ZAMA ZAM, ZAMLARA ZAM

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Rahmetli Kemal Sunal’ın Orta Direk Şaban isimli filmindeki zam sahnelerini aradan geçen uzun yıllar sonra yeniden yaşıyoruz.

İğneden ipliğe günübirlik yapılan zamları takip etmek zor oluyor.

Akaryakıt fiyatları aldı başını gidiyor.

Günümüzde her şey enerjiye bağlı durumda.

Yakıta zam demek iğneden ipliğe her şeye zam demektir.

Bunun önüne geçebilinir mi bilinmez ama bildiğim tek şey bu gidişatın hiçte iyi olmadığıdır.

Rusya -Ukrayna arasında başlayan savaşla birlikte katlandıkça katlanan petrol fiyatı tüm dünyayı etkilerken Türkiye olarak bizi daha çok etkiliyor.

Benzin ve Mazot litresinin 25 TL’ye dayandığı şu günlerde araç kullanmak “ultra lüks” oldu.

Ülkemizde akaryakıtın üzerindeki Özel Tüketim Vergisi ve KDV oranı yüksek olduğundan aldığımız yakıt katlanarak depolara giriyor.

Hükümetin bu konuda ciddi ve kararlı adımlar atması gerektiğini düşünüyorum.

Mesela akaryakıttaki ÖTV’yi sıfırlayıp Katma Değer Vergisi (KDV)’yi  %18’den %1’e düşürse ve bu durum pompaya yansırsa vatandaş rahat bir nefes alır. Yukarda da değindiğim gibi enerjide izlenecek yol enflasyon ile mücadelenin de anahtarlarından biridir.

Avrupa’da da akaryakıt fiyatları katlandı ama oradaki alım gücü ile Türkiye’deki alım gücü arasında dağlar kadar fark olduğundan Avrupa vatandaşlarını bu artış fazla acıtmıyor.

Ülkemizde asgari ücret 4250 TL ama bir depo akaryakıt otomobiller için 1300 TL.

Yani Asgari ücretli biri bu parayla sadece 3 depo doldurabilir. Normal bir devlet memurunun da ortalama maaşının 6500 TL olduğunu düşünürsek memur da ancak 5 depo doldurabilir.

Akaryakıt indirimine çözüm bulunmazsa en büyük problem bu zamların haliyle mutfağa yansıyacak olmasıdır.

Bunun sebebini sadece nakliyeye de bağlamamak gerekiyor. Çiftçi tarımsal üretim yaparken her aşamada yakıt kullanıyor. Toprağı sürerken, ekerken, biçerken, toplarken, depolarken, nakliyesini gerçekleştirirken…

Bu ürün sanayide işlenecekse yakıt veya elektrik enerjisi kullanılacak. Üründen ürüne değişir ama o ürün evimize gelinceye kadar her aşamada mutlaka enerji kullanılıyor.

Zamlara karşı devletin mutlaka vatandaşı koruması gerekiyor. Petrol, doğalgaz gibi küresel ölçekte fiyat artışı gösteren ürünlerde devlet vatandaşın lehine sübvansiyonlara gitmelidir.

Pandemi döneminde üretimin küresel anlamda durması veya yavaşlaması ve hemen akabinde Rusya krizi tüm ülke ekonomilerinde tahribata yol açarken gelişmiş ülkelerin krizi vatandaşa en asgari düzeyde yansıtmaya çalıştıklarını gözlemliyoruz. Türkiye olarak kendi imkânlarımız dâhilinde, aynı yolu izlememiz gerekmektedir.

Kemal Sunal filmiyle başlamıştım, Mandıra Filozofu filminden bir sahneyle bitireyim. Orada geçen diyalogda da değinildiği gibi vatandaş devlete ömrünü, kolunu, bacağını, yeri geldiğinde evladını veriyor. Böyle zor zamanlarda devletin vatandaşa rahat bir nefes aldırması en doğrusu olmaz mı?