta olmak üzere diğer uluslararası alanlarda da her zaman Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi olan Çin’in desteğini almaya çalışmıştır.Çin ise Türkiye’nin hassasiyet duyduğu konularda daha duyarlı ve titiz bir tavır almaya çalışmıştır.Türkiye ve Çin arasındaki diğer ilişkiler hususunda da konuşmak gerekirse;Çin’in Pekin şehrinde Yunus Emre Enstitüsü’nün bir şubesi bulunmaktadır.Türkiye’de ise dört tane üniversitede Konfüçyüs Enstitüsü şubeleri bulunmaktadır.Türkiye’de yer alan söz konusu enstitülerde Çince dersler verilmekte, Çin kültürüyle ilgili etkinlikler düzenlenmekte ve öğrenci değişimiyle ilgili fırsatlar sunulmaktadır.Aynı etkinlikler Çin’de de Türkiye’ye yönelik olarak düzenlenmektedir.Bu vesileyle Türkiye ve Çin arasındaki ilişkilerin ekonomi başta olmak üzere her alanda artarak devam etmesini temenni ederim.

Devamını Oku

Türkiye-Fransa İlişkileri

0

BEĞENDİM

Osmanlı ve Fransa arasında, 16. yüzyılda Şarklen’e esir düşen Fransa kralı Fransuva’nın annesinin Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istemesiyle diplomatik ilişkiler başlamıştır.Daha sonraki süreçte 1535 yılında Fransa, Osmanlı ile İspanya’ya karşı işbirliği yapmıştır.3.Selim dönemine kadar da Osmanlı ile Fransa arasındaki ilişkiler olumlu yönde sürmekteydi.Ancak Fransız Devrimi’nden sonra yönetimi ele alan Napolyon Bonapart’ın Mısır üzerindeki emelleri, Osmanlı ile Fransa arasındaki ilişkilerin bozulmasına neden olmuştur.Daha sonraki süreçte Fransızlar, Mısır’ı ele geçirmeyi başaramamış ve Osmanlı Devleti ile 1801 yılında El Ariş Antlaşması’nı imzalamışlardır.Bundan dolayı Osmanlı ve Fransa arasındaki ilişkiler olumlu yönde seyretmeye başlamıştır.Napolyon Savaşları sürecinde de Osmanlı yine Fransa’nın yanında yer almıştır.Fransız Devrimi sürecinde ortaya çıkan milliyetçilik akımından Osmanlı’da etkilenmiş ve Osmanlı Devleti’nin ırk temelli anlayışa yönelmesine neden olmuştur.Bu süreçte Osmanlı aydını laikleşmiş ve etkileri günümüze kadar devam eden ırksal çatışmalara yol açmıştır.Ancak bu böyle bilinmelidir ki eğer bir devlette milliyetçilik olacaksa bu milliyetçilik bayrak milliyetçiliği olmalıdır, bir ülkenin milletinin birliği ve bütünlüğü yönünde milliyetçilik olmalıdır.1.Dünya Savaşı sürecinde ise Fransa, Osmanlı’nın karşısında yer alarak Osmanlı’ya zarar vermiştir.Son dönemde ise 2001 yılında Fransa’nın Ermeni iddialarına yönelik söylem, tutum ve davranışları ilişkileri iyice germiştir ve Türkiye tarafından kınanmıştır.Ayrıca Fransa, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde de Almanya ile beraber Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkan başlıca ülkelerdir.Daha sonraki süreçte 2009 yılında Fransa’da Türkiye Yılı ilan edilmiştir.Bu durumla birlikte Türkiye, Fransa’da az da olsa kendini tanıtma fırsatı bulmuştur.2011 yılında ise Fransa, Ermeni iddialarını meclise taşımış ve kabul etmişlerdir.Bu durum Fransa’nın kendi kirli tarihini unutarak Türkiye’ye attığı bir iftiradan başka birşey değildir.Zaten gerçekler de dosyalar da Fransa’nın Türkiye’ye iftira ettiğini kanıtlamaktadır.Ancak 2011 yılındaki bu tavır Türkiye ile Fransa ilişkilerini iyice germiş ve Türkiye, Paris Büyükelçisi’ni Ankara’ya çağırarak Fransa’ya karşı yeni yaptırım kararları almıştır.Fakat daha sonra bir iftira olan bu asılsız iddialar Fransız mahkemeleri tarafından iptal edilmiştir.2012 yılında Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanı seçilen François Hollande dönemi ile birlikte Türkiye ile ikili ilişkilerde iyileşmeler görülmeye başlamıştır.Bu kapsamda 2018 yılında Türkiye ile İtalya ve Fransa arasında savunma sanayiye yönelik Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi  Antlaşması imzalanmıştır ve ilişkiler olumlu yönde seyretmeye devam etmiştir.Sonuç olarak Fransa, tarih boyunca Türkiye’ye karşı ikircikli davranmıştır.Bu durum ise Türkiye’nin gerek Fransa gerekse diğer ülkelere karşı denge politikası izlemesini gerekli kılmıştır.Bu vesileyle Türkiye’nin gerek Fransa gerekse diğer ülkelerle olan ekonomik, ticari, sosyal vb her alandaki ilişkilerinin artarak gelişmesini temenni ederim.

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.