Farkında olunmayan ve değeri bazen unutulan, ama insan hayatının en önemli parçası olan temel gerçeklik: Su

Olmazsa ne olur?

Düşünmek bile ağır geliyor. Çünkü su nimeti, insanın hem bedensel hem de besin zincirinin üretilmesinde tarımsal /hayvansal yaşamın ana kaynağıdır.

Değerini bilmek ve değeri kadar önem vermek gerekiyor. Çünkü var olmasını sağlayan kudret, suyun insana verdiği yaşam sayesinde korunmasını ve uygun şekilde kullanılmasını istemekte.

İsraf ve savurganlık adına sağlanan su ve enerji kaynaklarını heba etmeden ihtiyaç dâhilinde tüketmenin zorunluluğunu duyumsamak lazım…

Artık sadece ilimizin de içerisinde bulunduğu bölge değil, ülke geneli ve dünya geneli “Su Krizi” diye ifade edilen ve gelecekte insan topluluklarının yaşadığı coğrafyaları hayati önemde etkileyecek olan bu konu, evrensel uyum yasaları ve örgütlü devlet yapılarının üzerinde ısrarla düşünmesi gereken bir alan!

Doğayı bozmamak…

İklim hareketliliğiyle uğraşmamak…

Doğal döngü itibariyle var olan evrimsel işleyişe zarar vermemek…

Kirlilik yaratmamak…

Su, Hava ve Toprak gibi üç ana elementin değerini fark ederek, unutmamak…

Tasarruf ve bilinçli kullanım ilkelerini benimsemek…

Yani insan kaynaklı bozucu etkenleri belirleme ve doğal ortamı zarara uğratacak etkenleri ortadan kaldırmaya yönelik projeler gündemimize gelmeli. Birilerinin gösterdiği çaba veya az bir kitlenin girişimleriyle doğanın tahrip olmasına engel olmaya çalışmakla iş bitmiyor.

Genel manada bilinçli politikalarla belirlenecek projelerle tüm bireyleri içerisine alan koruma/sürekliliğini sağlama eylem planları ön plana çıkarılmalıdır.

Normal şartlarda kuraklık ve su krizinin en göze batan işareti barajların durumudur. Barajlardaki su seviyesi bulunulan yerleşim birimleri ve insan topluluklarının oluşturduğu yaşam alanları itibariyle kullanılan su miktarına bağlı olarak birikim potansiyeline sahiptir. Barajlarda azalan su miktarı kuraklık ve yağış oranlarının azlığı/çokluğu konusunda takip edilmesi gereken merkezi noktalardır.

Bu yaz aylarında sadece ülkemizde değil, dünya genelinde yaşanan aşırı sıcaklık/kavurucu hava olayları genel manada barajları kurutma seviyelerini önümüze koydu. Birçok su havzasına sahip olan barajlarda su miktarı dip noktaya düşmüş durumda.

Su tasarrufu yapılması bir yana potansiyel yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının doğal dönüşümünü sağlaması konusunda sanırım biraz duaya ihtiyacımız var. Yaratıcı kudretimizin sağladığı nimetlerin farkında olarak, insanın kendisine verdiği zararları sorgulama adına sadece su kaynakları değil, enerji kaynaklarına da sahiplenilmesi gerekiyor.

İlimizde baraj altında ve yapılan barajların su havzalarında düşük seviyelerde gezen su miktarının gün yüzüne çıkardığı eski ev ve yapılar yüzümüzde mutluluk sebebi olurken; İçten içe susuzluğa yol açması da acı hislerini yaşamamıza neden oluyor.

Bireysel manada değil ama ulusal anlamda devletlerin ve milletlerin aralarında kurdukları ittifaklar aşamasında savaş ve soğuk dönem çatışmaları kadar doğal kaynaklar ve kullanımı konularında da gündemler yaratması şart.

Çünkü yeterli ve gerekeli gündemler peşinde koşulmadan daha çok rekabet, siyaset ve savaş maddelerinin ön planda olduğu oturumlar haber kaynaklarının uğraştığı maddeleri oluşturmakta.

Savaş ve çatışmalar “Barış Ekseni” nde ortak mutabakatlara varan dengesel dönüşüm evrelerine yönlendirileceğine; Yıkımların ve katliamların tarihe not düşülmesine yol açan olaylar zincirine yeni halkalar eklemesi, utanılması gereken bir tarihi mirastan başka bir sonuç doğurmuyor.