Orta yerinde iki adım kadar genişleyen, dar uzun sokağın sonunda Ayhanların evi vardı.Etrafı pirket duvarlarla çevrili evin bahçesinde yalnızca karanfil yetiştirirdi Ayhan.
Sokağın başında oturan Neşe’ye tutulduğu gün başlamıştı karanfil merakı. Bir gün gelir belki ona veririm düşüncesiyle karanfil ekmişti.
Bahçede karanfilin envai çeşidi… Girişte sağ duvarın dibi boydan boya kırmızı karanfillerle dolu. Şarabi kırmızılar, mercan kırmızısı, kiraz kırmızısı, horozibiği ve can alıcı alev kırmızı karanfiller.
Sonra küçük fiskiyenin etrafında vurgun pembe, kuşkonmaz yeşili karanfillerle, ortasından başlayarak katman katman renk değiştiren, uçları kıvrım kıvrım Çin karanfilleri. Ve ilalar, pulmarisler, travyankalar…
Ayhan’ın üzerine titrediği alev karanfillerdi. Bunlara kimseyi yaklaştırmazdı. Hatta annesini ,babasını bile. Diğerlerinden isteyene demet demet verirdi. Hatta bazen konuklara karanfil arajmanları yapardı. Ama bu arajmanlarda diğer türlerin her birinden örnekler olduğu halde alev karanfillerinden olmazdı. Onlar Neşe’nin sadece Neşe’nindi.
Annesi ve babası tek çocuklarının karanfil hikâyesini biliyorlardı. Ama evde bundan tek kelime konuşulmasını yasaklamıştı Karanfil Ayhan. Bir gün karanfillerin bakımını yaparken annesi yanına gelmiş:
-Ana kurban, bak gün be gün eriyorsun. Müsaade et varayım, açayım derdini kıza.
Ayhan kızmış:
-Olmaz ana ayıptır. Ne ben, ne sen ne de başkası onu sevdiğimi çaktırmayacağız, demişti. İşte böyle çaktırmadan, sezdirmeden sevmişti Karanfil Neşe’yi.
Karanfil mevsimi gelince üzerinde hep beyaz takım elbise olurdu. Ayağında kahverengi, yumurta topuklu beyaz kunduraları. Sağ yakasında alev karanfili. Sokağı bir baştan bir başa defalarca kat ederdi.Neşelerin penceresinin önüne her gelişinde başını önüne eğer geçerdi.İlerdeki eczanenin köşesine Neşe’nin kendisini göremeyeceği biçimde ilişir, onu seyrederdi.
Neşenin annesi ısrar etmiş, kocası imkânsızlıkları öne sürümüşse de kadın: “Ben parasını bir yılda çıkartırım.” demiş ve kocasına siyah-beyaz bir televizyon aldırmıştı. Yetmişli yıllarda koca sokakta sadece üç evde televizyon vardı. İkisi bir apartmanının üç ve beşinci katlarında, diğeri de tek katlı Neşelerin evindeydi.
Televizyon alınır alınmaz Neşenin annesi işe başladı. Akşamdan renk renk şerbetler yapar, bunları alüminyum tablet tüplerine doldurur, içlerine tutmalık bir çubuk koyar, dolabın buzluğuna yerleştirip eskimo yapardı. Pencere dibine gelip televizyon izlemek isteyen çocuklara bilet niyetine eskimo satardı. Almazsan sana izletmezdi. Eskimoları anne yapar, Neşe de satardı.. O yüzden pencerede hep Neşe olurdu. Bazen sokak çocuklardan bazılarında para olmazdı. Neşe:” Tümünüz Eskimo almazsanız perdeyi açmam.” deyip pencerenin perdesini çekerdi. Karanfil Ayhan köşesinden çocukları çaktırmadan yanına çağırıp onlara para verirdi. Böylece perdenin açılmasını sağlardı. Çocuklar televizyonu, Karanfil de doya doya Neşe’yi seyrederdi.
GIDA FIRSATÇILARINA İZİN VERİLMEMELİ
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.