Düz çizgide yürümeyi marifet sayanlar asıl letafetin çizgide değil çatlakta saklı olduğunu gördüklerinde hayrete düşeceklerdir. Arapça kökenli bir kelime olan letafet; bu günkü ülke yönetimini yürüten insanların güzel olma durumu, hoşluk, İncelik olarak gördükleri tüm gerçeği gün yüzüne çıkartacak anlamlar barındırmaktadır.

Çatlakları severim. Her nerede olursa olsun o çatlaklardan süzülen gün ışığı önümde duran ve kamufle edilmiş tüm gerçeği su yüzüne çıkartır. Sanırım bu sebepledir ki nerede bir çatlak görsem önce onu parmaklayarak kaşır ardından da küçük bir çocuk edasıyla dayarım çatladığı yerden doğan gerçeğe yüzümü, gözbebeklerim açıldıkça açılır, süzerim olan biteni, yüzleşirim gördüklerimle, tüm korkularımla hesaplaşırım çocuk kalbimle.

Ülkemin çatlaklarından süzülen gerçeğe yakından bakıyorum. Gidilen yolun düzlüğüne, istikrarın gerekliliğine dair telkinlerin bizi nereye götüreceğine olan merakımla sorguluyorum tüm gerçeği. Çatlak büyüdükçe büyüyor. Yarılıp açıldığında gerçeklik sandığımız ve bize sunulan hayat ile gerçek arasında hiçbir ortak yan olmadığını görme hayretiyle sarılıyorum kaleme kağıda.

Çıkart telefonunu bakayım, hiç kimse iş beğenmiyor, AVM’ler insan dolu, sokakta bak herkesin elinde bir poşet var, kimse aç değil, hadi göster cebinde kaç lira var, siz bilmezsiniz biz tüp kuyruklarında çokkkk bekledik, dünya bizi kıskanıyor… Sürüp giden ve yüzlerce çatlaktan sızan bu cümleler tek bir ağızdan çıkmışcasına parmaklar sallana sallana söyleniyor mikrofon tutan tüm sokak röportajcılarına tükürüklü ağızlar aracılığı ile ve  bağıra bağıra. Ortak bir dilin bu kadar yaygın olması; Surisi, İranlısı, Afganisi ülkeye akın ederken doğan mülteci sorunu için dilsiz kalıyor. Öyle görünüyor ki bu konuya henüz bir kılıf bulunamamış. Çatlaklar yanyana büyüdükçe büyüyor.

Ülkemin mülteci sorunu ırki bir konu değildir. Gerçekte müslüman kardeşliğinin ırksal bütünlüğe üstün gelmesi, şeri bir anlayışın galibiyetinin habercisidir. Üstüne üstlük bu mülteci istilası ülkemin egemen güçlerinin hayallerine hizmet etmekte ve şeri yönetimin kapılarını aralamaktadır. Cumhuriyetin yıkılması ile yerine kurulacak teokratik devlet hayalinin oluşumuna gereken oy deposu belli ki bu yolla tedarik edilecektir. Demokrasi naraları atanların ülke halkını ikna etme çabasına bile gerek kalmadan sandığımız ve sunulanın ötesinde yalın bir gerçeklikle duruyor çatlak karşımızda: Cumhuriyeti yıktılar!

Adalet, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler, Sağlık, Çevre ve Şehircilik, Dışişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Gençlik ve Spor, Hazine ve Maliye, İçişleri, Milli Eğitim, Ticaret , Sanayi ve Teknoloji, Tarım ve Orman, Milli Savunma Bakanı, Ulaştırma ve Altyapı, Kültür ve Turizm Bakanlıklarından açılan çatlaklar yeri doldurulamaz bir hal almıştır. Üretilen hükümet politikalarının yetersizliğinin üstüne ardı arkası kesilmeyen doğal afetlerle depremlerin, yangınların, sellerin açtığı çatlak eklenince büyüyen yarık hamasi sözlerle pansuman edilmeye çalışıladursun büyük mülteci akını hızla devam etmekte. Öyle görünüyor ki Ulu Önder Atatürk’ün Nutkunda bahsettiği tehlike bu gün Türk gençliğine hitabesinde olduğu gibi adım adım yaşanmaktadır.  İktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit  ederlerken ortasından çatlayıverecek olan ülkemin tüm bu tehlikelerinin hem Avrupa ve Amerika’ya ulaşmasına engel olabilecek hem de bir köprü vazifesi görecek stratejik konumu sebebiyle yabancı göçlerinin  durdurulması yerine bir set, bir çukur olma yolunda üstlendiği görevle derin bir yara almıştır.  Çatlak büyüdükçe onu tıkayacak bir yol bulmakta zorlananlar ülkenin şeriate teslimiyetinde  kafa çokluğuna ihtiyacı olduğunu bilerek hareket etmektedir. Bu durum Avrupa ve Amerika’yı rahatlattığı gibi egemen güçlerin maddi olanaklarını güçlendirmelerine, mültecileri ülkede tutmaları karşılığı alacakları ödenekler, hibelerle varlıklarını devam etmelerini sağlayacaktır. Vaz geçilen Cumhuriyet rejimi yerini sırasıyla önce Türk İslam sentezciliğine bırakmış şimdi de yeni bir anlayışla ümmetçiliğe bırakmaktadır. Bir Suri, İranlı, Afgani müslüman laik cumhuriyet taraftarı bir Türk’e yeğdir. Bu yolda yapılan tüm siyasi manevralar karşısında ülkenin düz bir çizgide yürümesini dirlik, birlik adı altında savunanlar egemen güçlerin zihniyetinde ve ülkem insanına tüm bu ekonomik ve sosyal ağır bedelleri ödetenlerin letafeti ile aynı çizgide ve çatlakta  saklanmaktadırlar. Çatlaktan süzülen tam anlamıyla şeraitin ayak sesleridir. Bir kadın olarak ben bunun nefesini ensemde hissediyorum. 

Ya siz?..

Selam, sevgi…