Çiftçi kimdir? Çiftçi her sabah güne yeni umutla ve azimle başlar, atasından yadigar toprağına canı gibi bakar, işinin emeğinin her zaman başındadır, teknolojiyi takip eder, gece gündüz demeden kışında yazında bütün emeği ile sofralar kurulsun diye çalışır.
Yaklaşık 12.000 yıl önce, avcı/toplayıcıların yerleşip kendi yiyeceklerini yetiştirmeye başlamasıyla birlikte başlayan çiftçilik tarihteki en eski mesleklerden biridir. Günümüzde tarım ve çiftçiliğin geldiği noktada tarım; biyolojik çeşitlilik kaybı ve iklim değişikliği ile doğrudan bağlantılıdır. Bununla birlikte, sürdürülebilir tarım iklim değişikliğini azaltmak ve iklim değişikliğinin etkilerine karşı direnci güçlendirmek, kritik habitatları korumak, toprak sağlığını ve su kalitesini iyileştirmek için benzersiz bir potansiyele sahiptir.
Zehirsiz-sağlıklı sofraların bilinçli ve desteklenen çiftçilerden geldiğini biliyor musunuz? Endüstriyel tarımda kullanılan pestisitler, en başta çiftçileri ve tarım işçilerini etkiliyor. Dünya genelinde pestisitlerden zehirlenen çiftçilerin ve tarım işçilerinin sayısı son 30 yılda yaklaşık 15 kat arttı. Çukurova Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, çiftçilerin %94’ünün kanında ve tamamının saçlarında en az 1 tarım zehiri olduğu ortaya çıktı. Adana’da gerçekleştirilen başka bir çalışmada ise çiftçi ve tarım işçilerinde kromozom bozukluğu görülme olasılığının daha fazla olduğu belirlendi. Kanser başta olmak üzere pek çok hastalığa neden olan pestisitler, özellikle çocuklar ve anne karnındaki bebekleri daha fazla etkiliyor.
Ege Bölgesi’ndeki 16 meyve ve sebzeden toplanan 3044 numune alındı ve pestisit kalıntıları incelendi. İncelenen örneklerde 64 farklı tarım zehirine rastlandı ve örneklerin yarısında en az 1 tarım zehiri tespit edildi. Üzümde 35, çilekte 22, kuru kayısıda 21, şeftalide 17, kiraz ve narda 11, biberde 10, domateste 7 farklı pestisit bulundu. Pestisitler sadece bizlerin sağlığını değil; arılar, kuşlar gibi pek çok canlıyı tehdit ediyor ve biyoçeşitlilik kaybına neden oluyor. Vakit kaybetmeden tarım zehirleri tamamen yasaklanmalı ve zehirsiz üretim yöntemlerine geçilmeli.
Gıda sistemine dahil olan herkes (yetiştiriciler, gıda işletmeleri, distribütörler, perakendeciler, tüketiciler ve atık yöneticileri) sürdürülebilir bir tarım sisteminin sağlanmasında önemli rol oynayabilir. Gıdamız ile daha yakından ilişki kurmak, besinlerimizin değerini bilmek ve sürdürülebilir tarımı desteklemek gerek bunun için.
Öte yandan acı olan gerçekler var, açlık gibi!
Vatandaş meyve sebzeyi taneyle alabiliyor. Verimli topraklara sahibiz ama açlıkla sınanıyoruz. İthalata dayalı tarım politikası, yerli üretimin giderek azalmasına neden oluyor. TÜİK verilerine göre Türkiye’de çiftçi sayısı son 12 yılda yüzde 48 azaldı. Türk-İş verilerine göre, nisan ayında açlık sınırı asgari ücretin üzerine çıktı.
Türkiye’de pek çok aile yeterli gıdaya ulaşamıyor maalesef.
Bu şartlar altında sağlıklı beslenmek bir yana geçinmek de çok zor. Temel gıdadaki artışlar can yakıyor. Peki asıl yapılması gereken neydi? Kendi çiftçimizin arkasında olmalı, yerele sahip çıkmalıyız. Üretici, çamurda, yağmurda, karda gece gündüz ürünlerin başını bekliyor, durmadan çalışıyor ama yine de karşılığını alamıyor.
Herkesin temel ihtiyaçlarını karşılayacak imkana sahip olması, sağlıkla beslenebilmesi ümidiyle, sağlıkla kalın..
FANATİKLİK VEYA AŞIRILIK (2)
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.