Arkeologlar Orta Doğuyu eski dünya diye tabir ederler, zira ilk insanın ve buna bağlı olarak ilk medeniyetin zuhur ettiği yerdir Orta Doğu, bundan dolayı bir çok tarihi esere ev sahipliği yapar Bizim memleket.
Boşat Kalesinin ismini daha çok, Bizans’ın Doğu Komutanı Seklaeros’un Kral Basaileios’a isyan edip mağlup olduğunda ismi tarihi kaynaklarda ( P’şp’ş ) olarak geçen Boşat kalesine sığındığını okumuştum, Batmana yakın olan bu kaleyi ziyaret etmek gerekiyordu.
Ahmed i Hani derneğinden dört kişilik bir heyet yola çıktık, Silvan ilçesinin içinden dağlık alana doğru yöneldik, yol çok iyi değil kötü da sayılmazdı, burada köy yolları bu şekildedir, Silvan sıra dağını aştık, karşımızda Mereto dağının etekleri Badıka eşiretinin ormanlık alan içinde serpilmiş yeni yapıları, güzel bir manzara oluşturuyorlar.
Boşat Kalesinin bulunduğu yer çapı, beş * on Km kadar Kuzeye bakan ormanlık bir vadidir, bu kale diğer bildiğimiz kaleler gibi taş malzeme taşınıp yapılmamış, vadinin tam ortasında doğal bir yapıdır, 15 / 20 M kadar yüksek bir kayalıktır, kalenin üstü 150 M kadar uzun, genişliği 40 / 50 M kadardır, dış çevresi uçurumdur bu kayalıklara işlenmiş bazı resimler hala mevcuttur, kalenin kuzey tarafında arabaların çıkabileceği bir yol yapılmıştır.
Biz Kaleye bir patika yoldan çıktık, orada meskun olan iki genç güler yüzlü bir şekilde bizleri karşıladılar, yüksek bir yerde de yapılan köy tipi bir çardağa gittik, 15 / 20 kişilik bir misafir gurubu vardı, bize soğuk su ve çay ikram ettiler.
1993 yılında henüz SİT alanı olmadan ( 1997 ) “Sadık” Ve “Hamd u Sena” adlı iki kardeş aileleri ile birlikte yerleşmiş ve kalenin tepesinde evler yapmışlar.
Orada ailenin akrabası olup Artuklu Üniversitesinde Arapça Doktorasını yapan Halim Hoca ile tanıştık, Halim Hoca 50 yaşlarında Sempatik bir insandı, o bizlere kaleyi gezdirip hakkında bilgiler sundu. bu yüksek yerde üzüm ve İncir ağaçları vardı, Kalenin bir köşesinde Üzümden Pekmez ve şarap yapımı için mahşere denilen çok derin olmayan bir iki kuyu ve oyuklar vardı, hem kale üstünde hem de çevresinde bulunan tarihi mağara ve oluşumlar buranın çok eski bir yerleşim yeri olduğunun işaretidir.
Kalenin en yüksek noktasındayız artık, iki köşede birer yapay gözetleme küleler var, o ufak yerde birde mağara var, söylediklerine göre burası bir Morg veya Hapishane olarak kullanılmış. Vadinin diğer tarafların da bu kaleyi çevreleyen, daha ufak bu şekilde dört tane daha kale var, sanki bu büyük kaleyi koruma noktaları gibidirler, ama unutulmasın onlarda doğaldır, üstlerinde gözetleme yerleri vardı.
Köyün bulunduğu yer ormanlık bir vadidir, bu orman içinde hepsi çatılı, bazı yerlerde kümelenmiş bar kaç ev, bazı yerlerde tek evler yapılmış, bir köy yerleşimi için oldukça geniş bir alan, çoğu yeni çok güzel yapılar ormanın içinde birer süs şeklinde parlıyorlar, Kalenin üstünden her yer berrak bir şekilde görünür, şahane bir manzara var, Karadeniz yaylalarını andırıyor. gördüğüm burada da su sıkıntısı var, çünkü köyün içinde hayvanlarla su taşıyan birkaç çocuğa rastladım.
Akşam üstü bu merakımızı giderdikten sonra, yolun Kulp tarafına bakan Mala Badi Barajının paralelinde Batmana döndük.