EĞİTİM SÜRECİ - Batman Pusula Gazetesi
a
0

BEĞENDİM

Spread the love

Öğrenci olmak…

Dışarıdan bakıldığında kolay ve güzel görüntüler var. Ama bir de işin içerisinde olan ve bize basit gelen sorumluluk bilincini yüklenen öğrencilere sormak lazım!

Öğretmen olmak…

Kolay ve güzel mi? Basit bir sorumluluk mu?

Alınacak yanıt, umulanın aksine zor ve mücadele gerektiren zorlu bir yarış olduğu yönünde ağır sorumluluklar gerektirdiği olacaktır. Herkes kendi kapasitesine göre ve kendi bilgi, beceri ve yeteneklerine göre öğretim kademelerinde eğitimlerini alma sürecine tabi olarak çaba göstermekte.

Öğretmenlik süreci de ortaöğretim sonrası lisans programlarının içerisinde öğretmen yetiştirme programlarının ürün olarak eğitim alanına kazandırdığı çatıyı oluşturur. Zorlu ve emek gerektiren uzun bir dönemin varılmak istenen hedefinde maddi ve manevi boyutlar yer alır. Çünkü kazanç ve insan yetiştirme gibi iki ana boyutun amaçlar birliği oluşturan mesleki gelişim modelinin son zamanlarda tartışılır yönleri üzerinde fazlasıyla duruluyor.

Ülkemiz geneli İlkokul, Ortaokul ve Lise düzeyinde, Özel Okullar da dâhil 17.588.958 öğrencinin eğitim gördüğü tespiti 2017 yılı resmi rakamlarının önümüze serdiği bir istatistik. Bu sayı İlimizde 172.342 öğrenciyi gösteriyor. Büyük bir potansiyel olduğu kadar müthiş bir insan kaynağı…

Üniversite ayağının da dâhil olduğu ortamda rekabet ve istihdam olanaklarının kısıtlı imkânları düşünüldüğünde kolay ve basit kavramlarının yüzeysel kaldığı görülüyor. Çünkü istihdam ve iş olanağı ile geleceği tasarlamak kitlesel sorun haline dönüşümü zorunlu kılıyor.

Genel politik tedbirlerin ve eğitim sistemlerinin değerlendirilmesi konusunda hiçbir sektör bu kadar geniş bir ağ sistemine sahip değil. Hitap ettiği kesim sadece belli bir insan potansiyelini ilgilendirmiyor. Tam tersine bebeklik dönemi sonrası başlayan insan hayatının son anlarına kadar yer edinen bir eğitim ve öğrenme-bilgi edinme sürecinin vaz geçilmez yaşam karakteri olarak varlığını değer kazanarak devam ettirmekte.

Doğrusu eğitim kalitesi ile insan kalitesinin bu denli birbiriyle ilintili olduğu öğretim ortamlarında genel hedeflerin ana noktası, tam anlamıyla donanımlı insan profiline ulaşılması olmalıdır.

Ama Anaokulu ile başlayıp lisans eğitimi sonrası dönemi kapsayan süreçte edinilmesi gereken formasyon ve edinimlerin kazanılması tam anlamda gerçekleşebiliyor mu?

Mevcut şartlar ve sistem anlayışı günümüz eğitim ve öğretim koşullarını karşılayamaz durumda. Çünkü üniversite mezunu olan ve KPSS gibi iş sahibi olmayı sağlayan bir sınavın kapısında biriken bir milyon insan duruyor. Ortaöğretim mezunu olup da ÖSYM sınavlarına, yani Temel Yeterlilik Sınavı ile Alan Yeterlilik Sınavına girecek olan 2 milyon 322 bin 421 aday ve başvuru yapmayan ve sınavlara katılmayan on binlerce öğrencinin biriktiği bir sistemsel bütünlükten bahsediliyor!

Lisans eğitimi sonrası yetişmiş kalifiye eleman olunması durumunda, iş ve istihdam olanağı artmakta… Ama ne yazık ki, birçok mesleki gelişim modelinde kendini yetiştirerek liyakat kazanan mesleki yeterlilik adayına rastlanamaz oldu. Mesleki yeterliliğini sağlayamayan bir yığın insanı yaratan sistemsel yapılanmanın uygulama alanlarında yüz binler savrulmakta.

Bu manada bürokrat değişimleri ile sorunun çözülmesi mümkün değil, çünkü 2004’ ten bu yana 6 Bakan değişikliği yapıldı ve hala sistemsel sorunlar nedeniyle ve her yıl değişen müfredat, kaynak, yerleşim modelleri, fiziki koşullar ve maddi problemler sebebiyle nitelikli insan profiline ulaşma sorunları yaşanmakta.

Eğitim sistemi olarak dış görüntüsü dolu görünen, ama içi boş kalıplarla yığılı olan öğretim sürecinde nitelikli insan yetiştirme çabalarının ve süreçlerinin kalıcı programlar ve ısrar edilmesi gereken modellerin bulunup uygulanması ile sağlanacağını sorgulamak gerekiyor.

Öğretmen yetiştirme programlarının ortaya çıkardığı manzara KSS Alan Yeterlilik Sınavı’ nda 50 soruda 16 doğru cevabın olması öğretmenlerin yeterlilik ve yetişme koşullarının ne kadar sağlıklı olmadığını göstermekte.

Sorun sadece birey olarak öğrenci veya öğretmenlerin kendi yetişme şartlarını sağlayamaması değil, hazırlanacak ortamların ve fiziki koşulların yanında öğretim modelleri, müfredat, sınav ve yerleşim uygulamalarının üzerinde fazla oynanmasıdır.

Üzerine eğitim sürecini basite alan öğrencilerin kendini yetiştirme ve mesleki edinimleri kazanma derdi olmayan bireysel tembellik de eklenince manzara daha çok anlamsız hale dönüşmekte.

Köklü ve kalıcı sistem arayışlarının bir an önce sağlanması ve uygulamaya geçilerek uzun yılları kapsayacak ve ortaya ürün çıkaracak programları-modelleri sindirmenin yollarını bulmalıyız. Sorunların büyümemesi veya ortaya sorunların çıkmaması her şeyin yolunda gittiği manasına gelmiyor.

Çünkü devlet okullarında okuyarak hiç kimse Fen Lisesi’ na veya üniversite kademelerinde kaliteli bir lisans programına yerleşemiyor. Bunun için Özel Okulların kapısını çalmak ve üzerine para vermek gerekiyor ki, nerede kaldı eğitim-öğretim ilkelerinin eşitlik ve genellik maddeleri?

İlkokulda öğretmen, Ortaokullarda sınıf, Liselerde okul arayışı ve seçme güdüsünün yanında özel okul ve dershane arayışları nereden kaynaklanıyor?

Demek ki bir yerlerde düzeltilmesi gereken sorunlar yumağı var!

Acaba özelleştirme ve özel teşebbüsse eğitim kurumlarında yol açmakla çözüm üretilemez mi?

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.