Eğitim-öğretim olgusu her ne kadar belli yaş gruplarının ve yaşamın belli dönemlerinin uygulanagelen bir süreci olsa da, aslında “Eğitim” sona ermeyen, bilginin edinilmesinde sınır tanımayan, hayatın son anına kadar gelişimi-değişimi insana kazandırmaya devam eden bir güç.

Güç…

Çünkü Eğitim, yetenekleri geliştiren, becerileri artıran, gelişim evrelerini sürdüren, zihinsel ve sosyal gelişim donanımlarını insana yüklemekten vaz geçmeyen ve sermaye olarak kullanılan bir gerçekliktir.

1500’ lü yıllar sonrası insanlık tarihi Bilim ve Teknolojik gelişmelerle birlikte değişim ve gelişim alanlarında yeni ufuklara açıldı. Özellikle önceki yüzyıl ile birlikte teknolojik sıçramalar ve orta konan araç-makine gücü ile doğaya bile sahip olma becerisine yönelmeye başlandı.

İnsan hayatının tüm alanlarında kolaylık sağlayan teknolojik ürünlerin, eğitime muhtaç olan ve “Öğrenme” etkinliğini sürdürmeye çalışan insan için önemli katkıları oldu. Bilgisayar devriminin yarattığı yenidünya ile bilgiye daha kolay ulaşım sağlanması, öğrenmenin kazanılmasını çabuklaştırdı.

Sadece parmak ucu ile program yönetimini sağlamak öğrenme ve bilgi edinmede yeterli oluyor.

Bilgi, insana değer katan ve sorumluluk yükleyen bir maliyete sahiptir. Bilmek, Bilgi sahibi olmak, Kendini Tanımak ve Var Olmak insanın omuzlarına konmuş ayrı bir yüktür. Buna Sorumluluk diyoruz. Sorumluluk yükü aklını kullanan ve iradesi ile seçebilen varlık için Bilgi sahibi olmanın zihinsel faaliyetlerine temel oluşturur.

Bilmek ve Düşünmek yeteneği ile Bilgiye olan hâkimiyet sayesinde günümüz teknolojisi ortaya çıkmış, zaman ve mekân sınırları aşılarak mutlak bilgi gücüne erişilmiştir. Çünkü önceki yüzyıllarda yazılı belgeler ve kitabelerin uzun uğraşlar verilen bilgi edinme süreci, yerini parmak uçlarıyla tıklamalara bıraktı.

Resmi ortamı Okul olan eğitim sürecinin insana gelişim ve değişim noktasında kattığı bilgi donanımı için belli şartlar gerektiği üzerinde tartışmalar yapıladursun, toplumsallaşmayı ve kültür gelişimini kazandırması açısından eğitim kurumları vaz geçilmez olmakta.

Tartışma konusu şu: Eğitim, sadece belli bir mekânda ve belirlenen zamanlarda mı alınmalı? Yoksa teknolojik araçlar yardımıyla okullar-kurumlar olmadan herhangi bir yerden bilgi edinme süreci tamamlanabilir mi?

Zor bir seçim… Ama alışılagelen bir uygulama var ve Okul çatısı olmadan, okul ortamına ve havasına girmeden, yönlendirecek öğretmen görülmeden öğretim şartlarının oluşması imkânsız. Yapılacak şey veya yapılan da o oldu: Teknolojik araçların eğitim sürecine katılması.

Bilişim Ağı ve okullarda kullanılan etkileşimli tahtalar, Proje ile hazırlanan genel ağ ulaşımı ile eğitimin yolu teknolojinin yol göstermesinden geçiyor. Uzaktan Eğitim kavramı ile yakından tanışmamız da yaşadığımız dönemin salgın hastalık tedbirlerinin önümüze koyduğu eğitim edinme seçeneği ile oldu.

Evde ve bilgisayar başında merkezi yayın ile öğrencilerin kendi başlarına bilgi edinmelerinin yolu açılarak, korunma kalkanları oluşturuldu. Geleceğe dair denemeler noktasında yeni eğitim modelleri için bir kapı açılır mı, göreceğiz.

Dünya geneli sorun olan ve toplu halde bulunma tehlikesi yaratan virüs salgınına karşı tedbir olarak uygulanan “Uzaktan Eğitim” var olan okulların varlığını bitirir mi, bilinmez.

Ama öğrenci kesimin televizyon-bilgisayara mahkûm olduğu bir sürece girdiğimiz ortada. Bir araya gelinmemesi gereken koşullarda öğrencilerin (İlkokul, Ortaokul, Lise ve Üniversite) ekrana ve bilgisayarlara bağlı eğitim edinme aşamalarının kapısını aşındırıyoruz.

Hazır programların, model uygulamaların, görsel takiplerin ve belirlenen konu dağılımlarının sağlıklı bir eğitim sağlayacağı zaten beklenmiyor. Amaç, öğrencileri zihinsel olarak eğitimden koparmamak, bilgi ile buluşmalarını en yüksek oranda sağlamak ve gelişimlerini aksatmamaktır.

Eğitim aşamalarından kopmaması gereken öğrencilerin okula dönüşlerinde bilgi edinme sürecine hazır olmaları ve tüm bilgilerini unutmamış olmaları gerektiğinden, yeterli olmasa da uzaktan eğitim dönemi, kullanılması gereken kanalları zorunluluğumuz olarak önümüze koyuyor.

Virüs salgını ve yarattığı fiziki-psikolojik tahribatlar itibariyle okul ortamının sağladığı imkânlar ile verdiği eğitim kazanımlarının yerini tutulmasa da asıl hedef öğrenciler için zihinsel faaliyetleri hareketli tutmak olmalıdır.

Burada Kitap olgusu önemli yer edinmekte ve kitap okuma bilincinin eğitim faaliyetinin özünde merkezi konumda bulunacağı unutulmamakta. Teknoloji ve kendi ürünü olan araçların hayatımızda eğitim kazanımı konusunda sağlayacağı donanımların farkında olarak, sınırsız kullanma bilincini geliştirmek gerekiyor.