Yağmurlarıyla her oluğu, her kanalı doldurmaya çalışan sonbahar mevsiminin; arkasından, kış mevsiminin de geleceğini  hissettiren ve insanı hafifçe ürperten rüzgarlı bir sabahında, arabasıyla evinden işyerine gitmekte olan zengin iş adamına yağmur ve soğuk esintili rüzgardan başka daha neler getirebileceği, adamın kendisi tarafından da bile tahmin edilemiyordu. Özel aracındaki müziği açmış ve alçak sesle dinler vaziyette iş yerine gitmekte iken, yağmurun hızına yetişemeyen sileceklerinin çılgın sağ sol yaylanmaları da devam ediyordu. Bir kaza yapmama dikkatliliğinde yol alırken birden yolun sağ tarafındaki durağa gözleri ilişti. Durakta iki kadın duruyordu ve pozisyonları itibariyle durumları hiçte iyi görünmüyordu. Kadınlardan biri genç, diğeri yaşlıydı. Genç olanı hamileydi ve sanki doğum sancıları çekiyordu. Bütün bunlar 5-7 saniye gibi bir sürede cereyan ediyordu. Karar verip vermemesi arasında da 3-5 saniye geçti. Kararı kesindi. Bu insanlara yardım etmeliydi. Aracıyla durağa yanaştı ve sağ ön camını açarak nereye gitmekte olduklarını sordu. “Hastane’ye” cevabı üzerine hemen binmelerini söyleyerek onları aracına bindirdi ve “Hangi hastane’ye” diye sorup adresi aldıktan sonra

belirtilen adrese biraz daha süratli bir şekilde yol almaya başladı. Yoldaki kısa sohbette sadece şunu öğrenmişti adam. Kadının kocası çalışmak üzere yurt dışında bulunuyordu ve kaldıkları şehirde kimi, kimseleri yoktu. Hastane’ye güvenli bir şekilde vardıktan sonra, görevlilerin müdahalesi ile durum normale dönmüş ve herkes rahatlamıştı. Zengin iş adamı, bir sıkıntıları olursa bıraktığı karttan kendisine ulaşmalarını söyleyerek geçmiş olsun dilekleriyle iki kadının yanından ayrılarak işine gitti.

         Ertesi sabah; iş yerinde çalışmakta olan zengin iş adamının telefonu çaldı. “Alo” demesiyle, normal renginde olan yüz derisi, 5 saniye içinde kırmızıya büründü. Daha sonra canı bir şeye çok sıkılan, üzülen, utanan insanların yüzünde olduğu gibi sinirinden renkten renge giren yüzünün, ifadesi de değişmeye başladı. Kaşları çatılmış, bütün vücudu sinirden tir tir titremeye başlamıştı. “Alo” dedikten sonra, karşı tarafta konuşan kişi ona 5 saniye içinde sadece şu sözcükleri söylemişti:”Müjde! Nur topu gibi bir çocuğunuz oldu.” Sadece “Neee!...” diyebilmişti. “Beyefendi. Dün hastanemize yatırdığınız eşiniz doğum yaptı. Sizleri bekliyoruz.” cevabı ile durumu anlamıştı. Sadece “Geliyorum.” dedi ve telefonu kapattığı gibi soluğu hastanede aldı. Kapıda kendisini dün gördüğü kadınlardan yaşlı olanı karşıladı ve o da müjdeyi vererek durumu daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdi. “Ne diyorsunuz hanım efendi. Ne çocuğu…” demesine kalmadan güleç görünmeye çalışan kadın,asabiyetini yüz ifadesi ve ses tonuyla değiştirerek lafını ağzına tıkadı. “Ne çocuğu ha!... Sen kızımla geçirdiğin o günleri unutmuş mu görünüyorsun? cevabı adama kadınların kötü niyetini anlatmaya yetmiş, artmıştı bile.

Hemen baştabibin odasına giderek hormon testi yapılması ve durumun laboratuar sonucuyla açıklığa kavuşturulmasını isteyen adamı, esas daha kötü bir sonuç bekliyordu. Ve tahlil sonucu ile dünyası başına yıkılmıştı. Artık kötü niyetli kadınları unutmuş, tahlil sonucunu düşünüyordu. Aldığı sonuç doğru olamazdı. Hemen başka bir hastaneye gitti. Oradaki ve üçüncü hastane’deki tahlillerin sonucu aynıydı. Adam, doğuştan kısırdı ve çocuğu olamazdı. Eve gitti. Kapının zilini çaldı. Gülerek karşılayan karısı, ne olduğunu, niye erken geldiğini sormaya fırsat bulamadan adam ona şu soruyu sordu:

  • Bu çocuklar kimden?
  • Ne diyorsun kocacığım. Sen delirdin mi?
  • Sana çocuklarımız kimden diye soruyorum.
  • Tabi ki senden. diye cevapladığında adam üç hastanedeki tahlil raporlarını karısına göstererek kendisine doğru cevap vermesini beklediğini söyledi.

İki çocukları vardı ve kadın bu durum karşısında itiraf ederek konuşmasını

şöyle sürdürdü:

         -Benden çocuğun olmayınca, evliliğim kurtarmak için ilk çocuğumuzu, anlaşmalı olarak birisiyle beraber olarak dünyaya getirdim. Amacım sadece benden boşanıp başka biriyle evlenmemen ve bu evliliğimizi kurtarmak içindi. dedi

         - Peki. Ya ikincisi. Onu nasıl izah edeceksin?

         -İkinci çocuğumu da şüphelenmemen için aynı şekilde doğurdum. dedi kadın…

         Yaklaşık 10 senelik evliliğin gizli bir sırrı; bir sonbahar mevsiminde, insani bir yaklaşım ile hayvani bir yaklaşımın çakıştığı hastane mekanında, umulmadık bir şekilde bütün gerçekleriyle ortaya çıkmıştı. İyiliğin bilgisine sahip olmayana bütün diğer bilgiler zarar verir. [ Montaigne ] İyiliği ilke edinmeyen kişiler hep zarardadır. Kötü niyetli kadınla kızınadır bu sözler.

         Öyle sırlarımız vardır ki, evli kadının sırrı yanında devede kulak kalırlar. Bizimle mezara bile gitseler, neticede her zaman, her saniye; -anlaşıldıktan sonraki rahatlığı vermeden- ömür boyu beynimizi kemirir durur ve hayatı bize zindan ederler. İtiraf etmek, özür dilemek, aynı hatayı bir daha yapmamak bizleri daha rahat,huzurlu ve mutlu  yapmaz mı? sevgili okurlar…

                                                                                 Serdar Feyyaz ONUR