ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ VE ÜSLUP (2)

1

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Farklı bir nokta da eleştirilen kişinin veya insanların eğitim, kültür, sosyal ve kişisel seviyelerine uygun bir dilin kullanılması gerektiğidir. Her insanın bir anlama/algılama seviyesi ya da algılama gücü vardır. Kullanılan dil bilgiye, kültür seviyesine ve algılama tarzına uygun olmalıdır.

Yani kişinin de kendini eleştirinin merkezine oturtması ve yapılan hata/yanlışlar varsa vazgeçilmesi gerekiyor.

Günlük hayat içerisinde yapılan yanlışlardan birisi eleştirinin kalabalık ortamlarda ve herkesin önünde yapılması yanlışıdır. Mümkün olduğunca eleştirilen kişinin rencide edildiği kalabalık ortamlarda yapılmaması, kendini sorgulayabileceği yalnız ortamlarda eleştiri diyaloglarının kurulması sağlıklı olmakta.

Kullanılan diyalog dili ve kullanılan sözlerin yıkıcılıktan uzak, motive edici nitelikte ifadeler taşıması olumlu sonuçlar doğurur. Eleştiri anında kişi/kişiler hedef alınmadan olayın kendisi ve verdiği zararlar üzerinden değerlendirmeler yapılması kalıcı etkiler yaratır.

Yapılan eleştiri anlarında yerine göre eleştirilen kişi/kişiler veya ortaya çıkan olayların muhatabına da söz vererek savunma yapması beklenmelidir. Ağır sonuçlar doğuran yıkıcı tüm faaliyetlerin belli bir nedene dayandığı unutulmadan, eleştiriler tüm yönleriyle ortaya konmalıdır.

Çünkü eleştiride hedef karşıdakini mağlup etmek değil, doğru olanı seçmesini ve başkalarına zarar vermesini önlemek olduğundan, uygun dil ve olumlu beklentiler fazlasıyla dillendirilmelidir.

Asıl amaç yanlışı ve hatayı düzeltmek ise kişi/kişileri hedef alan eleştirileri silah olarak kullanmamak gerekiyor. Üslup ve kullanılan dilin yıkıcı olması ile yapıcı olması arasında yapılan tercihlerle insanlara doğru şekilde ulaşılacağı unutulmamalı.

Günümüz insan modelinin karakteristik özelliği haline gelen “alttan almama, yıkıcı/sarsıcı eylemlere girme” sayesinde sosyal iletişim kanallarının koptuğu ve toplumsal ilişkilerin niteliğinde düşüşler yaşandığı tespit ediliyor.

“Tek doğru benim bildiğimdir” veya “başkaları yanlış düşünüyor” mantığının iletişim ve ilişkilerin son bulmasında tetikleyici rolü sıkıntıların yaşanmasına yol açar.

Doğruları bilmek, yanlışları ortadan kaldırmak ve birilerini sıkıntılardan dolayı eleştirmek yaşa ya da küçüklüğe bağlı değildir. Olgunluk ve tecrübelerin yaşı olmadığından söylenenleri büyük/küçük fark etmeden herkesin kendi payına düştüğü kadar benimsemesi gerekiyor.