Meymune Boğazı’ nın girişinden itibaren eski yolun sona erdiğini ve yeni kavşaktan sola doğru son sürat yol alırken, sol tarafta tepede bulunan sondaj kuyularının size eşlik ettiğini görüyorsunuz. Sağ tarafta ise sırasıyla nehrin yükselen suyunun altında kalma talihsizliğinde olan Suçeken Köyü (Şkefte), Kesme Köprü-2 (Zağore) ve Kesme Köprü-1 (Zeriye) köylerinin suya olan yenilgisine şahitlik ederek yolculuğunuza devam ediyorsunuz.

Yeni yoldan Raman Dağı’ nın etekleri boyunca yeni yerleşkenin üst tarafından aşağı doğru inerken, bir yabancılık duygusu ve garipseme arası hislerin benliğimizi kapladığını duyumsuyorsunuz.

Yeni yapılan Hasankeyf yerleşkesinin içerisinden eski yerleşim birimine doğru aşağı inerken evler, kurum binaları, eğitim yuvaları, taşınan eski tarihi eserler size yol gösteriyor. Tarihi Türbenin taşınmadan önce bulunduğu kavşak noktasına gelindiğinde, önünüzde yüzyılların yorgunluğunu taşıyan ve milyarlarca insanın geçiş onurunu haykıran İpek Yolu’ nun uzantısı olan yol ile buluşuyorsunuz.

Artık suyun ağır örtüsünü üzerinde taşıyacak olan tarihi ticaret yolu ve efsanelere konu olan köprünün bir daha insanlarla buluşmama adına kendini karanlık sulara teslim etmenin talihsizliğini yaşarcasına, son görüntülerini objektiflere verdiğini görüyorsunuz.

Tarihi-kültürel miras mı?

İnsana elektrik ve su kaynağı olacak faydacıl bir enerji yuvası mı?

Biz tartışmaları aramızda sürdürürken, bir türlü önem verilmeyen, değerlendirilmeyen, kazanç sağlayacak donanımlara yol açılmayan, turizme dünyanın en büyük açık müzesi olarak kazandırılmayan, milyonların her yıl uğrak yeri olacak projeleri-girişimleri sergilemeden yok olan bir kültür mirasının yok oluş hikâyesine figüranlık yapıyoruz.

Hakikaten, tam bir tarihsel dönüşüm yaşandı. Medeniyetler merkezi olan bir miras, değerlendirilmediği ve mirasa sahip çıkılmadığı için boğuldu. Sit Alanı ilan edilme dışında hiçbir gelişim sağlanmayan Hasankeyf efsanesi, varlığını sona erdiren su dalgasına yenik düşerken, zafer kazanan birilerinin dualarında yer edinecek mi acaba?

Arazi ve konut sahiplerinin ilgili Bakanlıklar tarafından ödenen paralarla Batman merkez ve yeni Hasankeyf’ te aldıkları Emlakların kaynağı olmak da yok olan tarihi mirasın kaderi oldu.

Gün geçtikçe sessiz örtü beraberinde yokluğu da taşıyarak, kendisini ziyarete ve yok oluşu izlemeye gelenlere haykırışını duyuramamanın ezikliğiyle dış dünyaya vedaya devam ediyor. Bir dönem sokaklarını sessizliğin gölgesinde adımlayan ve nehir kenarında su sesiyle gözleri dünyaya kapayarak huzurun doruk noktasını yakalamaya çalışanları, üzerinde taşımayı sorumluluk bilen mekânın vedası acı oluyor.

Son haftalarda canlı tiyatronun final perdesini indiren ve yok olan tarih sahnesine şahitlik etmeye çalışan binlerce ziyaretçinin akınına uğrayan Hasankeyf’ e bakışlarını diken ve hüzün hislerini iç geçirerek yaşayanlar da var. Orta yaş üzeri ve özellikle yaşlı kesimden olan büyüklerimizin, geçmişte kader birliği yaptığı mekâna olan hüzünlü derin bakışları çok şey anlatıyor.

Çünkü onlara acı gelen bir manzaranın istenmeyen görüntüleri ile anılarının yok oluşu ile beraber dünyaya gözlerini kapatma şansızlığını yaşayan ortamın masumluğuna tanıklık ediyorlar.

Ama…

Ilısu Barajı ile birlikte tarihin su altında kaldığı gerçekliğinin sadece hüzün boyutu mu var? Hayır, çünkü elektrik üretimi ve tarımsal sulama ile birlikte oluşan tabiat güzelliğinin uzun vadede kazandıracağı temiz ortam, mesire alanları, piknik alanları ve ılıman hava sonucu yağışların gelmesi gibi olumlu tarafları da var.

Tarihsel dönüşümün olumlu tarafında olma adına baraj çevresinin yeşillendirilmesi, su kütlesinin gezi amaçlı feribot seferlerine açılması, nüfusu yüksek artışlar gösteren ilimiz insanlarına piknik alanlarının yapılması projelerine yönelmek gerekiyor.

Ayrıca su ortasında ve kenarda kalan tarihi eserlerin ziyaretine sadece yerli halk değil, başka il ve ülkelerden de insanların geleceği düşünülerek “Turizm ve kazanç amaçlı ne tür projeler üretilebilir?” sorusunun yanıtlarına kafa yorulmalı. Bu işin sorumluluğu da Hasankeyf Belediyesi ve Kaymakamlık başta olmak üzere ilimizin yönetim mekanizmalarına düşüyor.